Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Toplumsal statü ve rol açısından öğretmenlik mesleği

Toplumsal statü ve rol açısından öğretmenlik mesleği

Bu soruya 3 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2020-12-06 10:37:14

    Cevap :

    Bir mesleğin statüsü, toplumsal düzeyde nasıl algılandığı ve imajı ile ilgilidir. Öğretmenlerin toplumsal konumlarının tarihsel kökenleri olduğu kadar toplumla iletişim biçimleri, sosyo-kültürel birikim ve toplumsal değerler ile ilişkilidir. Mesleğin saygınlığının belirlenmesi pek çok faktörün etkisi altında iken toplumsal statü de imajı belirleyen en önemli unsur olarak gösterilebilir. Öğretmenlik mesleğinin statüsü ve saygınlığı sosyal çıktı olarak ürettiği eğitim hizmetine, öğretmenlerin niteliklerine, mesleki rolleri karşılığında elde ettiği maddi karşılık olmak üzere farklı boyutlarda değerlendirilmektedir. Bütün bu faktörlerin bütünsel olarak değerlendirilmesi ise mesleğin statüsünü oluşturmaktadır (Sönmez ve Cemaloğlu, 2017: 2121-2022). Öğretmenlik mesleğinin statüsü toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Ancak mesleğin statüsü incelendiğinde maddi kazanımların ön plana çıktığı görülmektedir. Öğretmenler hemen hemen her toplumda alt ve orta gelir grubunda gösterilen bir meslek dalında çalışmaktadır. Bu anlamda toplumsal statünün belirlenmesinde belirli zorluklar oluşmakta ve mesleğin toplumsal algısına ve profesyonellik statüsüne olumlu katkının oluşabilmesi çoğu zaman gelir değişkeni ile birlikte ele alınmaktadır (Gün, 2010: 18).

    Öğretmenlik mesleğini diğer meslek gruplarından ayıran özellik olan saygınlık ve toplumsal statü düzeyi toplumdan topluma farklılık gösterebilmektedir. Ekonomik kazanımları hangi düzeyde olursa olsun her toplumda öğretmenlik mesleği,  farklı ülke ve kültürlerde farklı değerlendirmeler olsa bile saygınlık ve statü açısından diğer meslek gruplarından ayrılmaktadır (Sönmez ve Cemaloğlu, 2017: 2121).

    Öğretmenlik mesleğinin diğer meslek dalları ile karşılaştırılması teknik olarak sosyal konumunu belirlerken, toplumun öğretmenlere bakış açısındaki farklılıklar ve değişimler de bu anlamda önem taşımaktadır. Devletin eğitim sisteminde öğretmenlere yönelik politikaları, öğretmenlerin hakları, karar alma süreçlerine katılımları, öğretmenin sosyo-kültürel ve ekonomik koşulları, öğretmenin iş güvenliği, maaş ve çalışma koşulları, mesleki gelişim olanakları,  özerklikleri hem kaliteli bir eğitimin hem de öğretmenin statüsünü belirleyen faktörlerdir (Ünsal, 2018: 112). Bununla birlikte öğretmenlik mesleğinin gelişimi ve statüsü açısından yeterli eğitim politikası üretildiğini söylemek yanıltıcı olacaktır. Eğitim sistemindeki temel sorun, öğretmenlerin eğitim sürecinden sonra kendilerini geliştirmelerinin ve sürekli öğrenmeleri yönündeki çalışmaların yetersizliğidir (Başaran, 2000: 67).

    Öğretmenlik mesleğinin toplumsal rolü düşünüldüğünde statüsü en yüksek meslek dallarından birisi olmak zorundadır. Ancak, öğretmenlerin üstlendikleri görevlere karşılık her toplumda istenilen saygınlığa ulaştıkları ve yaşam standartı olarak yüksek bir sosyal statüye ulaştıkları söylenemez (Küçükoğlu ve Kaya, 2007: 214-215)

    Kaynak: Öğretmenlerin Mesleki İmajlarının İş Doyumlarına Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, 2019: Hüseyin Onur Cansız



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-12-06 10:35:27

    Cevap :
    Ülkemizde 1848 yılında ilk kez öğretmen yetiştiren bir okulun açılmasından
    itibaren öğretmenliğin meslek olma sürecine girdiği tespit edilmiştir. Günümüzde ise
    artık tüm dünyada ve ülkemizde uzmanlık gerektiren bir meslek olarak kabul
    edilmektedir. Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olma yolunda ilerlemesine rağmen
    ülkemizde meslekleşme ölçütleri açısından tam anlamıyla profesyonel olmadığı
    görülmektedir.

