Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Unutulmaz bir yazar bulmaca

Bulmacada Unutulmaz bir yazar sorusunun cevabı nedir?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2020-05-06 10:27:12

    Cevap :
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' nedir sorusunun cevabı:
    Kare ve çengel bulmacada sorulan 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtı birden fazladır. Bu nedenle bulmacanızdaki boşluk sayısına ve harf dizilişine göre aşağıdaki cevaplarımızdan birini seçmelisiniz.


    İşte cevaplar:
    1. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 16 harfli ise cevaba HALİDE EDİB ADIVAR yazabilirsiniz.
    2. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 13 harfli ise cevaba ÖMER SEYFETTİN yazabilirsiniz.
    3. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 10 harfli ise cevaba PEYAMİ SAFA yazabilirsiniz.
    4. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 17 harfli ise cevaba REŞAT NURİ GÜNTEKİN yazabilirsiniz.
    5. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 18 harfli ise cevaba AHMET HAMDİ TANPINAR yazabilirsiniz.
    6. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 18 harfli ise cevaba SAİT FAİK ABASIYANIK yazabilirsiniz.
    7. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 13 harfli ise cevaba SABAHATTİN ALİ yazabilirsiniz.
    8. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 10 harfli ise cevaba KEMAL TAHİR yazabilirsiniz.
    9. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 10 harfli ise cevaba RIFAT ILGAZ yazabilirsiniz.
    10. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 10 harfli ise cevaba ORHAN KEMAL yazabilirsiniz.
    11. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 10 harfli ise cevaba TARIK BUĞRA yazabilirsiniz.
    12. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 10 harfli ise cevaba YAŞAR KEMAL yazabilirsiniz.
    13. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 7 harfli ise cevaba FÜRUZAN yazabilirsiniz.
    14. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 14 harfli ise cevaba OSMAN PALABIYIK yazabilirsiniz.
    15. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 18 harfli ise cevaba HALİD ZİYA UŞAKLIGİL yazabilirsiniz.
    16. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 9 harfli ise cevaba AZİZ NESİN yazabilirsiniz.
    17. Eğer bulmaca cevabınızdaki boşluk 10 harfli ise cevaba ORHAN PAMUK yazabilirsiniz.
    Sözlükte HALİDE EDİB ADIVAR Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.

    Sözlükte ÖMER SEYFETTİN Nedir:


    Ömer Seyefettin Kimdir
    Doğum : 11 Mart 1884 Gönen, Balıkesir
    Ölüm : 6 Mart 1920 (35 yaşında) İstanbul
    Milliyet : Türk
    Meslek : Şair, öğretmen ve asker
    Konu : Hayatı
    Akım : Türkçülük
    İlk eseri : Ashab-ı Kehfimiz (1918)
    Etkilendikleri : Ziya Gökalp

    Ömer Seyfettin (Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği)



    Ömer Seyfettinin Hayatı

    Ömer Seyfettin (d. 11 Mart 1884 Gönen Balıkesir, – 6 Mart 1920 İstanbul), Türk edebiyatının önde gelen hikaye yazarlarındır. Asker, boksör ve güçlü bir edebi yeteneği olan bir öğretmendir. Türk kısa hikayeciliğinin kurucu ismidir. Ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularındandır. Türkçe'de sadeleşmenin savunucusudur. Kısa ömrüne çok sayıda eser sığdırmıştır.
     
    1884 yılında Gönen'de (Balıkesir) doğdu. Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'le, Fatma Hanım'ın ikisi küçük yaşlarda ölen dört çocuğundan birisidir. Öğrenimine Gönen'de bir mahalle mektebinde başladı. Ömer Şevki Bey'in görevinin nakli dolayısıyla Gönen'den ayrılan aile İnebolu ve Ayancık'tan sonra İstanbul'a geldi.
     
