Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Sanat
  • 3 yıl önce
  • 2 Cevap

Sembolik etkileşimci yaklaşım

sembolik etkileşimci yaklaşım nedir

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2020-12-13 11:46:39

    Cevap :

    Sembolik Etkileşimcilik

    Bu bölümü A. Kasapoğlu ve N. Kakıner’in editörlüğünü yaptıkları Aile Sosyolojisi adlı kitaptan okuyalım:

    Mikro düzeyde sosyolojik çalışmalar Sembolik Etkileşimcilik başlığı altında toplanabilir. Psikolojik gelenek içinde gelişen bir sosyoloji ekolüdür. Tarihsel analizi onun epistemolojik olarak Amerika'da yaygın kabul gören pragmatizm içinde geliştiğini göstermektedir. Bu yaklaşımı sosyolojiye taşıyanların başında George Herbert Mead (1863-1931) ve onun öğrencisi Herbert Blumer gelmektedir. Ayrıca Charles Horton Cooley (1864-1929) ve William Thomas (1863- 1947) da bulunmaktadır. Herbert Mead'in izleyicisi olarak Blumer'in temel iddiası, insanların öncelikle karşılarındakinin davranışını yorumladıkları ve daha sonra eyleme karar verdikleri yönündedir. Ona göre insanlar araya yorum süreci girmeden doğrudan eyleme geçmezler. Bu yorumlama ve anlamlandırma sürecinde ise, kuşkusuz semboller ve işaretler önem kazanır. Bu yüzden bu yaklaşıma Sembolik Etkileşimcilik denilmiştir. Bu nedenle bu anlamlandırma ve yorumlama sürecinin nasıl inşa edildiğini, insanların kendilerini ve karşılarındakini nasıl konumlandırdıklarını inceler. Onlar, ontolojik olarak sosyal yaşamın dinamik olduğunu ve diyalektik olarak karşılıklı ilişki içinde bir bütün olarak sürekli değiştiğini kabul ederler. Bu gelenek içinde yer alan sosyologlar çok sayıda farklı konularda ve değişik araştırma teknikleri kullanarak çalışmaktadırlar. Ancak çoğunluğun sosyal etkileşimi daha iyi çalışabilmek için nitel teknikleri kullandıkları söylenebilir.

    Sembolik Etkileşimci yaklaşımın pragmatizme dayanan üç temel ilkesi vardır:

    1. İnsanlar kendileri tarafından anlam/önem atfedilen (yüklenilen) davranışlarda bulunurlar.
    2. İnsanların davranışları toplumdaki diğer insanlarla giriştikleri sosyal etkileşimden kaynaklanır.
    3. İnsanlar karşılaştıkları durumları yorumlarlar ve ulaştıkları sonuca bağlı olarak da davranışlarını değiştirirler.

    Sembolik Etkileşimciliğin özel olarak aileyi nasıl incelediğine bakalım:
    Tüm dünyada geleneksel olarak aile birliği bir kez kurulduktan sonra yaşam boyu sürdürülmesi gerektiği görüşü vardır. Bu anlayışa göre boşanmalar ahlaken kabul edilmesi güç durumlardır. Ayrıca toplumun genel değer yargılarına bir meydan okuma ya da ebeveyn olarak sorumluluklardan kaçma olarak görülür. Ancak geleneksel birçok değer ve tutumlardaki genel değişmelere bağlı olarak aile konusundaki sembol ve değerlerde de bazı değişmeler olduğunu da kabul etmek gerekir. Bu bağlamda Sembolik Etkileşimci yaklaşımın aile ve boşanma konusuna yönelik yaşanan değişimleri nasıl açıkladığını görmek uygun olur.

    Duygusal Doyum: Sembolik Etkileşimciler, XX.yüzyılın başlarından bu yana aile dayanışmasının temellerinde ortaya çıkan önemli değişmeleri gözlemişlerdir. Örneğin, eş seçiminde artık giderek kişilik özellikleri önem taşımaya başlamıştır. Eşler arasında duygusal tatmin beklentisi giderek yükselmektedir. Ayrıca bu eğilime bağlı olarak mahremiyet talebi de artmaya başlamıştır. Tüm bunlar olurken toplumda ilişkiler yüzeyselleşmeye ve geçici olmaya başlamıştır. Bu durumda evlilik toplumdaki karmaşık ve hızlı değişmeler sonucu ortaya çıkan gerilimi düşürmede bir çözüm olarak görülmeye başlamıştır. Eşlerin birbirleriyle arkadaş /dost olmak amacıyla evlenmeye başlamaları kadar; eşlerin birbirinden çok şey bekleyerek aradıklarını bulamaması boşanmalarda artışa yol açmıştır. Sonuç olarak evlilik kendisine gereğinden fazla yüklenilen bir kurum haline gelmiştir.