    Meslekleşmenin önemli koşullarından olan toplumda herkes tarafından kabul
    görmesi koşuluna göre öğretmenlik mesleği toplumca kabul görmüş, benimsenmiştir.
    Sonuç olarak insanlar eğitim ihtiyacını giderecek mesleğin öğretmenlik mesleği
    olduğunun bilincindedirler.

    Uzmanlık bilgisi ve örgün eğitimden geçme koşuluna göre de öğretmenler
    Türkiye’de uzmanlık eğitimi alarak yetişmektedir. Ancak günümüzde üniversitelerde
    verilen bu eğitimin alan yeterliliği anlamında yetersiz olduğu görülmektedir.
    Öğretmenliğin meslekleşme koşullarından biri de giriş denetimidir. Öğretmen
    adayları önce Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) aracılığı ile
    üniversitelere yerleştirilmektedir. Buralardan mezun olanlar KPSS ( Kamu Personeli
    Seçme Sınavı) sonuçlarına göre mesleğe atanmaktadırlar. Bir kişinin öğretmenlik
    mesleğine kabul edilmesi için öğretmen yetiştiren bir kurumdan aldığı diploma ile
    KPSS den alacağı yeterli bir puan o mesleğe kabul edilmek için yeterli sayılmaktadır.

    Bu sınavlarda öğretmende bulunması gereken kişisel ve mesleki niteliklerin ölçülmesi
    söz konusu değildir. Mesleğe giriş denetiminde ve adayların seçiminde sadece devlet
    söz sahibi olmuş, meslek örgütleri devre dışı bırakılmıştır. Profesyonel mesleklerde,
    giriş denetimini meslek örgütleri ve dernekler yapmaktadır.

    Öğretmenlik mesleğinde geçerli etik değerler konusunda tam bir görüş birliği
    yoktur. Yetersiz ve ilkesiz üyeleri dışlamak, hizmet ideallerini korumak amacıyla
    meslek örgütü tarafından desteklenen ve üyelerinin tümüyle paylaşılan, onlara emreden
    şu veya bu şekilde davranmaya zorlayan, şahsi ya da kişisel eğilimlerine bir sınır çizen
    değer ve normlar söz konusu değildir. Ancak her öğretmenin öğrencileri arasında ayrım
    yapmaması, derslere zamanında girmesi, temiz ve güzel giyinmesi, öğrencilerle olan
    ilişkilerinde belli kuralların dışına çıkmaması gibi ahlaki ölçütleri yerine getirmesi
    beklenir.

    Meslek olmanın diğer bir koşulu olan çalışma özgürlüğüne sahip olma koşuluna
    göre öğretmenlik mesleğini incelediğimizde öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun
    devlet okullarında görev yaptığını görürüz. Yaklaşık %10’luk bir kesim özel öğretim
    kurumlarında görev yapmaktadır. Yasal olarak çalışma özgürlüğüne sahip olma hakları
    olsa da özel okulların yaygın olmaması, çalışma şartları ve iş güvencesi konusunda
    devlet okullarının avantajlı görülmesi nedeniyle devlet en büyük işveren konumundadır.
    Meslek kuruluşları açısından öğretmenlerin %50 ye yakını bir sendikaya üyedir.
    Ancak bugünkü öğretmen sendikalarının bir meslek örgütü rolünü yerine
    getirebildiklerini söylemek oldukça güçtür. Bugüne kadar çok sayıda öğretmen
    birlikleri, öğretmen dernekleri ve sendikaları kurulmuş olmakla birlikte, Türkiye’de
    öğretmenlik mesleğinin gelişerek saygınlık kazanmasına ne ölçüde katkı sağladığı
    tartışılmaktadır. Mevcut öğretmen sendikaları özlük haklarını koruma, geliştirme
    anlamında hükümet üzerinde etkili olamamaktadır. Bunun nedeni ise öğretmen
    sendikalarının da diğer memur sendikaları gibi tabi oldukları sendika yasasıdır. Bu
    sendika yasasına göre öğretmenlerin toplu sözleşme ve grev hakkı yoktur. Sendikalar
    sadece hükümetle toplu görüşmede bulunarak taleplerini iletme hakkına sahiptir. Diğer 
    yandan sendikalar hükümetlerin yanlış uygulamaları karşısında idari davalar açarak
    özlük haklarını korumaya çalışmaktadırlar.

