Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Tarih
  • 1 yıl önce
  • 2 Cevap

Rönesans ve Reform Hareketlerinin etkisi ile 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa'da bilim, sanat, felsefe ve siyaset alanlarında gelişmelerin yaşandığı döneme ...... denir.

Boşluğu doldurun.

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2022-11-09 11:43:46

    Cevap : Rönesans ve Reform Hareketlerinin etkisi ile 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa'da bilim, sanat, felsefe ve siyaset alanlarında gelişmelerin yaşandığı döneme AYDINLANMA ÇAĞI denir.

    Bu dönemin önemli isimleri:
    1. Aristo
    2. Dekart
    3. Harvey​


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Tugcedogus

    • 2022-11-09 11:43:46

    Cevap :
    Sözlükte AYDINLANMA ÇAĞI Nedir:

    1. Aydınlanma Çağı Felsefesi

    Aydınlanma Çağında insan ve aklın önemi nedir?

    Emmanuel Kant aydınlanmayı "Sapere Aude", aklını kullanma cesaretine sahip ol diye tanımlıyordu. Bu aydınlanmanın temel felsefesidir.

    Aydınlanmacılara göre hep geleneksel bağnaz gruplarca insanların akıllarını kullanmaları engellenmişti. Ancak artık insanlar kafalarını kullanmalı, başka etkilerle değil salt akıllarıyle hareket etmeliydi. Bu şekilde her türlü bağlardan, takımlardan sıyrılma aydınlanmış insanın özelliğini oluşturmaktaydı.

    Aydınlanmacılarda da önemli olan insandı. Aydınlanmacılar da Antik çağ sofistleri gibi "insanın her şeyin ölçüsü" olduğuna inanmışlardı. Ancak sofistlerin bilgilerin kişilere göre farklı algılanmalarını ileri sürerek aklı küçümsemelerine karşın aydınlanmacılar aklın sınırsız bir güce sahip olduğuna inanıyorlardı. Ayrıca aydınlanma çağı düşünürlerinin bir kısmı rationalizmin (akılcılığın) yanında akıla veri sağlayan amprisme (deneycilik) de önem vermekteydiler. Örneğin Descartes'in rationalist geleneğini sürdüren Francis Bacon'ın metodcu ve deneyci geleneğini sürdüren İngiliz amprist filozoflar T. Hobbes, J. Locke, Berkeley, Huma v.s. bunların belli başlılarıdır.

    Aydınlanma Çağı düşünürleri her türlü etkiden kurtulmuş bağımsız aklın, tüm kültür alanlarında büyük aşamalar katedeceğine inanıyorlardı. Onlara göre "Bilgi Kuvvetti ".
    Aydınlanmanın akılcı düşüncesi doğa üstü ve doğa dışı her şeye karşıydı. Bu nedenle gerçek olan doğada olandı.


    2. Aydınlanma Felsefesinin Dayandığı Temel İlkeler

    Aydınlanma felsefesinin temel ilkeleri nelerdir, özellikleri nasıldır?

    Aydınlanma felsefesinin dayandığı temel ilkeler şunlardır:

    • Rationalizm (Akılcılık): Aydınlanmacılara göre insan yaşamında akıl hemen hemen her şey demekti. Antik çağlardan beri insanı yükselten ve yücelten akıldı. İnsanı diğer canlılardan ayıran ve üstün yapan akıldı. Az akıllı insanlar her hangi bir canlı, akıllılar ise insandı. İnsanın insanı olması kadar, tüm insanlığını ilerlemesi ve mutluluğu kavuşması için gerekli olan akıl, akılcı düşünce ve evrensel akıldı.

    • Amprisme (Deneycilik): Aydınlanmacıların bir kısmı, akılcılığın yanında deneyciliğin de önemli olduğunu söylüyorlardı. Akılcı bir düşünüş gerçeğe erişmek için zaten deney yapardı. Doğru ve yanlışı anlıyabilmek için deney yapmak, bunların sonuçlarını ve verilerini akılcı bir düşünüşle değerlendirmek gerekiyordu. Deney aklın kullandığı bir metoddu.

