İşte Cevaplar
Cevap : Osmanlıcada tûl; uzamak,zaman çokluğu,çokluk, bolluk anlamlarına gelir.Emel ise şiddetli istek,ummak,gaye anlamlarına gelir.
Tûl-i emel: Tasavvufta, insanın hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya aşırı bir şekilde bağlanmasıdır.
Bunun zıttı olan "kasr-i emel" ise ,insanın hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalışmasıdır.
Diğer Cevaplara Gözat
Tûl-i emel: Tasavvufta, insanın hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya aşırı bir şekilde bağlanmasıdır.
Bunun zıttı olan "kasr-i emel" ise ,insanın hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalışmasıdır.
Diğer Cevaplara Gözat
Cevap :
Tul-i Emel Nedir?
İnsanoğlunun dünyaya karşı hırslı ve açgözlü olması, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlanması, devamlı ileriyi hesap ederek mal biriktirme derdine düşmesi ve buna benzer eğilimleri “tûl-i emel” olarak tarif edilir.
Tûlsi emelin iki sebebi vardır:
a. Dünya sevgisi: Dünya sevgisi bütün ilahî dinlerde yerilmiştir. İnsanoğlu dünya ile, dünyanın zevkleriyle aşırı bir şekilde ünsiyet edip ona daldığı vakit, dünya sevgisiyle dolu olarak artık dünyadan ayrılmak onun ağırına gider; dünyalıktan ayrılığın sebebi olan ölümü düşünmek bile istemez. İnsan, hoşuna gitmeyen, hoşlanmadığı veya korktuğu şeyi kendisinden uzaklaştırmak ister. Aynı zamanda insanoğlu birçok boş kuruntular ile de doludur. O, birçok şeyi arzular. Arzusuna uygun olan da dünyada uzun süre yaşamaktır. O, kendi kendine, devamlı olarak yaşama kuruntuları yapar. Uzun süre yaşamak için muhtaç olduğu ev, mal, evlat, dost, binit ve diğer dünya sebeplerini hazırlamaya çalışır. Kalbini bunlara bağlar. Böylece ölümü unutur ve onun yaklaştığını düşünemez. Allah (c.c), Kur'an-ı Kerîm'de, dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğunu (Mülk, 67/2), onun bir oyun, bir süs, insanlar arasında bir övünme, mal ve evlatta bir çoğalış, bir gurur (aldanış) olduğunu (Hadîd, 57/14) açıklayıp, buna benzer özelliklerinden dolayı dünya hayatının insanları aldatmaması gerektiği (Lokman, 31/31) uyarısında bulunmaktadır.
b. Cehâlet: İnsan bazan gençliğine güvenir, ölümü uzak görür. Halbuki ölümün kime ne zaman geleceği bilinmez. İnsan bazan da sıhhatli olduğu için ölümü uzak görür. Halbuki nice sağlam kimselerin âni olarak öldüğünün farkında değildir. Şâyet âni ölüm uzak bir ihtimal ise de âni hastalık hele günümüzde trafik kazaları gibi, hiç uzak değildir. Akıllıca yapılacak iş, ölümün her an gelip kapıyı çalacağı düşünülerek ölüme hazırlıklı olmak, "ileride yaparım" sözünün sırf cehâlet ve gaflet olduğunu ve dünya sevgisinden ileri geldiğini bilip bundan kurtulmanın yollarını aramak olacaktır.
İnsanoğlunun dünyaya karşı hırslı ve açgözlü olması, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlanması, devamlı ileriyi hesap ederek mal biriktirme derdine düşmesi ve buna benzer eğilimleri “tûl-i emel” olarak tarif edilir.
Tûlsi emelin iki sebebi vardır:
a. Dünya sevgisi: Dünya sevgisi bütün ilahî dinlerde yerilmiştir. İnsanoğlu dünya ile, dünyanın zevkleriyle aşırı bir şekilde ünsiyet edip ona daldığı vakit, dünya sevgisiyle dolu olarak artık dünyadan ayrılmak onun ağırına gider; dünyalıktan ayrılığın sebebi olan ölümü düşünmek bile istemez. İnsan, hoşuna gitmeyen, hoşlanmadığı veya korktuğu şeyi kendisinden uzaklaştırmak ister. Aynı zamanda insanoğlu birçok boş kuruntular ile de doludur. O, birçok şeyi arzular. Arzusuna uygun olan da dünyada uzun süre yaşamaktır. O, kendi kendine, devamlı olarak yaşama kuruntuları yapar. Uzun süre yaşamak için muhtaç olduğu ev, mal, evlat, dost, binit ve diğer dünya sebeplerini hazırlamaya çalışır. Kalbini bunlara bağlar. Böylece ölümü unutur ve onun yaklaştığını düşünemez. Allah (c.c), Kur'an-ı Kerîm'de, dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğunu (Mülk, 67/2), onun bir oyun, bir süs, insanlar arasında bir övünme, mal ve evlatta bir çoğalış, bir gurur (aldanış) olduğunu (Hadîd, 57/14) açıklayıp, buna benzer özelliklerinden dolayı dünya hayatının insanları aldatmaması gerektiği (Lokman, 31/31) uyarısında bulunmaktadır.
b. Cehâlet: İnsan bazan gençliğine güvenir, ölümü uzak görür. Halbuki ölümün kime ne zaman geleceği bilinmez. İnsan bazan da sıhhatli olduğu için ölümü uzak görür. Halbuki nice sağlam kimselerin âni olarak öldüğünün farkında değildir. Şâyet âni ölüm uzak bir ihtimal ise de âni hastalık hele günümüzde trafik kazaları gibi, hiç uzak değildir. Akıllıca yapılacak iş, ölümün her an gelip kapıyı çalacağı düşünülerek ölüme hazırlıklı olmak, "ileride yaparım" sözünün sırf cehâlet ve gaflet olduğunu ve dünya sevgisinden ileri geldiğini bilip bundan kurtulmanın yollarını aramak olacaktır.