Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Sosyalizasyon faktorleri

Sosyalizasyon faktorleri nelerdir?

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Viento

    • 2020-10-19 08:35:19

    Cevap :
    1. Birey
    2. Aile
    3. Okul
    4. Komşuluk ilişkileri
    5. Din
    6. Sanal Cemaatler
    7. Akran- Arkadaş Grubu
    8. Sivil Toplum Örgütleri
    9. Askerlik
    10. Meslek Grub
    11. Kitle İletişim Araçları


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-10-19 10:07:18

    Cevap :

    Sosyalizasyon (Toplumsallaşma) bir ferdin (duruma göre bir grubun) üyesi oldugu veya olacagi grup ya da toplumun kültür, deger ve normlarini ögrenerek o toplumun aktif bir üyesi haline gelmesidir. Baska bir tanima göre toplum hayatina hazirlanma sürecidir. Bu arada değer ve norm kurallarina deginmekte fayda vardir. Sosyalizasyon aynı toplumda bulunan bireyler arasında sosyal kontrol oluşturur. Diğer anlamıyla sosyalizasyon, toplumdaki düzeni sağlayan küçük grupların bireyin sosyal bir varlık haline gelmesine sağladığı katkıdır.

    Değer Nedir

    Bir toplumun ya da grubun varligi, birligi, isleyisi ve devami için o toplumun çogunlugu tarafindan dogrulugu ve gerekliligi kabul edilen, uyulmasi gerekli temel ilkelerdir.

    Norm Nedir

    Bireye nerede ve ne sekilde hareket edecegini gösteren deger yargilaridir. Normlar degerlerden kaynaklanir, degerlerin uygulanmasina açiklik kazandirir. Sosyalleşme ya da sosyalizasyon olgusu
     a- Nesnel (Toplum)
     b- Öznel (Birey) açidan olmak üzere iki kategoride incelenir.

    Sosyalizasyon Süreci Nedir

    Toplumsallaşma hiç bitmeyen bir süreçtir ve temelinde bireyin kişisel gelişimi – örneğin bir bireyin sosyal ilişkileri- vardır. Kişilik, bir taraftan bireyi diğer bireylerden ayıran özlüğü anlatırken; diğer taraftan da bir toplum ya da topluluğa ait bireylerin paylaştıkları ortak özellikleri tanımlamaktadır (örneğin; değerler, kurallar ve sosyal kimlikler). Olgunlaşmamış bir birey, sosyal çevresinde onunla da onsuz da yaşayabileceği bir dünyaya uyum sağlamıştır. Bu dünya, insanların ilgili çevrelerinin doğal koşullarıyla çoktan belirlenmiş görüş, yönelim ve yaşam biçimleri yapılarıdır. Bireyler, o anki çevrelerini anlamlandırdıkları ve kendilerine uyumlu hale getirmek için kullandıkları araçlar icat ederler. Yeni doğan bir insan, hayatta kalabilmek için ihtiyacı olan bu araçlarla iyi geçinmeyi öğrenmek durumundadır.

    Henüz olgunlaşmamış bir bireyin bu dünyadaki uyumu, ona çevresindeki insanlar yoluyla sunulan ve ilk başlarda henüz çok çaresiz bir yaratık olan bu bireyin etrafını doğrudan saran bakış açılarının ve hayatla başa çıkma yollarının özümsemesi sürecinde gerçekleşir. Burada özümsemek; bireyin çevresindekileri, etrafındaki insanlar tarafından algılandığı, yorumlandığı ve ele alındığı biçimde adım adım yakalaması, anlamlandırması ve içine girmesi demektir.

    Genç bir birey, dünyaya çevresindekilerin gözüyle bakmayı, onların kavramlarıyla düzenlemeyi ve tanımlamayı, yaşadıklarına onların duyguları ve değer yargılarıyla yaklaşmayı ve bu dünyanın gerçeklerine ilişkin kendi tekniklerini geliştirmeyi öğrenecektir.

    Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse; birey yavaş yavaş etrafındaki insanlarla doğal olarak birlikte yaşadığı bir dünya kurgulamaya başlar. Birey ilk başlarda; bu dünyanın, aslında başka sayısız insanın dünyasından oluştuğunu bilmiyordur. Belirli bir sosyal çevre içine girmiştir ve o an sadece bunun farkındadır. Bu, etrafında dünyanın geri kalanın, birey için gelişen ve bireyi de geliştirecek bir çevredir. Birey için dünya genel olarak budur.