    Aşk Sembolü: Kadın veya erkek olarak sahip olunan aşk veya ilgi görme/gösterme sembolleri de evliliğin yükünü ağırlaştırmaktadır. Duygusal tatmin olabilmek için talep edilen gerçekçi olmayan beklentilerin karşılanmaması hüsranla sonuçlanmakta ve eşler birbirlerini suçlamaya başlamaktadır. Evlilikte aşk/ilgi sembolleri yüzünden eşler beklentilerinin gerçekçi olmadığını görememekte ve boşanmaktadırlar.

    Çocuğun Anlamı: Tüm dünyada çocukluk ile ilgili görüşlerde köklü değişmeler ortaya çıkmıştır. Bazı aile tarihçilerine göre orta çağdaki aile yapısında çocuk ve erişkinler arasında keskin farklar bulunmazdı ve çocuklar birer küçük/minyatür erişkin gibi görülürdü. Henüz ev ve işyeri ayrımı fazla yoktu. Erkek çocuklar aile işinde çıraklık ederken, kızlar da ev işlerinin yanı sıra eş olma rolünü öğrenirlerdi. Küçük yaşlardaki çocukların masum ve hassas olduklarının kabulü zaman almıştır.

    Ebeveynliğin Anlamı: Çocukluk ve erişkinliğe geçiş konusundaki değişmelerin ebeveynliğin anlamı ile ilgili değişmelerle yakından ilişkisi bulunmaktadır. Günümüzdeki ebeveynler sadece ilgi ve şefkat göstermekle kalmamakta, çocuklarının sahip olduğu potansiyeli en yüksek düzeye ulaştırmaktan da sorumlu tutulmaktadır. Günümüzde çocuk yetiştirme çok daha uzun sürmekte ve çocuklar çok fazla talepte bulunduklarından, ebeveynlere geçmişte olduğundan çok daha fazla duygusal olarak da yüklenilmektedir. Yani hem çocuklardan hem ebeveynlerden beklentiler artmıştır.

    “Çocuk-merkezli” aileler olarak tanımlanabilecek bu aile tipi artmaktadır. Sosyal psikolog Çiğdem Kağıtçıbaşı 1971yılında yaptığı “Çocuğun Değeri Araştırması” üzerinden çok fazla zaman geçmemesine rağmen anlayıştaki değişim gözlenmektedir. Örneğin geçmişte özellikle kırsal kesimde ebeveynler için yaşlılıkta sosyal sigorta olarak görülen çocukların tarımda makineleşme ile birlikte yetişme maliyetlerinin artması yüzünden değerinde değişme olmuş ve bu durum ailenin sahip olmak istediği çocuk sayısında azalmaya yol açmıştır. Çocuğun Değeri konusu ve Ç. Kağıtçıbaşı’nın çalışmasını 14. Haftada ayrıca inceleyeceğiz.

    Evlilik Rolleri: Geçmiş kuşaklarda anne-baba veya karı koca olarak eşlerin ev, iş ve çocuklarla ilgili konularda sınırları çizilmiş sorumlulukları bulunurken, günümüzde belirsizlikler artmıştır. Kadın ev dışında çalıştığında ev işleri ve çocukların bakımı konusunda kocasından veya aile büyüklerinden destek beklemektedir. Ancak kadınların geleneksel cinsiyet rollerine ilişkin yükümlülüklerinin azalmak bir yana, iş ile birlikte yürütülmeye çalışılması, kadınların çok daha fazla ezilmesine yol açmıştır.

    Seçenekleri Algılama: Aile ve evliliklerde ortaya çıkan pek çok değişmelere yol açan faktörlerin biri de giderek artan sayıda kadının ev dışında çalışmaya başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Kadınların geçimlerini kazanmaya başlaması, onların ilk kez mutsuz olan evliliklerini sürdürme zorunluluğu karşısında seçeneksiz olmadıklarını görmelerine yol açmıştır. İşte Sembolik Etkileşimcilere göre, evliliğe bir seçenek (boşanma, yeni bir evlilik ya da evli olmama durumu) bulunduğunun algılanması boşanmayı mümkün kılacak ilk önemli adımdır.

    Boşanmanın Anlamı: Daha önce hiçbir şekilde kabul edilemez bulunan ve hatta ahlaki düşüklük veya başarısızlık olarak görülen boşanmanın anlamı değişmeye ve daha kabul edilebilir bir durum olarak algılanmaya başlamıştır. ABD'de nitekim bir asır önce boşanmanın hiç olmadığına dair istatistiksel bilgiler bulunmaktadır. Boşanmalar arttıkça boşanmaya yüklenilen olumsuz anlamlar da daha azalmaya ve kişisel değişme ve yeni bir hayata başlama fırsatı olarak görülmeye başlanmıştır. Boşanmaya yüklenilen başarısızlık anlamındaki sembolik anlamın değişmesi ve bir damga olmaktan çıkması boşanmaların artmasında başlı başına önemli bir etken olmuştur.

