Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Tarih
  • 2 yıl önce
  • 3 Cevap

Türk islam devletlerinin demokratik özellikleri

Türk islam devletleri demokratik özellikleri sorusunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz?

Bu soruya 3 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2023-03-31 04:21:33

    Cevap :

    Türk İslam devletleri tarihinde tam anlamıyla modern demokratik sistemlerden bahsetmek mümkün olmasa da, bazı demokratik özelliklere rastlanabilmektedir. Özellikle Selçuklu Devleti döneminde, danışma meclisleri (şûrâ) ve halkın temsilcilerinin yer aldığı meclisler (divan-ı hümâyûn) gibi kurumlar bulunmaktaydı. Bu kurumlarda halkın temsilcileri, devletin politikalarına ve kararlarına katılıp, yönlendirme yapabilme imkanına sahipti. Ayrıca hükümdarlar, danışmanlarına ve halkın temsilcilerine danışarak karar alıyorlardı.

    Benzer şekilde, Osmanlı Devleti'nde de devlet yönetiminde bazı demokratik uygulamalar görülmekteydi. Özellikle Tanzimat Dönemi'nde (1839-1876), Avrupa ülkelerindeki reform hareketlerinden etkilenerek, meclisler kurulmuş ve halkın temsilcileri yönetimde söz sahibi olmaya başlamıştı. 1908'de gerçekleşen Jön Türk Devrimi ile de, Meşrutiyet ilan edilerek ülkede meclislerin güçlendirilmesi yönünde adımlar atılmıştır.

    Ancak, demokratik özelliklerin sınırlı ve yetersiz kaldığı da bir gerçektir. Bu dönemlerde de hükümdarın gücü ve yetkisi çok büyüktü ve halkın temsilcileri sınırlı bir etkiye sahipti. Ayrıca, seçimler belirli bir seçkin sınıf tarafından yapılırken, halkın geniş kesimleri seçimlerden uzaktı. Bu nedenle, Türk İslam devletleri tarihinde tam anlamıyla demokratik bir yönetimden bahsetmek mümkün olmasa da, bazı demokratik uygulamaların varlığı da unutulmamalıdır.

    Bunlar:

    1. Selçuklu Devleti döneminde danışma meclisleri (şûrâ) ve halkın temsilcilerinin yer aldığı meclisler (divan-ı hümâyûn) gibi kurumlar bulunmaktaydı.
    2. Bu kurumlarda halkın temsilcileri, devletin politikalarına ve kararlarına katılıp, yönlendirme yapabilme imkanına sahipti.
    3. Osmanlı Devleti'nde Tanzimat Dönemi'nde meclisler kurulmuş ve halkın temsilcileri yönetimde söz sahibi olmaya başlamıştı.
    4. Jön Türk Devrimi ile de, Meşrutiyet ilan edilerek ülkede meclislerin güçlendirilmesi yönünde adımlar atılmıştır.
    5. Ancak, hükümdarın gücü ve yetkisi çok büyüktü ve halkın temsilcileri sınırlı bir etkiye sahipti.
    6. Seçimler belirli bir seçkin sınıf tarafından yapılırken, halkın geniş kesimleri seçimlerden uzaktı.
    7. Dolayısıyla, demokratik uygulamaların varlığı da unutulmamakla birlikte tam anlamıyla modern demokratik sistemlerden bahsetmek mümkün değildir.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    fatoş

    • 2022-05-01 16:24:58

    Cevap : Kutadgu Bilig’den alınan yukarıdaki metinden de anlaşılacağı gibi Türkler Müslüman ol­duktan sonra eski Türk gelenekleri ile İslamî ilke ve kuralları birleştirip kaynaştırarak, yeni bir devlet tipi oluşturmuşlardır. Ancak İslamiyet’e geçmelerine rağmen, ilk Türklerdeki kut anlayışı ve Türk Cihan Hâkimiyeti anlayışı, varlığını koruyarak devam etmiştir.

    Selçuklu hükümdarı Sultan Sancar, Abbasi halifesinin vezirine gönderdiği bir mektupta, Ulu Tanrı’nın lütfu ile cihan padişahlığına yükseldiğini yazmıştır. Bu mektuptan da anlaşılacağı gibi Selçuklu hükümdarı, kendisini Tanrı tarafından seçilmiş ve cihan hükümdarı olarak görevlendi­rilmiş biri olarak görmektedir.

    Bu durum, kökleri Hun Türklerine dayanan ve İslami Dönem’de de korunan Türk Cihan Hâkimiyeti anlayışının devamı niteliğindedir. Türk Cihan Hâkimiyeti anlayışı, İslami dönemde cihat ve İlayı Kelimetullah anlayışına (Allah’ın adını yüceltme) dönüşmüştür.

    Orta Asya’da kurulan ilk Türk İslam devleti Karahanlılardır. Karahanlılar Dönemi’nde, hal­kı yönetme hakkının hükümdara Allah tarafından ilahi bir lütuf olarak bağışlandığına inanıl­mıştır. Karahanlılardan sonra kurulan Türk devletlerinde, İslamiyet’ten önce görülen yönetim anlayışları bazı değişikliklere uğrayarak Türk İslam Sentezi‘ne dönüşmüştür.

    Karahanlılarla başlayan bu süreç Gazneliler Dönemi’nde farklılaşarak devam etmiştir. Zira Gazneliler yabancı unsurların çok fazla olduğu bir bölgede kurulmuştur. Bu nedenle Gazneli idareciler yerli unsurlara dayanmak ve siyasetlerini daha çok Hindistan’a dönük tutmak zorunda kalmıştır.