    Öğretmenin rolleri genel olarak öğrenciye yönelik roller, çevreye yönelik roller,
    yöneticiye yönelik roller olarak gruplandırılmaktadır. Bu roller toplumun ihtiyacına
    göre farklılaşmakta, gelişmekte ya da biri diğerinden daha önemli olabilmektedir.
    Cumhuriyet’in ilk yıllarında çevre kalkınmasına katılma, çevrede önder olma,
    toplumsallaştırma rolleri daha ön planda tutulmuştur. Ya da öğrenciye yönelik
    rollerinden birisi olan bilgi yayıcılık rolü, günümüz koşullarında bilgiye ulaşmada
    rehberlik etme rolüne dönüşmüştür.

    Günümüzde öğretmenin çevreye yönelik rollerinin önemi giderek azalmakta,
    öğretmen sadece belli bilgileri aktaran teknik bir elemana dönüştürülmek istenmektedir.
    Başka bir deyişle öğretmenden sistemin ihtiyacı olan tipi belli bir noktaya getirip,
    sisteme sunma rolünü oynaması beklenmektedir. Resmi ve özel eğitim kurumlarında
    öğretmenlerden, öğrencileri öncelikle merkezi sınavlara hazırlamaları istenmekte,
    öğrencilerin sınavdaki başarıları, hem okul için hem öğretmen için prestij getirmektedir.
    Özel eğitim kurumları için bu, daha fazla sayıda müşteri anlamına gelirken, resmi
    okullarda ana-babaların çocuklarını vermek için yarıştığı öğretmenler yaratmaktadır.
    Giderek öğretmenler de kendilerini test tekniklerini daha iyi bilen, bu konuda öğrenciyi
    yönlendiren öğretmen olarak yetiştirmeye yönelmektedir. Kısaca öğretmen toplumsal
    değişim dönüşümün uygulayıcısı rolünden uzaklaşmaktadır.

    Ülkemizde öğretmenin statüsünün giderek düştüğü bir gerçektir. Burada en başta
    toplumun ve yöneticilerin eğitime ne kadar önem verdiği, diğer alanlarla
    karşılaştırıldığında (sağlık, güvenlik, hukuk vb.) toplum açısından eğitime ne kadar
    ihtiyaç duyulduğu ve eğitimin ne kadar aciliyet teşkil ettiği sorgulanmalıdır. Eğitim
    toplum tarafından uzun vadeli bir olgu olarak algılanmakta, toplum günlük yaşantısında
    eğitimin önemini hissetmemektedir. Öğretmene duyulan ihtiyaç büyük olsa da acil
    giderilmesi gereken bir konu değildir. Oysa bir doktorun hizmeti acil ve etkili olduğu
    için takdir edilir, konumu yükseltilir. Aynı şekilde hukukçular adaletin sağlanmasını,
    mülkiyet haklarının korunmasını, çatışmaların önlenmesini veya çözümlenmesini
    sağlarlar. Yaptıkları bu görev, onların toplum gözünde itibarını artırır. Toplumun bakış
    açısı böyle olduğu gibi hükümetlerin uyguladığı politikalarda bu bakış açısı ile
    paralellik göstermektedir.

