Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Sanat
  • 3 yıl önce
  • 3 Cevap

Sanat eserinde temsil ve taklit arasındaki nasıl bir fark var

Sanat eserinde temsil ve taklit arasındaki nasıl bir fark var

Bu soruya 3 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2020-05-04 08:31:26

    Cevap : ‘Temsil’ yani bir şeyin tamamen aynısı olan, taklidi değil o şeyi hatırlatan, o’nun yerine koyabileceğimiz temsili olgu, eser, ürün temsili bir sanat anlayışıyla taklitten daha geniş kapsamlı bir sanat eseri tanımlama biçimi olmuştur. (Carrol 2012: 40-44) 20.yüzyıl sanatı, tamamıyla bir temsil sanatı değildir. Ancak temsil geçmişte olduğu gibi 20. Yüzyılda da bugün de sanat eserlerinin büyük bir kısmında hala önemli bir meseledir. Çünkü resmin kendisi aslında bir temsildir.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-05-04 08:31:42

    Cevap : TAKLİT VE KOPYA
    Başlangıçta taklit, sanat olarak kabul edilmekteyken günümüzde taklidin sanat olduğunu söylemek çok mümkün değildir. Özellikle 1900 sonrası resim sanatında hiçbir şeye direkt benzemeyen kurguları taklit kelimesiyle yan yana
    getirmek olanak dışıdır. ‘Taklit’ sözlük anlamıyla: “Belli bir örneğe benzemeye çalışma, bir örneğe benzetilerek yapılmış şey” (Meydan larousse: 852) olarak açıklanmakta hatta aynı kaynakta, nesnelerin benzerlerini yapmaya dayanan sanatlar için, resim ve heykeltıraşlık taklit sanatı olarak izah edilmektedir. Başka bir kaynakta ise aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:

    Taklit: “Benzemeye veya benzetmeye çalışma. Benzetme benzerini yapma. Aslının benzeri olarak yapılmış şey. Bir şeyin sahtesini yapma. Bir şeyin sahtesi.” 

    Taklit etmek: “Benzemeye çalışmak. Taklidini yapmak” (Doğan 2001: 1257). Resim sanatında özellikle eğitim aşamasında ya da usta yanında öğrenme sürecinde mutlaka yapılan kopyalar ve esinlenmeler söz konusudur. Aynı kopya etme biçimi ustaların kendilerinden önce veya çağdaşı ustalardan öğrenmek için yaptıkları kopyalarda bulunmaktadır.

    Kopyanın kelime anlamına bakacak olursak:

    Kopya: “Ünlü bir sanatçıya ait bir yapıtın bir başkasınca üretilen tıpkısı.” (Sözen,vd. 2003: 136).

    Kopya: “Bir yazının, metnin aslından alınan örneği, eşi ya da bir sanat yapıtının aslına bakılarak yapılan örneği. Örneğini çıkarma işi, suret çıkarma.”

    Kopyalamak: “Bir metin, resim vb.nin bir araçla ya da elle bir benzerini ya da tıpkısını oluşturmak., kopye etmek.” (Püsküllüoğlu 1995: 1241). Resim sanatı tarihini genel bir bakışla ele aldığımızda taklit ve kopya gibi kelimelere belirgin örnekler olabilecek eserler oldukça fazladır. Bu örneklerin sayısı çok bilinen sanatçılardan örneklerle değişik biçimlerde arttırılabilir. Bu metinde kullanılan önekler belirli bir tarihsel sıra ve anlatılmak istenilen kavramlar göz önünde bulundurularak seçilmiş ve sıralanmıştır. Bu yapılırken sanatçıların birbirlerinden etkileşimleri net ve kesin olanlar kullanılmıştır. Bu örnek eserlerin en bilinenlerindenbiri Giotto’nun bir fresko detayından Michelangelo’nun öğrenmek için yapmış olduğu kopyadır..
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-05-04 08:35:44

    Cevap : Mimesis’in kelime anlamı; taklit, benzetme, öykünme, yeniden yaratma ve yansıtmadır. Mimesis, gerçekte; doğa ve insan davranışının sanatta ve edebiyatta taklide dayanan temsilidir.Yunanca taklit anlamına gelen Mimesis, .önceleri Aristoteles tarafından kullanılmıştır. “Aristoteles sanat taklittir” demektedir.

    Sanat ve Taklit İlişkisi

    Sanatın ilkel dönemlerde doğayı taklit amacı ile ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Ernst Fischer sanatın doğadaki sesleri ve görüntüleri taklitle doğduğunu belirtir. Öte yandan sanatın doğadaki nesneleri büyüleyerek etki altına almak amacıyla doğmuş olabileceği de iddia edilmektedir.

    Freud, günümüzde; dış dünyadaki nesnelere tinsel anlamlar yükleyen ilkel insanın davranışının yerini sanatın aldığını ileri sürer. Freud sanatı, zevklenmek için türetilen bir güç olarak betimlemektedir. Freud’a göre çocukluk devresindeki oyunların bir devamı olmaktadır.

    Eski Yunan ve Latin edebiyatları, aklın rehberliğinde ideal güzelliğe ulaşmaya çalışan bir estetik ve mimesis yada taklit veya yansıtma esasına bağlı bir sanat anlayışına sahipti. Düşüncenin merkezinde olduğu gibi, sanatın merkezinde de insan vardı. O kadar ki, tanrılar bile insan suretinde algılanırdı. Nitekim günümüze ulaşabilen Eski Yunan ve Lâtin heykellerindeki tanrı figürleri açıkça insan şeklinde yapılmıştı.

