Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Sait Faik Abasıyanık Lüzümsüz Adam hikayesi incelemesi

Sait faik abasıyanık lüzümsüz adam hikaye inceleme

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Viento

    • 2020-12-08 11:03:03

    Cevap :

    Lüzumsuz adam hikaye özeti;
    Mansur Bey adlı,bütün günleri aynı faaliyetler çerçevesinde geçen bir adamın hikayesi anlatılıyor.Hayatındaki sıradanlıklar ve bundan duyduğu zoraki mutluluk en ince ayrıntısına kadar belirtiliyor.Sonunda ise bu hayattan nasıl vazgeçebilirim sorusunu soruyor kendi kendine.

    Lüzumsuz adam hikaye anafikir;
    Her gün aynı şeyleri yapan bir adamın gerçekleştirdiği faaliyetler en ince detayına kadar anlatılıyor.Rutin faaliyetleri gerçekleştirmesine rağmen ,içinde daha değişik şeyler yapma isteğinde olan başka bir insan var ve bu da diğer kişilerle olan ilişkilerinde ve düşüncelerinde açığa çıkıyor.

    Lüzumsuz adam hikaye olay ve şahıs değerlendirmesi;

    Hünsar Bey ,sakin bir yaşam seven veya başka işlerle uğraşma düşüncesinde olmayan biridir.Detaya inersek işkembe çorbası içmeyi seven,Fransızca'ya meraklı ,tek geliri dükkan kirasından ibaret bir insan.

    1. Bayram,işkembe dükkanının sahibi.
    2. Salomon,portakal satıcısı.
    3. Pastahanenin sahibi Yahudi kadın.



    LÜZUMSUZ ADAM

    Mahalleye ait hissetmek üzerine bir öykü. Mahallesini seven ve her gün belli bir program dahilinde sokaklarını gezen kahramanımız Mansur Bey uzun zamandır mahalleden çıkmamıştır. Başlarda Mansur Bey’in mahalleyi gerçekten sevdiğini mi yoksa mahallenin dışına çıkmaya korktuğu için mi böyle hissettiğini anlayamayız. Öyküde ilerledikçe yabancılarla iletişim kurmaktan çekindiğini düşünürüz. Finalde anlarız ki Mansur Bey’in asıl sorunu kendiyledir.

    İnceleme:

    Hayatı, dört sokakla bir çıkmazdan oluşan mahallesinde geçen bir adamın hikâyesi…

    Mahallesini anlatır bize. Onunla birlikte mahalleyi gezeriz: Sokakları, gittiği kahvedeki Fransızca konuşan Frenk’le Yahudi kırması kadını, kitapçıyı, işkembeciyi, bacaklarından öpmek istediği esmer, yahudi kızı, onu tehdit eden marangozu, manavı, pastaneyi; mahallenin gündüzünü, gecesini…

    “Akşamın olduğunu bizim madamın pastanesinin camlarına dallı bir perde çekilince anlarım. İçerinin tatlı sarı ışığı yanar. İlkin madam yakar elektriğini. Sonra Solomon mumunu diker portakal sandığına. Sonra lakerdacı 300 mumluk ampulünün kordonunu prize geçirir. Siklamen renkli kırmızı soğan kesilince dudak boyası, tırnak cilası güzelliğiyle parlar. Lakerda, şişman, esmer bir Rum kadının kaba ve oyluk etleri gibidir.”

    Meyhanelerini, gazinolarını da gezeriz bu küçük mahallenin. Meyhanelerin müşterilerini tanırız.

    Sonra Mansur’un yıllardır mahalleden çıkmadığını öğreniriz.

    “Yedi senedir bu sokaktan gayri, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim. Ürküyorum. Sanki döveceklermiş, linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış -ne bileyim bir şeyler işte- gibime geliyor da şaşırıyorum.”

    Sonra birden mahalleden çıkmaya karar veriyor. Şehri geziyor, hamama gidiyor, tramvaya biniyor. Şehri seviyor.

    “Bir ara ne düşündüm bilir misiniz? Şu bizim dükkanla evi satayım. O sazlı gazino yok mu hani, söz açtığım? Orada dışarı siparişlerini gören kız vardı ya -hani alnı dar olanı- onu metres tutayım. Bir sene sonra da öleyim.

    Bineyim bir Boğaziçi vapuruna günün birinde. Bebek’le Arnavutköy önlerinde arka taraftaki oturduğum kanepeden kalkayım, etrafıma bakayım; kimseler yoksa, denizin içine bırakıvereyim kendimi.”





    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.