İşte Cevaplar
Cevap :
Diğer Cevaplara Gözat
Eğitim toplumsal hayatı nasıl etkiler:
Eğitim, ekonominin gelişmesi, ilerlemesi için gereken insan gücünü yetiştirerek üretime katkı sağlar. Eğitim; siyasal, demokratik toplum bilincini geliştirme, sorunların anlaşılabilmesini sağlama, teknolojik gelişmelere olanak sağlama gibi pek hayatın her kulvarında katkı sağlar.Eğitim ile toplum arasındaki ilişki:
Eğitim hem belli toplumsal davranış kurallarının yerleşmesinde hem de bütünlükte toplumsallaşma sürecinin gerçekleştirilmesinde etkin olmaktadır. Toplum; kendisini oluşturan bireylerden, toplumsal davranışlar konusunda bir beklenti içerisindedir.Eğitimin toplumsal değişime etkileri:
Toplumun bazı ihtiyaçları eğitim sistemi ile karşılanır. Durağan bir toplum için eğitim sistemi kültürel mirası gelecek nesillere aktarmaya yarar. Değişime ve gelişime açık toplumlarda ise eğitim kültürel mirası gelecek nesillere aktarmakla kalmayıp, onları olası değişimlere de hazırlar.Diğer Cevaplara Gözat
Cevap :
EĞİTİMİN TOPLUMSAL DEĞİŞMEYE İLİŞKİN İŞLEVLERİ
Bu konuda eğitimin iki işlevinden söz edilmektedir.
A. Eğitimin tutucu işlevi:
Eğitimin görevlerinden birisi, kültürel değerlerini ve toplumsal davranış örneklerini genç üyelerine aktarmaktır. Bu araçlarla toplum, temel toplumsal uyumu sağlar ve geleneksel yaşam biçimini korur. Buna, «Eğitimin tutucu işlevi» denmiştir. Bu açıdan eğitim, bir toplum sal denetim aracı olarak görülür. Çünkü bu yönüyle eğitim, mevcut kültürü korumaya ve düzeni bozucu nitelikte görülen davranışları de netlemeye yöneliktir. Totaliter rejimlerde eğitimin tutucu işlevi önem kazanır.
B. Eğitimin yaratıcı işlevi:
Modern toplumun, aynı zamanda, eleştirici ve yaratıcı, yeni buluşlar ve keşifler yapan ve toplumsal değişmeyi başlctmayı arzulayan bireylere de gereksinimi vardır. Değişikliği hazırlamak da eğitimin yaratıcı işlevini oluşturur. Eğitim sistemi, yenilikçi elemanları sağtar ve asgari uyuşmazlıklarla gerekli değişmelerin cereyanını gerçekleştirir. Yenilikçi elemanlar, daha çok okullar yoluyla sağlanır. Bunun için, eğitim sisteminin kendini yemliğe uydurması gerekir. Örneğin sanayileşmekte olan bir ülkede eğitim sisteminin sürekli teknik yenileşmeye, müfredat programlarıyla, bu alanda uzman sağlayan okullarla, öğretim elemanlarını yetiştirmekle ayak uydurması gibi.
Bazen geleneğin aktarılması, değişikliğin başlatılma arzusu ile çatışma durumunda bulunabilir. Toplum yavoş bir biçimde değiştiği zaman, onun kültürünün yeni öğeleri daha kolaylıkla benimsenebilir.
Fakat 20. yüzyılın sanayileşmiş toplumlarındaki hızlı değişme, dü şünce ve yaşamın yeni ve eski alışkanlıkları arasında büyük çatışmalara yol açmıştır. Öyleyse burada, eğitimin her ikisi de gerekli olan iki karşıt işlevi ile karşı karşıyayız. Bazı toplumsal koşullar altında bu karşıt işlevlerin uzlaştırılması olanaklıdır. Bir eğitimci der ki: «Eğitimdeki amaç, yetiştirilecek tipi göstermek ve bu tipin de ötesin de bir gelişmeyi sağlamaktır.»
Eğitim, toplumsal denetim aracı olarak kullanıldığında, gencin davranışını topluma uyacak biçimde değiştirebilir. Demokratik bir toplumda uyma, aynı zamanda değişmeye hazır ve muktedir olma de mektir. Oysaki bu iki işlev özellikle demokrasilerde, aynı işlevin bir parçası durumuna gelir. Bu iki işlevin demokrasilerde birbiriyle bağdaşma olanağı daha fazladır. Çünkü demokrasi geleneği, azami düşünce ve söz özgürlüğüne müsaade ettiği gibi, eleştiricilik ve değişiklikten yanadır. Bu her iki işlev de demokratik bir toplumdaki kişinin görevi durumuna gelir. Böyle bir toplumda tam gelişmiş bir kişi olmak demek, o toplumun tüm üyeliğine aynı zamanda o toplumu de
ğiştirme gücüyle donanmış yaratıcı üyeliğine sahip olmak demektir. Ülkemizde halk oyunlarındaki gelişmeleri bu konuya bir örnek olarak verebiliriz. Daha önceleri halk oyunlarımız, yöresel kalmış, tüm ülkeye yaygınlaştırılmamıştı. Fakat bugün oyunlarımız geliştirilmiş ve yaygınlaştırılmıştır. Gönüllü dernekler ve örgün eğitim içer sinde ve çeşitli kuruluşlarca oyunlar, standart duruma getirilmiş, canlandırılmış, konular eklenmiştir. Müzik ve yöresel özellikleri ko
runmuştur. Bu örnekte kültürün hem aktarılması, hem de geliştirilmesi söz konusudur.