    Tarihsel Süreçte Sanat ve Taklit İlişkisi

    Sanatta taklit olarak Mimesis kavramına tarihsel süreç içinde bazen olumlu ve bazen de olumsuz kabul ve yaklaşımlar olmuştur. Sanat üzerine yapılan değişik yorumlardan birisi sanatı bir taklit ürünü olarak ele alan düşüncedir.

    Romantik döneme kadar, edebiyatta ‘taklit’ olağan kabul ediliyordu. 18. yüzyılın ilk yarısında, taklit edilen hiçbir yazar bunu günümüzde olduğu gibi öfkelenerek karşılamıyor, aksine, yazar taklit edilmekten memnuniyet duyuyordu. Taklit etmek, taklit edilen yazarı onore eden, onun beğenildiğine işaret eden bir davranış olarak görülüyordu. Genç veya usta herhangi bir yazarın başka bir yazarı taklit etmesi de toplumun gözünde onu küçülten, gayrimeşru bir durum olarak kabul edilmezdi. Bugünkü intihal tartışmaları, o zamanlar yaşanmazdı. Yazarla taklitçisi arasında daha ziyade sevgi ifadeleriyle dolu yazışmalar olurdu.

    Romantizm ve Realizm sanat akımlarına mensup olan eserlerde de tabiattaki varlıklar ve olaylar gerçeğine yakın bir şekilde taklit edilmeye çalışılıyordu. Romantik edebiyatın orijinalliğe yaptığı vurguyla beraber taklit kavramına dair algılar ve tartışmalar da değişmeye başladı.

    Romantik edebiyatın özgünlüğü yücelten çıkışı son derece yerindeydi; fakat bugün unutulan şey, taklit edilmenin taklit edilen yazara gerçek bir zarar vermediğidir. Bir metni sanat eseri yapan şeyi taklit edebilmek mümkün değildir. Metnin kendi yazarı dışında hiç kimse yazarın metin yoluyla yarattığı şeyi başka bir metinde yeniden yazamaz; ancak yaratılan şeye dair bazı kalıpları ancak tekrar edebilir.Eğer bir başkası, yazarın yarattığı şeye dair birtakım unsurları alıp onları yeniden yaratıyorsa, ortaya çıkan şey zaten o ilk metinden başka, özgün bir eser olacaktır. Eserin özü, değeri onun sanatındadır ki bu da ancak tek kişi tarafından yaratılabilen, tekrar edilemeyen, kendisinden başka bir şeye benzemeyen, benzetilemeyen bir olgudur. Aynı şey iki kere yaratılamaz. Bu nedenle taklit edilebilen de yaratılmış olan sanat eseri değil, ona ait bazı özelliklerdir.

    Alexandre-Gottlle Baumgarten’e göre de evrende madde ve ruh öylesine âhenkli bir şekilde birleşmiş ve kaynaşmıştır ki, sanatın ve sanatçının amacı tabiatı taklit olmalıdır. Maddeci estetikçilerden H.Koch’a göre ise, sanat, özel bir gerçekliği yansıtma biçimidir. Ancak bu yansıtma biçimini toplumsal değerler belirler. Belki bazı sanat dallarında, meselâ resimde, heykelde, tiyatroda taklidin daha fazla yer aldığını, ama mimari, edebi sanatlar gibi alanlarda hayal gücünün taklidi aştığını söylemek daha gerçekçi olur. Zaten eski Yunan düşünürlerinden Philostratos da, taklidi ikinci plana atarak, hayal gücü ve yaratma ilkesini savunmuştu. Hayal gücü taklitten daha kuvvetlidir. Eski Yunan Tanrılarının heykellerini yapanlar onları görerek yapmamışlardır. Alman filozofu Hegel’de tabiat güzelliğini reddederek, sanat güzelliğini tabiat güzelliğinden üstün tutar. Tiyatroda izlenip alkışlanan birçok cinayet sahnesi, gerçek hayatta aynı beğeniyi bulur mu? Sanat eseri, gerçeğin yalın bir taklidinden çok daha farklı bir şeydir.

    Biçimden ziyade renk peşinde koşan izlenimciler, insanın bilinçaltını dışa vurmaya çalışan ekspressiyonistler, gerçeklerden kaçıp gerçek üstüne ulaşmaya çalışan sürrealistler, edebiyat alanında da temsilcilerini bulan sembolistler ve Picasso’da zirveye çıkan geometrik kübizm v.s. ortaya koydukları eserlerle sanatta taklitten ziyade yaratıcılığı ön plana çıkardılar. Özellikle fotoğraf ve film teknolojisindeki gelişmelerle, bilgisayarın ses ve görüntü işleme tekniklerinin gelişmesi; montaj sanatını ortaya çıkartırken, sanatta aynen taklit ortadan kalkmış oldu. Dada’cıların resimde bir tahta çizip onu boyama yerine oraya gerçek bir tahta çakma gibi sanatı tekrar taklitleştiren girişimleri çok eskilerde kaldı. Süreç içinde sanatta taklit kavramı, başlangıçtaki anlam ve içeriğini değiştirerek, kullanılan sanat diline özgü biçimlerde yansıtılması olarak anlaşılmaya başlandı.

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.