    Ömer Seyfettin, önce Aksaray'daki Mekteb-i Osmanî'ye, 1893 ders yılı başında da Eyüp'teki Askerî Baytar Rüştiyesi'ne kaydedildi. Bu okulu 1896'da tamamlayarak Edirne Askerî İdadîsi'ne devam etti.[1][2]
     
    Yazmaya Edirne'deki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri “Hiss-i Müncemid”, “Ömer” imzasıyla 1900'de “Mecmua-i Edebiye”de yayınlandı. İlk öyküsü “İhtiyarın Tenezzühü”, 1902'de Sabah gazetesinde yer aldı. İzmir ve Makedonya'da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları “Rumeli” gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlandı.[2][3]
     
    1900'de İdadî'yi bitirerek İstanbul'a döndü. Burada Mekteb-i Harbiye-i Şahâne'ye başladı. 1903 yılında Makedonya'da çıkan karışıklık üzerine "Sınıf-ı müstacele" denilen bir hakla imtihansız mezun oldu.[1][2]
     
    Ömer Seyfettin, mezuniyetten sonra piyade asteğmeni rütbesiyle, merkezi Selanik'te bulunan Üçüncü Ordu'nun İzmir Redif Tümeni'ne bağlı Kuşadası Redif Taburu'na tayin edildi. 1906'da İzmir Jandarma Okulu'na öğretmen olarak atandı. Bu, Ömer Seyfettin için önemlidir; zira bu vesileyle İzmir'deki fikrî ve edebî faaliyetleri takip edecek ve bunlar içerisinde yer alan gençlerle tanışacaktır. Nitekim batı kültürünü tanıyan Baha Tevfik'ten Fransızca bilgisini artırmak için teşvik gördü; Necip Türkçü'den ise sade Türkçe ve millî bir dille yapılan millî edebiyat konusunda önemli fikirler aldı.
     
    Ömer Seyfettin Ocak 1909'da Selanik Üçüncü Ordu'da görevlendirildi. Selanik'te çıkmakta olan Hüsün ve Şiir dergisinin ismi Akil Koyuncu'nun istek ve ısrarı üzerine Genç Kalemler'e çevrildikten sonra 11 Nisan 1911'de Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan isimli ilk başyazısı imzasız olarak yayımlandı.[1] Ömer Seyfettin'in "Yeni Lisan" başlıklı bu yazısı, "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir.[2]
     
    Genç Kalemler yazı heyetini oluşturanlar Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine dağılmak zorunda kaldı. Ömer Seyfettin yeniden orduya çağrıldı, Yanya Kuşatması'nda esir düştü. Nafliyon'da geçen 1 yıllık esareti sırasında sürekli okumuştu. "Mehdi", "Hürriyet Bayrakları" gibi hikâyelerini bu dönemde yazdı. Hikâyeleri Türk Yurdu'nda yayımlandı. Esareti süresince gerek okuyarak, gerekse yaşayarak yazarlık hayatı için önemli olacak tecrübeler kazandı.[1]
     
    Ömer Seyfettin 1913'te esareti bitince İstanbul'a döndü. 23 Ocak 1913'te Enver Paşa'nın organize ettiği Babıali Baskını'na katıldı. Daha sonra askerlikten ayrıldı, yazarlık ve öğretmenlikle hayatını kazanmaya başladı. Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirildi ve burada Türkçü düşüncenin sözcülüğünü yapan yazılar yazdı. 1914 yılında Kabataş Sultanisi'nde öğretmenlik görevine başladı ve bu görevini ölümüne kadar sürdürdü.[1][2]
     
    1915'te İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenlerinden Doktor Besim Ethem Bey'in kızı Calibe Hanım'la evlenmiştir. Bu evlilik Güner isimli bir kız çocuğuna rağmen bozulunca tekrar yalnızlığına döndü.
     
    1917'den ölüm tarihi olan 6 Mart 1920'ye kadar geçen zaman birçok acı ve sıkıntıya rağmen verimli bir hikâyecilik dönemini içine alır. Bu dönemde 10 kitap dolduran 125 hikaye yazdı. Hikâye ve makaleleri Yeni Mecmua, Şair, Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken, Türk Kadını gibi dergilerle Vakit, Zaman ve İfham gazetelerinde yayımlandı. Bir yandan öğretmenlik yapmayı sürdürdü.
     
    Hastalığı 25 Şubat 1920'de artınca yazar, 4 Mart'ta hastahaneye kaldırıldı. 6 Mart 1920'de hayata gözlerini yumdu. Önce Kadıköy Kuşdili Mahmut Baba Mezarlığı'na defnedilir. Daha sonra mezarı buradan yol geçeceği veya araba garajı yapılacağı gerekçesiyle 23 Ağustos 1939'da Zincirlikuyu Asri Mezarlığı'na nakledildi.
     