    Daha sonra, bir başka yaşam döneminde ise; çok farklı dünyaların olduğunu, kendi dünyasının sadece bir dizi tesadüften kaynaklı sonuç olduğunu ve etrafında –aynı zamanda geriye dönüşümlü, alın yazısıyla gelen çıkış noktalarından kaynakladığında da- kendi yaşam şekli için de farklı düşünceler olabileceğini fark edecektir.

    Birincil Sosyalizasyon

    Birincil toplumsallaşma ile içinde ya da dışında yaşama hakkına sahip olduğu bu dünyaya bireyi hala devam eden uyumunun temelleri atılmaktadır. Bu şekilde, bireyin çevresine ayak uydurmak için ihtiyacı olan hayat ve dünya bilgisinin de temelleri atılmış olur. Birincil toplumsallaşma ile sağlanacak olan; yeni bireyin kendi sosyal çevresine ait bakış açılarında, yaşam şekillerindeki kademeli özümseme, başlarda çok az insanın yerine getirebildiği bazı koşullara bağlıdır.

    Birinci ve en önemli koşul; yeni doğan çocuğun dünyaya gelişinden itibaren çevresinde olan insanlarla güvenli bağları (temel güven duygusu) olmasıdır. Bu bağ, yeni doğan çocuğun duygusal gelişimini, neredeyse tamamen iç refah üzerine kurmuştur. Bu anlamda da, en kolay ulaşılan, ona duygusal anlamda hamilelikten beri en yakın insan olan annesi ile yeni doğan çocuk arasında gelişir. Kendisini içsel olarak, ayrıca çevresinde de en çok güvende hissetmesi, sıcaklık, beslenme, sevgi ve bakım gibi yaşamsal ihtiyaçları karşıladığı takdirde gerçekleşecektir. Bu bağlamda, diğer insanlarla bağının ne denli iyi olacağı, onların yeni doğan çocuğun refahına katkıları ile doğru orantılıdır.

    Özümseme süreci için bir diğer önemli koşul ise; bağın süresi ve kalıcılığıdır; çünkü yeni doğan bireyin ilk başlarda, etrafında gelişen olayları kendisi için düzenleyebileceği ve ayrıntılaştırabileceği soyut kavramları yoktur, onun için açıkça anlamlı olan ise öncelikle, bağı olan diğer bireyin çevresindeki olaylarla, yavaş yavaş oluşur. Bu anlayış zaman alır ve sadece bağ kurulan insanların aynı olaylara karşı benzer tepkiler verdiğinde geçerlidir. Kurumsallaşmış bakış açıları ve yaşam şekillerini özümsemek için içsel hazırlık, yeni doğan çocuğun bağ kurduğu sonraki insanlarla özdeşleşmesi sonucu gelişir.

    Bu durum bireyin, dünyayı tıpkı ilgili kişisinin usulünde algılamasını, anlamlandırmasını ve sonunda onun gibi yönetmesini sağladığı gibi, onu bu yönde etkilemektedir. Bu durum daha sonra, çocuğun temel sosyalizasyonunda bir diğer önemli sonucu da beraberinde getirmektedir. Çocuğun, ilgili kişisinin dünya görüşlerini ve inanç biçimlerini alması, onun yaşadığı dünyaya uyum sağlayamamasının yanı sıra kendi özelliklerini de tamamlayamamasına yol açacaktır. Oysa çocuk dünyayı kendi gözleriyle görmeyi öğrendiğinde; nesneleri, kendi duygusal ve aktif yaklaşımları sayesinde algılayacaktır.

    Ayrıca, sadece kendi içinde hissettiği izlenimleri, duyguları ve ihtiyaçlarını tıpkı etrafındaki insanların onda gördüğü gibi deneyimler ve birey tüm bunları özümsediği sırada diğer etkileri de farkında olmadan içine alır. Sonuç olarak bu tanımlamalara göre çocuk, temel (birincil) sosyalizasyonu gerçekleşirken ilgili kişisinden net bir yer ve sosyal çevrede, dünyayı tanımlamasını sağlayan özel bir rol edinir. Bunların yanı sıra; sosyal çevresindeki diğer insanlarla iletişimi olan ve toplumdaki rol beklentilerini yerine getiren başka bir bireyle tanışır (kendi kişiliğinin gelişimi).