    Öğretmenlerin statüsünü etkileyen faktörlerin cinsiyet, öğrencilerin konumu ve
    yaşı, genel ücret düşüklüğü, öğretmenlerin öğrenim derecesi, okutulan konu, kıdem ve
    yaş, öğretmenin toplumsal kökeni ve bağımlılık olarak belirlenmiştir. Bunlar içerisinde
    en önemli faktörün genel ücret düşüklüğü olduğu saptanmıştır. Öğretmenin herhangi bir
    devlet memuru olarak görülmesi hukuki olarak ta diğer devlet memurlarıyla aynı
    statüde yer alması ücretlerinin de düşük olmasına neden olmaktadır. Öğretmenin aldığı
    ücret diğer lisans öğrenimi gerektiren mesleklerle karşılaştırıldığında en alt seviye de
    olduğu görülmektedir. Ayrıca son yıllarda öğretmenin ücretli, sözleşmeli, kadrolu,
    vekil, usta öğretici gibi farklı kategorilerde çalışması da öğretmenin statüsünü düşüren
    etkenlerdendir. Bu gün veliler ve öğrenciler bile okula yeni gelen bir öğretmenin hangi
    kategoride yer aldığını öğrenmek istemekte, ona göre davranış sergilemekte, öğretmene
    olan saygısını ona göre belirlemektedir.

    Statüyü etkileyen önemli faktörlerden biride öğretmenin branşıdır (okutulan
    konu). Bu gün en düşük statüde sınıf öğretmenleri yer almaktadır. Sınıf öğretmeni
    toplum tarafından bir çocuk bakıcısı ya da gönüllü bir hizmetçi olarak algılanmakta
    hatta insanlara acıma duygusu bile uyandırmaktadır. Sınıf öğretmenlerinin üstlendiği
    sorumluluk ve roller daha fazla, çalışma koşulları daha zordur. Genel olarak belirlenen
    öğretmen rollerinin tümü sınıf öğretmeninde şekillenmektedir.

    Öğretmenlik mesleği genel olarak bir kadın mesleği olarak algılanmaktadır.
    Toplumda kadının statüsünün düşük olması, mesleğin statüsünü de düşürmektedir.
    Bu faktörlerin yanı sıra daha önce belirttiğimiz meslekleşme ölçütlerine göre
    öğretmenlik mesleğinin eksik yönlerinin olması mesleğin statüsünü düşürmektedir.
    Güçlü mesleki kuruluşların olmaması, giriş denetiminde mesleki kuruluşların söz sahibi
    olmaması, etik değerlerin yaratılamamış olması önemli nedenlerdendir.

    Tüm bunların yanı sıra öğretmenin kendi kişiliğinin de statüsünde etkili
    olduğunu söyleyebiliriz. Sadece öğretmenlik mesleğinde değil, tüm mesleklerde
    olumsuz kişilik özelliklerine sahip olanların toplumca değer bulmayacağı bir gerçektir.
    natçı, çabuk kızan, hoşgörüden yoksun, bilgiç kibirli kendini beğenmiş bir öğretmenle
    yumuşak, azimli kararlı, sabırlı, hoşgörülü gerçek bilgiye sahip, alçak gönüllü bir
    öğretmenin halkla ilişkilerinde, öğretimde, öğrencileri etkileme derecesi çok farklıdır.
    Olumlu kişilik özelliklerine sahip bir öğretmen toplum tarafından takdir edilir, bu
    özellikleri ile bulunduğu çevrede konumunu yükseltebilir.

    Öğretmenler statülerinin düşük olmasına, mesleğin toplumda saygın bir yeri
    olmadığını düşünmelerine ve yaşadıkları birçok soruna rağmen, bu sorunlara karşı
    direnme, meslekten doyum sağlama yolları yaratmışlardır. Öğrencilerle kurulan yakın
    ilişkiler, sosyal etkinlikler, öğrencilerin başarıları, sınıf içerisinde, müfredat dışına
    çıkarak oluşturdukları özerk alanlar vb. doyum sağladıkları noktalardır.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-12-06 10:39:00

