Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Rehin hukukuna hakim olan ilkeler

Rehin hukukuna hakim olan ilkeler sorusunun cevabı nedir?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    fatoş

    • 2022-06-29 12:13:19

    Cevap :

    REHİN HUKUKU

    A- REHİN HAKKINA İLİŞKİN GENEL BİLGİLER

    Medeni Kanun kapsamında ele alınan sınırlı ayni haklardan birisi de rehin hakkıdır. Bilindiği üzere sınırlı ayni hak, malikin mülkiyet hakkına sınırlama getirir ve eşya üzerinde malike kullanma ve yararlanma yetkilerinden bir veya ikisini sağlar.

    Sınırlı ayni haklar, mülkiyet hakkı gibi hak sahibine eşya üzerinde doğrudan doğruya bir egemenlik sağlar ancak bu egemenliğin içeriği mülkiyetteki kadar geniş tutulmamıştır.

    Rehin hakkı, güvence sağlamaya yönelik bir sınırlı ayni haktır. Yani rehin veren kimse, borcun ifası için rehin verdiği şey ile (ayın ile) sınırlı olarak sorumluluk üstlenmiş olur.

    Rehin ile teminat altına alınmış bir alacak söz konusu ise, alacak yerine getirilmediği takdirde rehin hakkı hak sahibi alacaklıya iki temel yetki verir. İlki, rehinli malın paraya çevrilmesini talep etme yetkisidir.

    İkinci yetki ise elde edilen meblağdan alacağını öncelikle alabilme yetkisidir. Özetle rehin öyle bir sınırlı ayni haktır ki, borçlu tarafından gösterilen bir ayni teminat üzerinde alacaklıya, alacağını öncelikle tahsil ve talep etme imkânı verir.

    Rehin hakkı, alacak hakkına bağlıdır. Yani alacak doğmadığı sürece rehin hakkı da doğmayacaktır, alacak sona erdiğinde de (ne şekilde sona ererse ersin) rehin hakkı da kendiliğinden sona erecektir.

    Bilindiği üzere, Borçlar Hukukuna sözleşme serbestisi ilkesinin hâkim olmasının aksine ayni haklar konusunda sınırlı sayı (numerus clausus) ilkesi hâkimdir.

    Bu nedenle rehin hakkında da sınırlı sayı prensibi uygulanmakta olup rehin hakları da bu ilke gereğince kanunda sayılan çeşitlerde kurulabilmektedirler. TMK’nın 80. Maddesinde sayılan rehin hakkı çeşitleri ise; taşınmaz rehini, ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedidir.

    Taşınır rehini ise kanunen düzenlenen belli istisnalar haricinde ancak teslimi zorunlu rehin şeklinde kurulabilir.

    Rehin hakkının bölünemez bir hak olması da önemli özelliklerindendir. Bu bölünmezlik, hem rehin konusu eşya için hem de alacak için söz konusudur. Alacaklıya verilen rehin hakkı alacağın tamamını kapsar yani alacağın tamamı teminat altına alınır. Bu doğrultuda, alacağın tamamı ödenmedikçe de rehinli mal iade edilmeyebilir.

    Rehin hakkının borç ilişkisinde çift yönlü etkisi vardır. Alacaklı bakımından rehin hakkı teminat işlevi görmektedir, borçlu bakımından ise kredi müessesesi olarak değerlendirilmektedir.

    Borçlu mal sahibi, şeyi teminat göstermek suretiyle kredibilitesini (kredi yeteneğini) arttırabilmektedir. Bu nedenle rehinin kapitalist ekonominin vazgeçilmez vasıtalarından biri olduğu kesinlikle söylenebilir.

    B- REHİN HUKUKUNA HÂKİM OLAN İLKELER

    1.  Ferilik İlkesi

    Bu ilke hem taşınır rehni, hem taşınmaz rehni için söz konusudur. Bu ilkeye göre rehin hakkı bir alacağı güvence altına alır ve bu alacak var olduğu sürece varlığını sürdürür. Yani sonuç olarak rehin hakkının alacak hakkından bağımsız olarak düşünülememesidir.