    İkincil Sosyalizasyon

    Birincil Toplumsallaşma ile bireyin dünyasına uyumunun esasları ortaya konmuş, yaşamını doğru şekilde sürdürebilmesi için yerine getirmesi gereken görev üzerinde durulmuştur. Bu görev, birincil toplumsallaşmanın dışında bir dünya ile ilişkilendirilmelidir ve bu ilişkilendirme süreci “İkincil Toplumsallaşma” olarak tanımlanmaktadır. Karmaşık ve emekçi toplumlarda dünya bireylerin tek tek kendileriyle çatıştıkları, içinde birbiriyle iletişimde olan birçok grup barındıran, her biri birçok özel bilgi ve beceriyle karakterize edilmiş, iç içe geçmiş alt grupların yaygın olduğu bir yerdir. Öyle ki; öğretmenler eğitimle, doktor ve hemşireler sağlıkla, çiftçiler ve alt sanayi kolları gıda ürünlerinin üretimi, sanayiciler bu ürünlerin dağıtımı, zanaatkârlar evlerin yapımı ve su tesisatlarının tamiri, askerler ülkenin huzuru, yargıçlar davaları uzlaştırma, çöpçüler günlük atıkları toplama vb. işler ile meşguldürler.

    İkincil toplumsallaşma bu nedenle; bu tür işle ya da görev dağılımı ile belirlenen kurumsal alt dünyaların özümsenmesine de denmektedir. Toplumsal rollere özgü bilgi ve becerilerin edinilmesiyle gerçekleşmesinin yanı sıra; her role özgü kelime dağarcığının “kendisine ait olma durumunu” da desteklemektedir. İkincil toplumsallaşma ile özümsenmiş alt dünyalar, birincil toplumsallaşmada kaydedilen “Temel Dünya”nın aksine kısmi gerçekliklerdir.

    Toplumda hala büyük oranda uyum problemi olan bir birey, birincil ve ikincil toplumsallaşma ile dünya görüşlerinin, değer yargılarının ve aynı zamanda davranış biçimlerinin gittikçe artan rutinlerin farkındalığını sağlamlaştırmaktadır. Yine de diğer canlıların sabit içgüdüsel, uyumlulaştırılabilir mekanizmalarının aksine; rutin algısı değiştirilebilir kalır. Bu nedenle bu durum, birincil toplumsallaşma ile edinilen, özellikle duygusal açıdan yer edinmiş ve entelektüel yansıması daha az erişilebilir olan rutin algısı ile çok bağdaşık değildir; çünkü genellikle alternatifsiz özümsenir. Bu nedenle birey, bu tabakanın altından çok zor çıkar. Bu durum daha çok ikincil toplumsallaşma yoluyla, özellikle de başka yaşam olanaklarının da olduğu bilgisi ile edinilmiş görüş, değerlendirme ve davranış biçimleri ile bireyler için kesinlikle ulaşılmaz olmadıklarında ya da tam aksine değerlendirmeye alınmadıklarında gerçekleşir. İnsanlar dünyaya karşı tavırları değiştirebilirler: aynı mekânda kalabilir, yeni roller edinebilir ve şimdiye dek sahip olduklarının dışında, farklı bakış, değerlendirme ve davranış biçimleri edinebilirler.

    Birey bir topluma ne kadar uzun süre bağlı kalırsa ve o toplumda edindiği, kendini sürekli tekrar eden deneyimleri ne denli kalıcı olursa, dünya görüşünü belirleyen bu özellikler de kendilerini o denli güçlü ve sorgusuzca kabul ettirebilir. Bu kütleleşme, insanların ileri yaşlarda görüş, değerlendirme ve davranış biçimlerinde neden bu kadar sert ve diğer görüşlere karşı da hassasiyetten de bu kadar uzak olduğunu açıklamaktadır.

    Nesnel Açıdan Sosyalizasyon

    Toplumun kültürünün bir kusaktan diger kusaga aktarilmasi ve böylece birey toplumun sosyal hayatinin onaylanmis yollarina uyarlar.

    Toplum açisindan sosyalizasyon su açilardan önemlidir :
     1- Bir toplumun ya da grubun varligi, devami ve isleyisi ancak sosyalizasyon süreciyle gerçeklestirilebilir.
     2- Toplumun devami açisindan her toplum daha çok genç kusagin sosyallesmesine agirlik verir.
     3- Toplumun saglikli isleyisi açisindan her toplum kendisine katilan yeni üyelerini sosyallestirmek zorundadir.
     4- Sosyalizasyon ayni toplumda bir sosyal kontrol ve dolayisiyla düzeni saglama rolü oynar.