    Cevap :
    Türkiye’de öğretmenlerin rol ve sorumluluklarında bir takım değişiklikler yaşandığından ve öğretmenlik mesleğinin mevcut durumu
    ve statüsü hakkında bir takım kaygılardan bahsedilmişti. (Özoğlu vd., 2013). Benzer şekilde birçok
    ülkede öğretmenler için profesyonel gelişme olanaklarının azalması ve profesyonellikten uzaklaştır-
    ma eğilimi görüşmüştür (ILO/UNESCO, 2015). Araştırmada elde edilen bulgular, özellikle de ulus-
    lararası kıyaslamalar eşliğinde analiz edildiğinde, Türkiye’de de öğretmenlik mesleğinin de ciddi
    zorluklarla karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır.

    Öğrenci başarısı üzerinde en önemli belirleyicinin öğretmen olduğu, birçok ülkenin eğitim sistemi-
    ni karşılaştıran araştırmalarda net bir şekilde görülmüştür (Barber & Mourshed, 2007; EFA Global
    Monitoring Report Team, 2015; UNESCO, 2015a). Dahası, araştırmalar, öğretmen niteliğinin sadece
    öğrenci başarısıyla değil uzun vadede üretkenlikleri ve gelirleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir
    (ERG, 2015). Bundan dolayı, bütün ülkeler, eğitim sistemlerinin niteliğini artırmak için öğretmenlere
    yönelik politikalar geliştirmektedir (OECD, 2005). OECD tarafından öğretmenlere yönelik yapılan
    TALIS araştırması sonuçları, en başarılı eğitim sistemlerinin öğretmenlerini iyi yetiştirdiğini ve ar-
    dından onlara geniş bir özerklik verdiğini göstermiştir (Schleicher, 2015). TALIS sonuçları, ayrıca,
    öğretmenlerin okullarında karar verme süreçlerine katılımlarının onların iş doyumlarını ve kendine
    güvenlerini artırdığını da göstermiştir. Öte yandan, bu araştırmada da görüldüğü üzere, Türkiye’de
    gerek öğretmenlerin mesleki özerklikleri gerekse de okulların idari ve mali konulardaki özerklik
    düzeyleri diğer OECD ülkelerine göre oldukça düşüktür (OECD, 2011). Bu çerçevede, eğitim kali-
    tesini artırmak isteyen Türkiye’nin öğretmenlik mesleğinin mevcut durumunu iyileştirmeye yönelik
    politikalar geliştirmesi zorunludur.

    Araştırmaya katılan öğretmenlerin yarıdan fazlasının (%54), merkezden (yani Milli Eğitim Bakan-
    lığından) verilen kararların pasif uygulayıcısı olduklarını düşünmeleri, Türkiye’de öğretmenlerin
    mesleki özerkliklerini oldukça sınırlı gördüklerini teyit etmektedir. Benzer şekilde, katılımcı öğret-
    menlerin sadece dörtte birlik bir kesiminin, eğitim politikalarının şekillenmesinde etkisinin olduğunu
    düşünmeleri, öğretmenlerin karar alma süreçlerine etkin katılımlarının sınırlı olduğunu göstermek-
    tedir. Eğitim süreçlerinin en önemli aktörü olan öğretmenlerin çoğunun kendilerini alınan kararların
    pasif uygulayıcıları olarak görmeleri, eğitim reformlarının başarı şansını azalttığı gibi öğretmenlerin
    iş doyumları üzerinde olumsuz bir etki bırakma riskine sahiptir. MEB’in öğretmenlere yaptıkları işin
    değerli olduğunu onlara hissettireceği proje ve etkinlikler yapmasına ihtiyaç vardır.

    Araştırma bulguları, Türkiye’deki öğretmenlerde tükenmişlik düzeyinin oldukça yüksek olduğunu
    göstermektedir. Katılımcı öğretmenlerin yaklaşık yarısı, kendisini işinden duygusal olarak uzaklaş-
    mış hissetmektedir. Bu bulgular, öğretmenlerin tükenmişlik sendromu geliştirmemeleri ve öğretmen-
    lerde tükenmişliğe yol açan nedenlerin ortadan kaldırılması için daha fazla çalışma yapılması gerek-
    tiğini göstermektedir.

