İşte Cevaplar
Anlatıcı Nedir?
Masalı, efsaneyi, hikayeyi, romanı okuyucu/ dinleyici durumundaki bizlere anlatan varlıktır.Adı geçen eserlerin iç dünyalarında olup biten her şeyi (olaylar, meseleler, kahramanlar, mekanlar, zamanlar) gören, bilen, duyan, idrak eden; kendine has imkan, tercih, dil ve üslubuyla biz okuyucu/dinleyicilere anlatan varlıktır anlatıcı. Anlatıcının değişim süreci ikiye ayrılır: “Sözlü dönem anlatıcısı” ve “yazılı dönem anlatıcısı”.
Destan, masal, menkıbe, efsane, halk hikayesi, mizahi fıkra gibi sözlü dönemin anlatma esasına bağlı edebi türlerinin anlatıcıları, gerçek birer insandılar. Etiyle kemiğiyle, dinleyicilerin karşısına çıkan bu anlatıcılar, somut birer varlıktılar. Ustasından öğrendiği aksesuarları (saz, baston, mendil vb.) jest ve mimik örnekleri, halk hikayesi anlatan aşıklar, hikayeler anlatan meddahlar ve masal anaları.
Anlatıcı ve Bakış Açıları
Romanın en önemli yapı unsurlarından biri de anlatıcıdır. Roman yazarı, önce bir tema ve olay belirler, ardından bu olay etrafında kişiler yaratır ve en son olarak bu kurmaca olay örgüsünü okuyucuya anlatacak bir anlatıcı seçer. Romandaki olayları bize anlatan, yazarın kendisi değil, seçtiği başka bir anlatıcıdır. Kısacası yazar romanla ilgili her şeyi hazırlar, bunları kendisi kaleme alır fakat anlatıcı, yazarın belirlediği hayal ürünü bir kişidir. Romanlarda olaylar farklı anlatıcıların bakış açısına göre aktarılabilir.
1. Hakim (İlahi, Tanrısal) Bakış Açısı
Anlatıcı, olayların içinde yer almaz, olaylara müdahale etmez. Olaylara geniş bir açıdan bakar. Anlatıcı her şeyi bilen konumundadır; kahramanların zihinlerinden geçenleri, duygularını, iç dünyalarını geçmişte yaşadıklarını, gelecekte olacakları, onların en gizli bilgilerini bütün ayrıntılarıyla bilir. Anlatım üçüncü kişinin ağzından yapılır. Cümleler genellikle görülen geçmiş zaman (-di’li geçmiş zaman) biçiminde kurulur.
Örnek
“Tepenin doruğundan aşağı inerken geriye dönüp gözden kaybolmakta olan köyüne son bir kez baktı. Bir an, yaşadığı onca haksızlığı, gördüğü onca kötülüğü hiç yaşanmamış sayıp köyüne geri dönmeyi düşündü. Fakat artık geri dönüşü yoktu. Geri dönmek, onurunu çiğnetmekti. Geri dönmek, kötülüğün ve kötülerin kazanmasıydı. Hayır, dedi ve başını iki yana salladı. Asıl savaş şimdi başlıyordu ve bu yolculuk, onun zaferine açılan ilk kapı olacaktı…”2. Kahraman Bakış Açısı
Anlatıcı, romanın kahramanlarından biridir. Yazar, olayları kahramanın bakış açısından anlatır. Anlatıcının bildikleri; kahramanın anlattıkları, gördükleri, duydukları ve bildikleri ile sınırlıdır. Olaylar, birinci kişinin ağzından verilir. Cümlelerde “ben, biz” özneleri sıkça kullanılır.
Örnek
“Gün ortasına doğru hava iyice bunaltmaya başladı bizi. Atlarımızda sabahki dirilik ve atılganlıktan eser kalmamıştı. Şimdi güneşin yakıcı sıcağı altında başları eğik, güçlükle adım atıyorlar. Önümüzdeki uzun yokuşu nihayet geride bırakıp bir düzlüğe kavuştuk. Burada öbek öbek ağaçlar ve bir çoban çeşmesi vardı. Ben, attan inerek arkadan gelenlere bu çeşmeyi işaret ettim, atımın yularından tutup çeşmeye doğru yürümeye başladım…”3. Gözlemci Bakış Açısı
Anlatıcı, dış dünyada olup bitenleri sadece gözlemekle yetinir. İkinci aşamada da gözlemlerini tarafsızca okuyucuya nakleder. Gözlemci anlatıcı, bir “yansıtıcı” konumundadır. Çok daha az bilgilidir. Onun bilme, görme, duyma yetenekleri geçmiş ve geleceğe uzanmadığı gibi kahramanların ruh hallerine de yetişemez. Anlatıcı hem üçüncü tekil hem de birinci tekil olabilir.
4. Çoklu Bakış Açısı
Anlatıcılardan iki veya daha fazlasının aynı eserde yer almasıdır. Asıl çoğulcu bakış açısı, tek bir anlatıcının esas olduğu eserde, olay örgüsünde yer alan kahramanlardan birkaçının da bakış açılarına yer verilmesi biçiminde gerçekleştirilir. Bu tür bir tavır, olayın okuyucuya anlatılmasını daha çok inandırıcı hale getirecek ve okuyucuyu tek bir anlatıcının esiri olmaktan kurtaracaktır. Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı’nda çoğulcu bakış açısı yöntemini kullanmıştır.
Diğer Cevaplara Gözat