Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Tarih
  • 3 yıl önce
  • 2 Cevap

Sevr taslağının kabul edilemez olduğuna ilişkin muhtıra

sevr taslağının kabul edilemez olduğuna ilişkin muhtıra

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Brahmanizm

    • 2021-01-08 06:14:49

    Cevap : Taslağa Osmanlı Devletinin ilk resmî tepkisi, 25 Haziran 1920’de, Paris’te İtilaf Devletleri temsilcilerinden oluşan Onlar Konseyi’ne sundukları resmî muhtıradır. Baskın Oran’a göre bu muhtıra, hem üslup, hem öz, hem de güçlü hukuk bilgisi açısından oldukça içerikli/dolgun bir belgedir. İçeriği itibariyle “Lozan’ın öncülü Bir Onur Anıtı”dır. (Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, TTK Yay., Ank., 1999.)

    Söz konusu muhtıra Tevfik Paşa’nm ilk haleli tepkisinde benimsenen görüşü savunmakta ve Sevr barış taslağının Osmanlı Devleti’ni bölmekten başka bir şey olmadığını belirtmektedir. Hatta muhtıraya göre bu taslak, “son derece haksız kesip biçme ve çekip alma işlemidir”. Bunda maksat, Osmanh Devleti’nden birtakım özerk ya da bağımsız siyasî birimler çıkarmak olup Kürdistan, Ermenistan, Hicaz, Suriye ve El-Cezire üzerindeki siyasî özlemlerdir. Ancak bu muhtıranın, siyasî güç yoksunluğuna rağmen dile getirdiği bir görüş var ki, o da “işgale karşı direnç” fikridir. “12 milyonluk bir halkı öyle az bir zaman içinde ve kesinlikle barışta yok edebilmenin olanaklı (mümkün) olabileceğini hiç kimse düşünemez” demek suretiyle Türk milletinin direnme düşüncesini güçlü ifadelerle ortaya konmuştur.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Brahmanizm

    • 2021-01-08 06:10:08

    Cevap :

    Editör Not: doğruluğu tespit edilemeyen iddia niteliğinde bir yazı..

    Osmanlı Devleti’nin Sevr Antlaşması’nı sorgusuz sualsiz kabul ettiği yakın tarihimizin yanlış kabullerinden biridir. Oysa ne dönemin padişahı Sultan Vadettin, ne de Meclis-i Mebusan antlaşmayı onaylamıştı. İşte Osmanlı’nın Sevr’e karşı İtilaf devletlerine verdiği iki cesur muhtıra ve sonuçları.

    Birincisi, 23 Haziran 1919 tarihli olup “müdafaaname” adını da taşıyan 11 maddelik bir muhtıraydı. 1. Dünya Savaşı sonrasında galiplerin kuracağı yeni uluslararası düzenin hangi esaslar üzerinde şekilleneceğinin bilinciyle hazırlanmıştı. Nitekim bu yeni düzenin meşruluk kaynağı, Wilson ilkeleri ile galip devletlerin taksim planlarıydı. Osmanlı devlet ricali muhtıralarını bu gerçekleri dikkate alarak kaleme almışlardı. Öncelikle Yeni Türkiye’nin sınırlarını belirliyordu muhtıra. Bu sınırlar, batıda Gümülcine livası dahil olmak üzere Balkan Harbi öncesi Türk-Bulgar sınırı, kuzeyde Karadeniz, doğuda Nahçıvan dahil Güneybatı Kafkas Cumhuriyeti (Elviye-i Selase/Kars, Ardahan ve Batum)’nin kuzey sınırı Poti, güneyde ise Osmanlı devletinin Halep ve Musul (Musul, Kerkük ve Süleymaniye livaları) vilayetlerinin güney sınırlarına kadar uzanmaktaydı. Yani son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın resmî olmayan bir toplantısında kabul ettiği ve sadece kriter olarak belirlenmiş sınırların isimlendirilmiş haliydi. Ayrıca kapitülasyonların ilgası, hisseye düşen borçların ödenmesi, Çanakkale ve İstanbul boğazlarının deniz trafiğine açılması, Anadolu sahillerine yakın adalar üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla ahali değişimi hususunda İtilaf devletlerinin alacağı kararın kabulü gibi talepleri içermekteydi

    Her ne kadar galip devletlerce ciddiye alınmasa da bu muhtıra Osmanlı devlet ricalinin, zorlu iç ve dış siyasî şartlara rağmen devrin reelpolitiğinin farkında olarak, altı asırlık bir devlet ciddiyetiyle hazırladıkları ve Osmanlı’nın siyasî taleplerini içeren bir devlet belgesiydi.

    Osmanlı Devleti’nin ikinci cevabı Sevr Antlaşması taslağına karşı hazırlanan 25 Haziran 1920 tarihli muhtıra olmuştur. Bilindiği gibi 18-26 Nisan 1920 tarihleri arasında İtalya’nın San Remo şehrinde toplanan İtilaf devletleri, imparatorluk için hazırlamış oldukları barış antlaşması taslağını 11 Mayıs 1920’de Paris’teki Osmanlı Devleti’nin temsilcisi Ahmed Tevfik Paşa’ya verdiler. Buna ilk tepki A. Tevfik Paşa’dan gelmiştir. Ona göre bu taslak Osmanlı Devleti’nin siyasî varlığını sona erdirmeyi amaçlayan bir metin olup kabul edilmesi imkânsızdır.

    Osmanlı devletinin karşı çıktığı tasarının birinci özelliği, Osmanlı Devleti’nin yeni sınırlarını tayin etmesiydi. Mesela devletin yeni sınırı batıda Çatalca olacaktı. İstanbul Türklerde kalacak ama İstanbul ve Çanakkale boğazları uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecekti. İkinci özelliği, birtakım siyasî feragatler içermesiydi. Osmanlı Devleti kendisinden fiilen ayrılmış ama hukuken ona bağlı Mısır, Libya, Oniki Ada ve Meis adası üzerindeki hükümranlık hakkından feragat edecekti. Hicaz bağımsız olacak; Suriye, Irak ve Filistin’de manda yönetimleri kurulacaktı. Fransa’nın Fas ve Tunus’taki koruyuculuğu tanınacaktı. Ayrıca İzmir ve çevresinin yönetimi Yunanlara bırakılacak, azınlıkların söz hakkının olacağı bir parlamento kurulacak ve bu parlamento beş yıl içinde Milletler Cemiyeti’ne başvurarak Yunanistan ile birleşebilecekti. En önemlisi, Doğu’da Türkiye’den alınacak bazı topraklarla bağımsız Ermenistan kurulacak, Kürtlerin yaşadıkları yerlerde de özerk Kürdistan tesis edilecekti. Bundan başka Türkiye’deki azınlıklara özel haklar getirilecek, kapitülasyonlar devam edecekti. Dahası, Anadolu’da her İtilaf devletine ait yeni ekonomik nüfuz alanları oluşturulacaktı.

    Ne yazık ki bu muhtıra 17 Temmuz 1920’de İtilaf devletleri tarafından reddedilmişse de güçlü bir şekilde Osmanlı Devleti ve milletinin hukukunu korumaya çalışmıştır.

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.