    2.Kamuya Açıklık İlkesi

    Rehin hakkının bir ayni hak olması dolayısıyla bünyesindeki hak ve yetkiler herkese karşı ileri sürülebilmektedir.

    Taşınmaz rehninin alenileşmesi tapu siciline tescil ile gerçekleşir. TMK’nın 1020/1. maddesinde de “Tapu sicili herkese açıktır” denerek kamuya açıklık ortaya konulmuş bulunmaktadır.

    Kamuya açıklığının tapuya tescil ile gerçekleştiği taşınmaz rehinlerinde istisnai durumlar da söz konusudur; tescile tabi olmayan yasal rehin hakları, alacağın temlikine bağlı olarak rehin hakkının da kendiliğinden yeni alacaklıya geçmesi, miras yoluyla kazanım, mahkeme kararı gibi.

    Taşınır rehinlerinde kamuya açıklık ilkesini sağlayan ise zilyetlik vasıtasıdır. Ancak taşınırlarda da zilyetliğin devri olmaksızın rehin hakkının kazanıldığı, kamuya açıklığın ise sicile kayıt ile sağlandığı istisnai durumlarda vardır. Örneğin, motorlu taşıtların rehini, ticari işletme rehini, gemi rehini gibi.

     3.  Belirlilik İlkesi

    Bu ilke, ayni hakkın varlığının herkesçe bilinmesinin gerekliliğini ifade etmektedir. Bir ayni hakkın varlığı herkesçe bilinebilir olmalıdır ki varlığı da herkese karşı ileri sürülebilsin.

    Belirlilik ilkesini iki yönde ele alabiliriz. Birincisi, rehin konusunun belirli olmasıdır. Bu yön taşınmaz rehini bakımından ortaya konulmuştur. Keza TMK’nın 854. maddesi “Rehin kurulurken, konusu olan taşınmazın belirtilmesi gerekir. Bölünen taşınmazın parselleri tapu kütüğüne ayrı ayrı kaydedilmedikçe rehine konu olamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

    İkinci yön ise, rehinin güvenceye kavuşturduğu alacağın belirli olmasıdır. TMK’nın 851. Maddesinde “Taşınmaz rehini, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir” şeklinde ibare geçmektedir.

    Açıklık prensibinin taşınmaz rehinindeki görünümü, rehnin tapuya tescil yolu ile kurulabilmesini ifade eder.

    Taşınır rehni bakımından açıklık prensibi ise zilyetlikle gerçekleşmektedir. Teslimden kastedilen, taşınırın rehinli alacaklının zilyetliğine sokulmuş olmasıdır. Teslime tabi tutulmayan taşınır rehinlerinde ise teslim yerine tescil, açıklık ilkesinin korunmasını sağlamaktadır.

    4. Rehin Yükünün Bölünmezliği İlkesi

    Bu ilke, taşınır rehini için gündeme gelmektedir. Yani rehine konu taşınır, alacağın tamamı için güvence oluşturmaktadır. Bu ilkenin diğer bir görünümü ise taşınırın bütünüyle güvence oluşturmasıdır.

    Bu anlam net bir şekilde TMK’nın 944/2. maddesinde “ Alacaklı alacağının tamamını almadıkça rehinli taşınırı veya onun bir kısmını geri vermek zorunda değildir.”  ibaresinden çıkarılmaktadır.

    5.  Sabit Dereceler Sistemi

    Sadece taşınmaz rehini için geçerli olan bu ilke, bir taşınmaz üzerinde birden fazla rehin hakkının kurulması halinde önceliğin taraflar arasında kararlaştırılan sıralama ile belirlenmesini ifade eder.

    Dereceleri oluşturma ancak malikin tek taraflı yazılı beyanı ile olabilir. Rehin hakkı hangi dereceye yazılmışsa o derece miktarı kadar bir güvence oluşur ve ilerleme de olmaz. Ayrıca dereceler birbirinden bağımsızdır ve boş derece bırakılarak da rehin hakkı kurulabilir.