    Yasal Değişiklikler: Boşanma yasasının bizzat kendisi sembolik olarak boşanmayı teşvik edici olmuştur. Daha önce zina ve benzeri koşullara sıkıca bağlanan boşanmalarda artık bu koşulun aranmaması ve geçimsizliğin boşanma için yeter koşul olarak görülmesi boşanmaların artmasında önemli rol oynamıştır. Özellikle ABD'de bazı eyaletlerde tarafların birbirini yaptıkları hatalardan dolayı suçlamalarından ya da belirli bir neden gösterme zorunluluğu olmadan boşanma olanağının bulmalarından dolayı boşanmaların arttığı düşünülmektedir.

    Sonuç olarak Sembolik Etkileşimci Yaklaşım evliliklerin boşanma ile sonuçlanmasını sembollerdeki değişme ile açıklamaya çalışmaktadır. İnsanların boşanma ile ilgili düşüncelerinin değişmesi, evlilikten tatmin olma, aşk, çocuk, ebeveyn, karı koca rollerindeki değişmeler evli çiftler üzerinde önemli baskılar yapmaktadır. Tek bir nedene bağlı olarak gerçekleşmesi güç olmakla birlikte tüm değişmeler bir arada düşünüldüğünde boşanmaya itici faktörlerin güçlendiği düşünülebilir. Sonuç olarak, sembolik etkileşimin aileye yaklaşımı temel unsur olarak yapı (makro) yerine, birey (mikro) üzerinde durması ve olgular yerine “süreçlere” odaklanmasıdır.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-12-13 11:39:39

    Cevap :

    Sembolik Etkileşimcilik

    1. Bir grubun kültürü ortak semboller ve ortak anlayışlar içerir ve bireyler gruplar içinde sosyalleştikçe bu sembolleri benimserler ve bunların içine dahil olurlar. İnsan davranışlarını bireysel ya da toplumsal olarak anlamak istiyorsak ortak anlayış ve sembolleri çalışmak durumundayız bunları keşfedersek o grubu anlama şansına sahip oluruz.
    2. Bir toplumdaki insanların sahip oldukları ortak simge ve anlayışlarına, kişinin içsel düşünce ve duyguları ile toplumsal davranış arasındaki etkileşime odaklanır.

    C. H. Colley

    Ayna benlik: Bireyin etkileşime girdiği başka kişilerin bireyle ilgili değerlendirmelerinin sonucu bireye dönen bilgi kapsamında, bireyin kendisi ile ilgili gelişen anlayışıdır.



    George Herbert Mead

    1. «Ben» ve «Benlik» kavramları Sembolik Etkileşimin temelini oluşturur.
    2. Benlik dürtüye maruz kalan değil, hareket eden bir organizmadır.
    3. Benlik aktördür, bir toplumsal süreçtir.
    4. Toplumsal, kültürel ögeler yok; etkin, yaratıcı benlik vardır.
    5. Mead, benlik ile ilgili iki evre belirler
    6. I (öznel benlik)     me (nesnel benlik)
     «Rol alma» betimlemesi, insanın kendini başkasının yerine koymasının önemini vurgular (Modifier olarak)

    Herbert Blumer

    1. Yorumlama ve metodoloji
    2. Yaptığı çalışmalar etnografi ve nitel sosyolojinin yaygınlaşmasını sağlamıştır.
    3. Tümevarımlı yaklaşım esastır.
    4. Yorumlama çalışmasındaki üç temel önermesi;

           Yapı»»»» Süreç»»» Metodoloji  

    1. Davranışçılığı reddeder       Uyarıcı»»» Yorumlama»»» Tepki

    Yapı ve Süreç;

    1. Yapıyı deli gömleği olarak tanımlar.
    2. Yapı önemlidir, ancak davranışı belirlemez.
    3. Toplumsal etkileşim roller arası değil, insanlar arası bir süreçtir.

    Erving Goffman

    1. «Stigma»da insanları zeki ve etkin varlıklar olarak ele alır.

    Her şey kendisine karşı olduğunda bile insan bir ben duygusunu muhafaza eder.

    Durkheim’in «Dinsel hayatın ilk şekillerinden» etkilenir ve ayin olayını kullanır.

    Dramaturji ve Günlük Hayat

    1. Bireylerin kendilerini ve etkinliklerini günlük hayatta nasıl gösterdiklerine, rol kavramı üzerinden bakar.
    1. Ön ve Arka Bölgeler

     Ön Bölge- Sahne ve kişisel önü kapsar.

        Çevre ve kişilik özellikleri belirleyicidir.

    Arka Bölge- Oyuncunun kendisinin olduğu yerdir, gizlidir.  

    Etkileşim Düzeni: İki ya da daha fazla bireyin birbirlerinin huzurunda «yüz yüze etkileşim alanı»dır.

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.