    Türkiye’de öğretmenlerin diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre işinden memnuniyet oranları düşük
    görünmektedir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin üçte birinden fazla bir kesimi (%38), bugün şansı
    olsaydı başka mesleği seçeceğini ifade etmiştir. Yine araştırmaya katılan öğretmenlerin çoğunluğu-
    nun öğretmenlik mesleğini bilinçli bir şekilde seçtiğini ifade ettikleri ve kaliteli bir eğitimde öğret-
    menlerin mesleki bağlılığının önemi birlikte dikkate alındığında, Türkiye’de öğretmenlerin mesleki
    bağlılığını olumsuz etkileyen hususların tespit edilmesi ve bu hususların ortadan kaldırılması oldukça
    önem arz etmektedir.

    Katılımcı öğretmenlere göre, toplumun, devletin ve medyanın öğretmen sorunlarına karşı duyarlılığı
    düşüktür. Benzer şekilde, öğretmenlerin neredeyse dörtte üçü yaptığın işin değerinin anlaşılmadığını
    ifade etmiştir. Bu bulgular, öğretmenlerin öğretmenlik mesleğinin toplumsal konumundan yeterince
    memnun olmadıklarını açıkça göstermektedir.

    Öğretmenlere yönelik strateji ve politikalar geliştirilirken dikkate alınması gereken çok önemli bir
    bulgu da, araştırmaya katılan öğretmenlerin üçte ikisinin kişisel ve mesleki gelişimlerini sağlamak
    için lisansüstü eğitim yapmak istemesidir. Bu bulgu, öğretmenlere yönelik gerekli destek sağlanırsa,
    öğretmenlerin kendilerini geliştirmeye ve öğrenmeye açık olduğunu göstermektedir.

    Öğretmenlerin meslek tercihi bakımından görüşleri incelendiğinde; yaklaşık her iki öğretmenden
    birinin, öğretmenlik mesleğini, toplumda saygın bir meslek olduğu için seçtiğini ifade ettiği görül-
    müştür. Buna ilaveten, mesleğini, toplumda saygın bir meslek olduğu için seçen öğretmenlerin, ço-
    cuğunun da öğretmen olmasını destekleme eğiliminde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, öğretmenlik
    mesleğini toplumda saygın bir meslek olduğu için seçen öğretmenlerin aynı zamanda mesleği daha
    bilinçli olarak tercih ettikleri saptanmıştır. Bununla birlikte, öğretmenliği saygın bir meslek olduğu
    için seçenler arasında, öğretmenliği iş garantisi olduğu için tercih etme yönelimi de görülmektedir.
    Şunu da ifade edelim ki, öğretmenlerin mesleklerine yönelik bireysel değer algısı nispeten olumlu
    iken, öğretmenliğin toplumsal statüleri konusundaki bakışları daha olumsuzdur.

    Araştırma bulguları, öğretmenlerin mesleki özerklikleri ve çalışma koşullarına yönelik birçok iyi-
    leşme alanına işaret etmiştir. Öğretmenlerin inisiyatif almalarının teşvik edilmesi, öğretmenlerin
    alacakları kararların daha fazla düzeyde uygulamaya konulması, öğretmenlerin yaptıkların işlerin
    takdir edilmesi gibi konularda yapılacak iyileştirmeler, eğitim kalitesinin ve öğretmenlerin iş doyum
    düzeylerinin artmasına yardımcı olacaktır (Burns & Darling-Hammond, 2014; Darling-Hammond,
    2010). Ayrıca, öğretmenlerin kendini güvende hissetmesi ve hiçbir güvenlik endişesi yaşamaması
    için yapılması gerekenlerin tespit edilmesine ihtiyaç vardır. Son olarak, Türkiye, 2000’li yıllardan
    itibaren Avrupa Birliği ülkeleri arasında öğretmen maaşlarını en fazla artıran ülke olmasına rağmen,
    Türkiye’deki mevcut öğretmen maaşları halen OECD ülkeleri ortalamasının altındadır.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.