     C- REHİN HAKKININ ÇEŞİTLERİ

    1. Taşınır- Taşınmaz Rehni Ayrımı

    Medeni Kanunun lafzından anlaşıldığı üzere taşınır rehni hakkında hüküm bulunmayan hallerde taşınmaz rehnine ilişkin hükümler kıyasen uygulanmaktadır.

    a. Taşınır Rehni

    Taşınır rehni, alacağın temini amacıyla borçluya veya üçüncü bir şahsa ait taşınır eşya, alacak veya hak üzerinde kurulan ve alacaklıya borç ödenmediği takdirde rehin konusu üzerinde paraya çevirme yetkisi veren bir haktır.

    Medeni Kanun’da düzenlenen taşınır rehni çeşitleri; teslime bağlı rehin, hapis hakkı, hayvan rehni, alacaklar ve diğer haklar üzerinde rehin, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlara yapılan rehin, rehinli tahvil şeklindedir.

    Türk Hukuku’nda kural olarak taşınırların rehninde teslime bağlı rehin kabul edilmektedir, en fazla uygulama alanı olan teslime bağlı rehindir. Nitekim, genel kurallar da teslime bağlı taşınır rehni bünyesinde düzenlenmiş olup, diğer rehin türlerine de kıyasen teslime bağlı rehin hükümleri uygulanır.

    Ancak teslime bağlı taşınır rehni hakkında da Medeni Kanun’da pek düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle doktrinde de kabul edilen görüş gereğince taşınmaz rehnine ilişkin hükümler kıyasen taşınır rehnine de uygulanmaktadır. 

    Teslime bağlı taşınır rehninde, rehin hakkının doğumu için rehin konusu taşınırın zilyedliğinin devredilmesi söz konusudur (MK. m. 939). Bu durum, ayni haklara egemen olan aleniyet (kamuya açıklık) ilkesinin bir sonucudur.

    b. Taşınmaz Rehni

    Kanunda düzenlenen taşınmaz rehni türleri ise; ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedidir. Taşınmaz rehni 3 tür şeklinde düzenlenmiş olmasına rağmen, uygulama alanı sadece ipotekten oluşmaktadır. 

    MK’nın 881. Maddesinde ipoteğin, halen var olan veya ileride meydana gelecek veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacağın güvence altına alınması için kurulabileceği öngörülmüştür. İpoteğin nasıl kurulacağına ilişkin özel bir düzenleme belirlenmediği için genel hükümlerden hareketle bir ayni hakkın kurulmasına ilişkin şekli esaslar burada da uygulanmaktadır.

    İpotek, bir taşınmaz maliki ile alacaklı arasında yapılan ve bu taşınmazla güvence altına alınmış alacaklıya, malike veya üçüncü kişiye ait borç vadesinde ödenmediği takdirde taşınmazı paraya çevirterek bedelinden alacağını tahsil etme yetkisi veren bir ipotek sözleşmesinin varlığını gerektirir.

    İpotek sözleşmesi kural olarak miktarı Türk parası veya yabancı para ile belirlenen belli bir alacak için kurulabilir. Ancak verme veya yapma borcu için ipotek kurulacaksa teminat miktarı Türk parası olarak gösterilmelidir.

    İpotek ile teminat altına alınan alacak ilerde doğacak veya doğması olası bir alacak için söz konusu ise, ipotek sözleşmesi üst sınır ipoteğidir.

     Yabancı para üzerinden taşınmaz rehni kurulması halinde, yabancı para üzerinden kredi kuruluşu tarafından kredi verilmesi veya yabancı para ölçüsüyle kredi verilmesi söz konusudur.

    Bu durumda ipotek derecesi yabancı para cinsinden oluşturulmakta olup güvence miktarı da yabancı para cinsinden gösterilmektedir. Hangi tür yabancı para üzerinden rehin hakkının kurulabileceği konusunu belirleme yetkisi Bakanlar Kurulu’na aittir.