    Büyük Selçuklu Devleti’nde siyasi, sosyal ve ekonomik faaliyetler hem yerli unsurların hem de Müslüman halkın arzu ve isteklerine hitap edecek şekilde düzenlenmiştir. Askerî karakter, hüküm­ranlık anlayışı, dinî ve sosyal haklar bakımından Büyük Selçuklular Türk devlet geleneği ve İslam kültürü çerçevesinde kaynaşarak orjinal bir karaktere bürünmüştür. Karahanlılar ile başlayıp Gazneliler ile devam eden Türk İslam kültürünün kaynaşması Büyük Selçuklular ile olgunluğa erişmiştir.

    Büyük Selçuklular Dönemi’nde yönetim anlayışı; töre, kut ve şûra etrafında şekillenmiştir. Devlet idaresinde İslamiyet öncesi Türk töresi ile İslami prensipler benimsenmiş olmasına rağ­men, İslami kurallar ve terimler daha çok kullanılmıştır. Çünkü Arap ve Farsların devlet yöneti­minde etkili olan divan, Büyük Selçuklu Devleti yönetiminde de önemini korumuştur.

    Türkiye Selçuklu Devleti’nde ise; “Ülke toprakları hanedan ailesinin ortak malıdır.” anlayışı devam etmiş, bu anlayış nedeniyle Türkmenler kağan soyundan olmayan kimselerin etrafında toplanmamıştır.

    İlk Türk devletlerinde olduğu gibi hanedan üyelerinin yönetime ortak olması, Türkiye Selçuklu Devleti’nde de sık sık taht kavgalarının yaşanmasına sebep olmuştur. Kardeşler ara­sında yaşanan bu taht kavgalarını önlemek için sultanın en büyük oğlunun başa geçmesi kabul edilmiş ancak zaman içinde buna uyulmadığı dönemler de olmuştur.

    İslamiyet öncesi Türk devletlerinde hükümdarlar genelde kağan unvanını kullanırlarken ilk Türk İslam devletlerinde Gazneli Mahmut ile birlikte sultan unvanı da kullanılmaya başlamıştır. Karahanlı hükümdarları ise tonga, ilig, buğra, arslan, kara, kadır, kılıç, tamgaç, han, hakan ve terken gibi unvanlar kullanmışlardır.

    Büyük Selçuklularda hükümdarlar emir, melik, sultanü’l âlem, sultanü’l âzam gibi un­vanlar kullanırlarken Türkiye Selçukluları İran şahlarının kullandığı keykavus ve keyhüsrev unvanlarıyla birlikte, denizle bağlantıları olduğu için sultanü’l-bahreyn (denizlerin sultanı) un­vanını da kullanmışlardır. İlk Türk İslam devletlerinde sultan; sarayın, hükûmetin, ordunun ve adaletin başı olarak kabul edilmiştir.

    İlk Türk devletlerinde kullanılan hâkimiyet sembollerine ilk Türk İslam devletlerinde para bastırma, hutbe okutma, tıraz, hilat, çetr, saray ve menşur gibi yeni hâkimiyet sembolleri de eklenmiştir.

    Türk kültür tarihinin önemli eserlerinden biri olan Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacip tara­fından kaleme alınmıştır. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonraki bilinen ilk yazılı eser olma özelliği taşıyan bu kitap, İslam öncesi yaşanan kültür ile İslami Dönem kültürünü yansıtması bakımından önemlidir. Eserde yöneticilerde bulunması gereken özellikler ile birey, toplum ve devlet ilişkilerinin nasıl olması gerektiği anlatılmıştır.

    Türk İslam devletlerinde halkının hayatına namus ve haysiyetine vemalı ile mülküne hakim sayılan padişahın iradesi, Kur’an Nizamındanve şeyhülislamın fetvalarından üstün değildirTürk İslam Devletlerinin demokratik özellikleri: Halk arasında sınıf unsurunun önemi olmaması. Din ve vicdan özgürlüğünün olması (tabii bu her devlete karşımıza çıkan bir olgu değildir). Sosyal devlet anlayışı. Yani devletin toplum için çalışması. Yöneticilerin seçimle iş başına gelmesi ya da kararları ortak alması gibi demokratik yöntemler ise söz konusu değil.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2023-03-31 04:21:49

    Cevap :

    Türk İslam devletleri döneminde demokratik özelliklerin olduğu konusu tartışmalıdır ve farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı tarihçiler, Türk İslam devletleri döneminde meclisler oluşturulduğu, seçimler yapıldığı ve danışma kurullarıyla yönetimde halkın görüşlerinin alındığı konusunda görüş belirtirken, diğer tarihçiler böyle bir uygulamanın pek olmadığını söylemektedirler.

    Ancak, Türk İslam devletleri dönemi boyunca kamu yönetimi ve yönetim biçimleri genellikle otoriter nitelik taşımaktaydı. Siyasi ve askeri liderlerin yetkileri oldukça genişti ve halkın doğrudan katılımı yerine, yönetim daha çok liderlerin ve ailelerinin kontrolünde gerçekleştiriliyordu.

    Sonuç olarak, Türk İslam devletleri döneminde demokratik özelliklerin varlığı veya yokluğu hakkında tartışmalar devam etmektedir ve bu konu hakkında farklı görüşler bulunmaktadır.

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.