    • Mutluluk: Aydınlanmacılara göre insanın mutluluğu öbür dünyaya yönelik bir çaba değil, bu dünyadaki yaşamıyla ilgiliydi. Çünkü insan rahat, kendine layık ve mutluluk içerisinde yaşamasını sağlar bir hale getiren yine insanın kendisiydi. İnsanlar varolduklarından itibaren doğaya kendilerini uydurdukları gibi, doğaya eğemen olmaya çalışarak yaşam standartlarını sürekli yükselmişlerdi. Bu insanın daha iyi, daha mutlu, insanca yaşaması demekti.

    Aydınlanma düşüncesine yine yaşamla ilgili Eudomanizm (Hazcılık) fikri yer almaktaydı. Buna göre insan iyi yaşamalı ve yaşamdan zevk almalıydı. Çünkü bir optimist görüş insanın kendisine ve diğer insanlara sevgi ve saygısını artıracaktı. Böyle dışa dönük, optimist insanlar aynı zamanda başarılı olanlardı. Eudomanist düşünce, aynı zamanda utilitarist (yararcı) görüşü de beraberinde getirmekteydi. Çünkü kendisi ile barışık olan insan, başkalarıyla da barışık olduğundan kendisini düşündüğü kadar, başkalarını da düşünecek ve onlara yararlı olacaktı.

    • Bilim ve Doğa: Aydınlanmacılara bilim ve doğaya çok önem veriyorlardı. Bilim zaten akılcılığın bir ürünüydü. XVII. y.y.'daki hayranlık uyandırıcı bilimsel gelişmeler, XVIII. y.y.'da özümsendi. Bu dönemde de bir önceki yüzyıldaki bilimsel gelişmeleri sürdüren üstün yetenekli bilim adamları vardı. Örneğin Euler, Lagrange ve Laplace matematik, fizik ve astronomi alanlarında bilimsel teorileri temel alarak bunları daha da geliştirdiler. Örneğin Laplace ünlü "Nebilöz Hipotezi" ile gök cisimlerinin gazlardan oluştuğunu ortaya koydu. Lavoisier kimyada devrim yaptı, Cavandish oksijeni keşfetti.

    Bilim adamları yanında düşünürler, hatta krallar bile doğa bilimleriyle ilgilendiler. Doğadaki yaşam, flora, fauna, doğa dengeleri hem ayrı ayrı hem birlikte bir ilginin alanlarıydı. Nitekim buradaki gelişmeler XIX y.y.'da ünlü bilgin Charles Darwin'in "Türlerin Kökeni" teorisiyle doruk noktasına erişecektir.


    3. Aydınlanma Felsefesinin Çeşitli Alanlardaki Görüşleri

    Aydınlanma felsefesinin bu alandaki görüşleri şunlardır:

    3.1. Devlet Görüşü

    Mekanist devlet görüşünün nitelikleri nelerdir?

    Aydınlanma çağının devlet görüşü "Mekanist" devlet görüşüdür. Buna göre devlet kendiliğinden oluşan organik kutsal bir varlık değildir. Bir tür "Contrat" sözleşme ile oluşmuş halkın hizmetinde olan bir kuruluştur. Onlara göre devlet bireylerin ilerlemesi ve refaha kavuşturulmasını amaç edinmiş bir kurumdan ibaretti. Aydınlanmacılar'dan Locke'un devlet anlayışı liberaldi. Locke kişilerin doğal haklarını esas almaktaydı. Rousseau'ya göre ise devlet kendini meydana getiren kişilerin yararlarının dışında davranamazdı. Ona göre devletin görevi kişinin hak ve özgürlüklerini garanti etmekdi. 

    Böylece aydınlanmacılara göre kişilerin ne düşündükleri neye inandıkları devleti ilgilendirmez. Devletin görevi, kişilerin hak özgürlüklerini korumak ve onların esenliğini rahat ve mutlu yaşamalarını sağlamaktı.

    3.2. Dinsel Görüş

    Aydınlanmacıların din anlayışı nasıldır?

    Aydınlanmacılara göre özgür bir devlette din özgürlüğü olmalı, devlet, din işlerine karışmamalıydı. Din, insanın vicdanı ile ilgili bir konuydu, kişiler toplumda dinsel inançlarıyla özgürce yaşayacaklar ve devlet, ülkeye zararı olmadıkça onlara karışmayacak hatta koruyacaktı. Devlet bu konuda yanlı olmayacaktı.