    En yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem, onun hayatını ve mizacını anlatan, en kuvvetli hikayelerini içeren Ömer Seyfettin ve Hayatı adlı bir kitap yazdı ve bu kitap 1935 yılında yayımlandı. Kısa bir süre sonra da bütün hikâyeleri bir kitap serisi halinde basılmıştır ve bu hikayeler günümüzde de okunmaktadır.
     
    Türk ulusal hikâyeciliğinin sembol ismi ve Milli edebiyat döneminin en önemli ismi olan, Türkçülük akımının kurucularından olan Ömer Seyfettin adına Türk Edebiyatı Vakfı tarafından yılda bir defa verilen öykü yarışması sonucu, Ömer Seyfeddin Hikaye Ödülü verilmektedir.[1]



    Ömer Seyfettinin Sanatı ve Edebi Kişiliği

    Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerinden olan Ömer Seyfettin, Yeni Lisan davasını ortaya atıp savunan ve ona tam bir bağlılıkla ilk başarılı örneklerini veren sanatçıdır. Ömer Seyfettin Türk edebiyatında hikâyeciliği bir meslek haline getiren yazardır. Tanzimat döneminde edebiyatımıza giren küçük hikâye onunla başlı başına bir tür halini almıştır. Konularını çoğunlukla gerçek hayattan aldığı hikâyeleri ile toplumda milli bilinci uyandırmaya çalışmıştır. Beyaz Lale, Bomba, Hürriyet Bayrakları, Ashab-ı Kehfimiz, Bahar ve Kelebekler, Kızıl Elma Neresi? bu amaca; uygun hikâyelerdir. Tarihi kahramanlık olaylarını işlediği hikâyelerinde ulusta kendine güven duygusu uyandırmaya çalışmıştır. "Vire, Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Forsa, Topuz", bu türden hikâyeleridir. Toplumun aksayan yönlerini mizah yoluyla eleştirmiştir. O, Batılılaşma özentisi içindeki tiplere karşıdır. "Yüksek Ökçeler, Koç, Külah, Nasıl Kurtarmış, Çakmak" gibi hikâyeleri mizahla ilgilidir. Ömer Seyfettin hikâyelerinin konularını günlük yaşamdan, anılardan ve tarihteki kahramanlık örneklerinden almıştır. Yazarın dili yalın ve anlaşılırdır. Hikâyeleri gücünü, anlattığı çekici olaylardan alır; hikâyeler çoğu zaman beklenmedik biçimde sona erer. Hikâyelerinde gözlem önemlidir, realizmin etkisi görülür. Yazar, karakter bulmada oldukça başarılıdır. Ancak hikâyelerinde psikolojik açıdan bir derinlik yoktur. "Efruz Bey", yazarın roman türündeki eseridir.[4]
     
    O yıllarda Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük gibi akımlar tartışılıyordu.Ulusçu, halka doğru yönelişler ağırlık kazanılıyordu. buna koşut olarak edebiyatta da ulusal kaynaklara da dönme düşüncesi yaygınlaşmaya başladı.Tanzimat'tan beri süregelen dilde sadeleşme bu düşünce ile benimsendi.İşte Ömer Seyfettin makaleleriyle halkın anlayacağı bir dilden yazmayı savunurken öykülerinde örnekler verdi.Bu yıllarda Ömer Seyfettin'in etkilendiği ve beslendiği kaynaklara eğildiğimizde Ziya Gökalp'in yanında; İzmir yıllarında Baha Tevfik, Mehmet Necip, Yakup Kadri, Şehabettin Süleyman gibi yazarlarla ilişki kurmasının düşün dünyasını zenginleştirdiğini görmekteyiz .Fransız Edebiyatını yakından izlemiş, Maupassant, Emil Zola'dan etkilenmiştir. 1909-1913'te Makedonya'da Balkanlar'daki ulusal kurtuluş mücadelesini yakından görmesi onun ulusal bilince ulaşma düşüncesini oluşturmuştur.Bu yıllarda, Türkçülük anlayışını destekleyen öyküler yazmıştır. 1917-1920 yıllarında yazdığı öykülerde toplumsal eleştiri ve tartışma vardır.Son dönem öykülerinde ise gülmeceye ağırlık verdi.Ömer Seyfettin öykülerinde "betimleme, ruhsal çözümlemeler"in yerini "olay"lar alır.Öykülerini kişi-çevre-olay üzerine kurmuştur.Serim-düğüm-sonuç bölümlemesine göre geliştirir. Folklordan ve halk edebiyatından yararlanır."Çok sayıda öykülerinin yanında üçde roman yazmıştır.Edebiyatımızda öykü geleneğinin oluşmasının temel taşlarından olan Ömer Seyfettin savaş sonrası yıllarında umutsuzluk ve karamsarlık içinde yaşayan insanlara iyimserlik aşıladı, umut verdi.[5]
     
    Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe'nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem'le birlikte sürdürdü. 1. Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi. Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi. Sağlık durumu bozulup ölümünden sonra 1926'da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936'da bir derleme yaptı. 1950'den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962'de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, "Bütün Eserleri" adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü. İnceleme kitaplarında "Tarhan", "Ayın Sin" rumuzlarını kullandı.[2]
     
    Ömer Seyfettin, Türk hikâyeciliğinin usta kalemi ve ünlü simalarından biridir. Ömer Seyfettin hayatını ve sanatını milliyetçilik idealinin gerçekleşmesi için çalışmaya adamıştır. Dilde sadeleşme yolunda inançla yürümüş ve önemli mesafeler almıştır.
     
    Ömer Seyfettin, Türk edebiyatında dilde başlattığı sadeleştirme hareketi ve hikâyeciliği ile tanınır. Kullanılan sade Türkçe'nin edebiyat lisanımıza girmesi için çaba sarf eden ve bunda başarılı olan bir sanatçıdır. “Genç Kalemler” dergisinde yayınladığı “Yeni Lisan” isimli makalesi o günlerde büyük yankı yaptı ve çığır açtı. İlgiyle karşılanan bu makalede Ömer Seyfettin, Türk edebiyatının her yönü ile Türk'e dönük olmasını, saf ve sade Türkçe kullanılmasını savunuyordu. Kendi yazdığı hikâyelerde de bu görüşünü başarı ile uygulamış ve eserleri günümüzde hâla okunmakta ve sadeleştirmeye gerek duyulmadan anlaşılmaktadır.
     
    Akıcı ve ilgi çekici bir üslubu vardır. Çok kuvvetli anlatış gücü ile gereksiz uzatmalar ve süslü anlatımlardan uzak, sade bir anlatımla konulara yaklaşmış ve hikâyelerini beklenmeyen sonuçlara bağlamıştır. Hikâyelerinde okuyuculara iyilik, doğrulu ve ahlakî üstünlük vasıflarını taşıyan ibret dersleri vermeye çalışmıştır.
     
    Ömer Seyfettin şiirde yazardı. Önceleri aruz vezniyle yazarken son zamanlarında hece vezniyle de yazmıştır. Yalnız, edebi kişiliğini asıl ortaya koyan eserleri hikayeleridir. “Foya” ve “Sultanlığın Sonu” adlarında iki romana başlamışsa da ölünce bunlar yarıda kalmıştır. Bu arada “Tanin” ve “Vakit” gazetelerinde yayınlanmış birçok makalesi de vardır.[3]



    Ömer Seyfettinin Eserleri


    Ömer Seyfettinin Şiirleri

    1.Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi)



    Ömer Seyfettinin Romanları

    1.Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
    2.Efruz Bey (1919)
    3.Foya (Yarım kalan roman denemesi)
    4.Sultanlığın Sonu (Yarım kalan roman denemesi)
    5.Yalnız Efe (1919, 1988)