    Bu bilgilere dayanılarak anapara ipoteğinin yabancı para üzerinden kurulması sağlanabilir. Yabancı para üzerinden üst sınır ipoteğinin kurulması da mümkündür.

    Zira TMK m.851/1’i müteakip yabancı para ipoteğinin düzenlenmiş olması, ayrıca dövize endeksli verilmiş ve verilecek kredilerin de bu tür ipotekle güvence altına alınabilmesi artık mümkün hale gelmiştir.[5] Yabancı para üzerinden kurulan anapara ipoteği için yapılan açıklamalar uygun düştüğü ölçüde bu tür ipoteğin yapısına da uygulanır.

    İpotek sözleşmesine MK’nın 873/2. Maddesi gereği (Borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersizdir) lex commissoria şartı konulamaz.

    İpotek sözleşmesinin resmi şekilde yapılması zorunludur. Resmi şekilden kasıt tapu sicil memurları tarafından düzenlenme şekli ile hazırlanan senetlerdir. İpoteğin kurulması ise tescil edilmesi ile gerçekleşmektedir.

    2. Sözleşmeye Dayanan Rehin- Kanuna Dayanan Rehin Ayrımı

    Aslolan rehin hakkının sözleşme temelli olmasıdır. Yani rehin hakkını doğuran sebep taraf iradesi ve buna bağlı olarak da rehin kurma sözleşmesidir.[6] Kanuna dayanan rehin ise istisnadır.

    Kanuna dayanan rehnin taşınır rehnindeki en bariz örneği hapis hakkıdır. (örneğin; kiraya veren lehine tanınmış olan hapis hakkı, ardiyeci lehine, komisyoncu lehine, garaj, otopark, konaklama vb.).  Taşınmaz rehni açısındansa kanunlarda düzenlenmiş olan tescile tabi ipotek hakları başlıca;

    -satıcının sattığı taşınmaza ilişkin bedel alacağının güvencesi olarak satılan üzerindeki ipotek hakkı,

    -elbirliği ortaklığına dahil taşınmazın paylaşılmasından doğan alacakların güvencesi olarak mirasçılar ve diğer elbirliği ortakları lehine ipotek hakkı,

    -yapı alacaklısının inşaat yapımı dolayısıyla doğan yapı alacağını güvence altına almak üzere taşınmaz üzerindeki ipotek hakkı,

    -üst hakkında hak sahibinin irat ödeme yükümüne girmesi sebebiyle bunun güvencesi olarak taşınmaz malikinin tapuda ayrı sayfa açılmış üst hakkı üzerinde ipotek hakkı,

    -üst hakkı sahibine arazi üzerindeki inşaat dolayısıyla bir bedel ödeneceği kararlaştırılmışsa, bu bedel ödenmez veya güvence altına alınmazsa üst hakkı sahibi veya üst hakkı kendisine rehnedilen alacaklısı lehine terkin edilen üst hakkı üst hakkı yerine aynı derecede ve sırada tescil edilebilecek ipotek hakkı,

    -ölünceye kadar bakma sözleşmesi çerçevesinde taşınmazın ivaz olarak devri halinde bakım alacaklısının devrettiği taşınmaz üzerinde bakım alacağının güvencesi olarak ipotek hakkıdır.

    3.  Tedavül Eden Rehin- Tedavül Edemeyen(Güvence Amaçlı) Rehin

    Rehin verilen şeyin değerinin tedavül etmesi amaçlanmış olabilir. Rehin verilen şeyin değerinin bir senede yazılması ve senedin elden ele dolaşması ile tedavül niteliği de kazandırılmış olmaktadır.

    Bu durumda rehin verilen şey hem tedavül edilebilme niteliği hem de güvence amacı taşımaktadır. İpotekli borç senedi ile rehin senedi tedavül eden rehin tipindedirler. İpotek ile oluşan rehin ise tedavül niteliğinde değildir.

     

    Kaynak: Stj. Av. Elif Memiş

     

     

     



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.