    Aydınmacıların dinsel görüşü "Doğal din" 'idi. Onlar buna akıl dini de diyorlardı. Bu akla uygun ve aklın benimsediği din demekti. Onlara göre doğal din her türlü dış form ve gelenekten bağımsız olarak insanın doğasında var olan bir dindi. Ancak bunların içerisinde Hristiyanlık ile doğal dini Locke ve Wolff gibi uzlaştırmaya çalışanlar da vardı. Onlara göre Tanrı buyruğu aklın üstündeydi, ama akla uygundu. Aydınlancıların dinsel görüşü daha çok deist (akıldini) idi. Temelde Theist (dindar) ile deist (akıl dini) aynı kökten "theo" Tanrı sözcüğünden kaynaklanmaktaydı. Ancak biri Grekçe "Theos", değeri de Latince "Deus" tan, türetilmişti. Deistlere göre Tanrı sadece insanın var ve yok olmasında vardı. Bunun ikisinin arasında, yani, yaşamda Tanrı tarafından verilmiş akıl yer almaktaydı.

    3.3. Eğitim Görüşü

    Aydınlanma Çağı filozoflarının eğitim görüşleri nasıldır?

    Aydınlanma Çağı'nın nationalist felsefesi eğitim düşüncesine de etki etmişti. Akıl her şeyin doğrusunu yapabilecek bir güce sahip olduğundan eğitim de akla uygun bir biçimde düzenlenmeliydi. Aydınlanmacılara göre insan aklı doğuştan Tabula Rasa idi, insan aklına eğitimle istenilen şekil verilecekti.

    Aydınlanmacılara göre, insan, aldığı eğitim ne ise oydu. Onlara göre bir insanda eğitim az olursa fikirler de az olurdu. Böylece aydınlanmacılar insanın doğuştan saf ve temiz olduğunu, daha sonraki şekillenmesinin, kişiliğinin eğitimle oluştuğunu  söylemekteydiler.

    İngiliz J. Locke, eğitim konusunda optimist (iyimser) bir görüşe sahipti. Locke'a göre on insandan dokuzunun kötü ya da iyi, yararsız ya da yararlı v.s. oluşu onların aldıkları eğitimin bir sonucuydu.

    Aydınlanmacılara göre eğitim metodunun temelini gencin sahip olduğu yeteneklerini geliştirici olması oluşturuyordu. Buna göre eğitim doğaya uygun olmalı yani eğitimin görevi, doğa verisi olan yetenekleri doruğa eriştirmek ve doğal gelişimini desteklemekti. Böylece çocuğa verilecek eğitim hem vücutsal ve hem de zihinsel olmalıydı. Örneğin Locke bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal, didaktik (öğretici), pratik beceriler ve seyahatlerden oluşan bir eğitimi birlikte önermekteydi. Aydınlanmacıların eğitim görüşleri ayni zamanda pragmatist (yararcı) idi. Buna göre eğitim yaşamda işe yarar olmaya göre planlanmalıydı.

    Fransız aydınlanmacılar da İngiliz aydınlanmacılar gibi doğal eğitim istemekteydiler. Onlara göre eğitimde metafizik doğmalara değil biyolojik ve fizyolojik olğulara yer verilmeliydi.  
    Fransız aydınlanmacılardan olan Julien Offrey de Lamethrie göre akılcı eğitime önem vermekteydi. Ona göre eğitimi az olanın fikirler de az olurdu. Diğer bir Fransız aydınlanmacı Etienne Bunnot de Condillac da akılcı eğitimi ve bunun yararcı olmasını önermekteydi.

    Claude Adrien Helvetius ise sansualist (duyumcu) eğitimin geliştiricisidir. Ona göre çeşitli insanların zihinleri arasında eşitsizlik tek bir nedenin, eğitimdeki eşitsizliğini eseriydi. Helvetius göre tüm insanlar zihinsel yönden doğuştan eşit yeteneklere sahiptiler. Bu nedenle insan aldığı eğitim ne ise öyle olmuştu. Helvetius ayrıca eğitimi sadece insanın geliştirilmesi yönünden değil, tüm toplumun geliştirilmesi yönünden  sınırsız bir güç olarak niteler.