    Öznel Açıdan Sosyalizasyon

    Bireyin çevresine uyarlandigi süreçte bireyde meydana gelen bir ögrenme sürecidir ya da olgusudur. Öznel açidin sosyalizasyon bireye su açidan yararlidir :
     1- Sosyalizasyon süreciyle birey planli ve disiplinli bir çerçevede çesitli bilgi ve teknikleri kazanir.
     2- Sosyallesme sürecinde bireyler sosyal rollerini ögrenir ve bu yolla kendini toplumda daha iyi gerçeklestirme imkanini elde eder.
     3- Sosyalizasyon bireylere ümit verir, gelecek vaad eder.
     4- Birey ancak sosyalizasyon yoluyla kendi bölümünün üyesi haline gelir.

    Sosyalizasyonun Temel Özellikleri

    1- Sosyallesme sürecinde yalnizca resmi degerler degil gayri resmi degerlerde normlarda bireylere aktarilir.
    2- Sosyallesme yalnizca resmi gruplar degil resmi olmayan gruplar tarfindan da yürütülürler.
    3- Sosyallesme sürecinde bireylerin nasil ögrendiginden ziyade ne ögrendigi önemlidir.
    4- Sosyallesme yalnizca belirli kisi ya da gruplara özgü birsey degildir. Geneldir.
    5- Sosyalizasyon sürecinde sosyalizasyona uyan tüm bireylerde ayni degildir. Günümüzde toplum ile birey arasinda sayisiz küçük gruplar vardir. Bunlar sosyalizasyonun temel aygitlaridir. Özellikle aile, okul, arkadas grubu ve kitle iletisim araçlari temel sosyalizasyon ajanlaridir. Soyallesme önce aile, okul ve çevre içerisinde devam eder. Birey dogumla beraber bir sosyal kisidir. Ama onun sosyal kisiligi sürekli olarak sosyalizasyon yolu ile gelisir.

    Sosyalizasyon Araçları

    Her toplumda bireyleri içinde bulundukları toplumun bir üyesi haline getiren bazı aracı kurum ve gruplar bulunmaktadır. Sosyalizasyon ajanı olarak tabir edilen bu kurum ve gruplar, toplumun kültürel atmosferi içinde bireyin davranışlarını yönlendirir veya şekillendirirler.
     
    Dünyaya yeni gelen her insan sosyo-kültürel değer ve normlardan yoksundur. Çocuğun sosyalleşmesinde; aile yani ebeveyn, kitle iletişim araçları, akranları ve okulların büyük önemi vardır. Kitle iletişim araçlarının, özellikle internetin bu denli yaygınlık kazanmadığı dönemlerde, çocuğun ailesi, yakın çevresi yani akranları, arkadaşları ve eğitim kurumları çocuğun sosyalizasyonunda başat rol oynamaktaydı. Çocuk aile içerisinde konuşma becerilerini, vücut kontrolünü ve duygusal kontrolünü, kamu düzenine uymayı ve manevi değerleri öğreniyordu.
     
    Günümüzde ise internet de dâhil olmak üzere yeni medya araçları aile, yakın çevre ve okulun üstlendiği görevlerden bir kısmını kendi üzerine almış görünüyor. Bu sayede çocuğun çevresinin genişlediği ve algısının açıldığı düşünülebilir.

    Sosyalizasyon Ajanları (Aracıları)

    Toplum genel bir sosyalizasyon ajanıdır. Birbiriyle temas eden kişilerden her biri aslında birer sosyalizasyon ajanıdır. Birey toplum ilişkisinde, bireyin toplumsal birliktelikler ile temasa geçtiği temel birimle toplumsal gruplardır. Yeni doğan bir kişi için en önemli toplumsal ajan ailedir. Çocuk büyüdükçe bu söz konusu ajanların sayısı artmaktadır.

    Birey
    Aile
    Okul
    Komşuluk ilişkileri
    Din
    Sanal Cemaatler
    Akran - Arkadaş Grubu
    Sivil Toplum Örgütleri
    Askerlik
    Meslek Grubu
    Kitle İletişim Araçları
    İnternet

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.