    Louis Rene de Caradeux de la Chalotais ise laik eğitimin bir temsilcisidir. Ona göre insanların kültürel yönden geri kalmışlığının nedeni zihinlerin manastırlara ait kavramlarla doldurulmuş olmasıydı. Chalotais'ye göre toplumun refahı uygar bir eğitim gerektirmekteydi. O bir ulusal ve demokratik bir sistemi istiyordu. Eğitim metodunda ise doğaya uygunluğu önermekteydi. Bu konuda çocuklara uygulanacak öğretimde esas alınacak ilkeler, bizzat doğaya uydukları biçimdeki ilkeler olmalıydı. Ona göre doğa en iyi öğretmendi. Chalotais tüm ders kitaplarındaki türlü soyutlamaların temizlenmesini istemekteydi.

    Rousseau'ya göre eğitimin amacı insanları I' homme, citoyen (vatandaş) yapmak değil, I' homme naturel (doğal insan) yapmak olmalıydı. O'na göre çocuk ne hekim ne asker ne de din adamı olmamalıydı. O herşeyden önce insan olmalıydı. Bu görüşe göre insan önce insan olmalı, ondan sonra herhangi bir mesleğin insanı olmalıydı. Rousseau, Emile adlı eserinde eğitimin ilk görevinin, doğanın gelişimine engel olacak herşeyin baskı, metodunun ortadan kaldırmasını istemekteydi. Ona göre emir ve itaat çocuğun lügatında yoktu. Aynı esere göre çocuk belirli bir meslek için değil, insan olmak için eğitilmeliydi. Eğitimde sadece çocuğun aklına hitap edilmemeli, eğitim ve deney yaşantılarla da desteklenmeliydi. Böylece insan her yönüyle, tüm yetenekleriyle bir harmoni içerisinde gelişmiş bir varlık olmalıydı.

    Alman aydınlanmacılardan Johann Bernard Basedau'a göre eğitim, aydınlanma felsefesine uygun, akla ve yararcılık ilkelerine göre olmalıydı. Ona göre ülkenin mutluluğu ve güvenliği halkın mutluluğu ile orantılı olmalıydı, bunun en güvenilir amacı ise eğitimdi. Çocuklara bedensel ve zihinsel formasyon sağlayacak bir eğitim verilmeli, okullar kiliseden bağımsız olmalıydı. Okullarda çocuklar herkes için yararlı, yurtsever ve mutlu bir yaşam için eğitilmeliydi.

    Basedau Plilantropin (insan sevgisi) adlı ilkokul, öğretmen okulu ve eğitim enstitüsünden oluşan bir eğitim kurumu açmıştı. Bu okulun eğitim sistemi doğa, okul ve yaşamın harmonik biçimde birleştirilmesi oluşturuyordu.

    Gothold Ephraim Lessing ise insanlık eğitim görüşünü benimsiyordu. Ona göre insanlığın eğitimi tek tek fertlerin eğitimi gibi kademelerden oluşmaktaydı. Böylece tek tek birey ile tüm insanlık arasında bir paralellik vardı. Lessing'e göre eğitim, her bir insanda gerçekleşen bir aydınlanmaydı. Her bir insan için eğitim ne ise, bütün insan soyu için de oydu.

    Merquise de Condorcet'ye göre ise dünya var olduğu sürece insanın mükemmelleşme olanakları içerisinde gerçek bir sonsuz gelişme vardı. Eğitim, insan soyunun bu sürekli gelişmesini daha yüksek ve mükemmelleşmiş biçim erişmesini sağlayacaktı.

    Condorcet, insanın doğal olarak iyi olduğunu ve onun eğitim ve öğretimle mükemmelleştirilebileceği konusunda optimist bir görüşe sahipti. Ona göre okullar insanlara kendi haklarını gerektiği gibi koruyacak ve gereksinimlerini karşılayacak bir formasyon kazandıracaktı. Condercet'in eğitim görüşünün temelinde özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve laiklik vardı.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.