    Ömer Seyfettinin Öyküleri

    1.Acaba Ne idi?
    2.Acıklı Bir Hikaye
    3.Aleko
    4.And
    5.Antiseptik
    6.Aşk Dalgası
    7.Aşk ve Ayak Parmakları
    8.Apandisit
    9.At
    10.Ay Sonunda
    11.Baharın Tesiri
    12.Bahar ve Kelebekler
    13.Balkon
    14.Başını Vermeyen Şehit
    15.Bekarlık Sultanlıktır
    16.Beyaz Lale
    17.Birdenbire
    18.Binecek Şey
    19.Bir Hatıra
    20.Bir Hayır
    21.Bir Kayışın Tesiri
    22.Bir Temiz Havlu Uğruna
    23.Bir Vasiyetname
    24.Bit
    25.Bomba
    26.Büyücü
    27.Cesaret
    28.Çanakkale'den Sonra
    29.Çakmak
    30.Çirkinliğin Esrarı
    31.Dama Taşları
    32.Devletin Menfaait Uğruna
    33.Diyet
    34.Dünyanın Düzeni
    35.Düşünme Zamanı
    36.Eleğimsağma
    37.Elma
    38.Falaka
    39.Ferman
    40.Fon Sadriştayn'ın Karısı
    41.Fon Sadriştayn'ın Oğlu
    42.Forsa
    43.Gizli Mâbed
    44.Gürültü
    45.Havyar
    46.Hafiften Bir Seda
    47.Horoz
    48.Hürriyet Bayrakları
    49.İffet
    50.İki Mebus
    51.İlk Cinayet
    52.İlk Düşen Ak
    53.İlk Namaz
    54.İnsanlık ve Köpek
    55.İrtica Haberi
    56.Kaç Yerinde
    57.Kaşağı
    58.Kerâmet
    59.Kıskançlık
    60.Kızıl Elma Neresi?
    61.Koleksiyon
    62.Korkunç Bir Ceza
    63.Kumrular
    64.Kurbağa Duası
    65.Kurumuş Ağaçlar
    66.Külah
    67.Kütük
    68.Lokanta Esrarı
    69.Makul Bir Dönüş
    70.Mehdi
    71.Mehmaemken
    72.Memlekete Mektup
    73.Mermer Tezgah
    74.Miras
    75.Muayene
    76.Muhteri
    77.Müjde
    78.Nakarat
    79.Namus
    80.Nasıl Kurtarmış?
    81.Nâdan
    82.Nezle
    83.Niçin Zengin Olmamış?
    84.Nişanlılar
    85.Nokta
    86.Öpücüğün İlkel Biçimi
    87.Pamuk İpliği
    88.Pembe İncili Kaftan
    89.Perili Köşk
    90.Piç
    91.Pireler
    92.Primo Türk Çocuğu
    93.Ruzname
    94.Rüşvet
    95.Rütbe
    96.Şefkate İman
    97.Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür
    98.Tavuklar
    99.Teke Tek
    100.Terakki
    101.Teselli
    102.Topuz
    103.Tos
    104.Tuhaf Bir Zulüm
    105.Tuğra
    106.Türbe
    107.Türkçe Reçete
    108.Uzun Ömer
    109.Üç Öğüt
    110.Velinimet
    111.Vire
    112.Yalnız Efe
    113.Yeni Bir Hediye
    114.Yemin
    115.Yuf Borusu Seni Bekliyor
    116.Yüksek Ökçeler
    117.Yüzakı
    118.Zeytin Ekmek [1]



    Ömer Seyfettin İncelemeleri

    1.Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912)
    2.Yarınki Turan Devleti (1914)
    3.Türklük Mefkuresi (1914)
    4.Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975) [2]



    Kaynaklar

    [1] tr.wikipedia.org/wiki/Ömer_Seyfettin
    [2] www.edebiyatogretmeni.net/omer_seyfettin.htm
    [3] www.bilgicik.com/yazi/omer-seyfettin/
    [4] www.edebiyatforum.com/index.php/component/jootags/ömer seyfettinin edebi kişiliği.html
    [5] www.meyilli.com/unluler/omer_seyfettin.php



    Sözlükte PEYAMİ SAFA Nedir:
    İstanbul'da doğdu. (1889)Tanzimat'tan Servet-i Fünun'a geçiş döneminde eser veren şairlerden İsmail Safa'nın oğ­ludur. Posta Telgraf Nezaretinde ça­lıştı. Öğretmenlik, gazetecilik yaptı. Edebiyata I. Dünya Savaşı yıllarında başladı. Hayatını yazıları ile kazandı. Roman, öykü ve makale türünde yapıtlar yazdı

    Peyami Safa'nın Edebi Kişiliği - Sanat Anlayışı:
    Fıkra, makale, araştırma, öykü, roman türlerindeki ve­rimli çalışmalarıyla düşün ve sanat dünyamızın etkili kişilerinden biridir. "Server Bedi" takma adını kullanmadığı 11 roman, 7 öy­kü, yayımlamıştır. Romanları arasında Sözde Kızlar, 9. Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye sosyalizme eğilim duyduğu yılların; Bir Tereddüdün Romanı, Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Yalnızız, idealist felsefeyi benim­sediği yılların ürünüdür. Mütareke yıllarında işbirlikçi çevrelerin kokuşmuş ya­şamını yansıttığı "Sözde Kızlar"da, savaşın yarattığı top­lumsal bunalımları başarı ile yansıtmıştır. "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" romanını, fotoğraf ger­çekçiliği ile yazmamış, ruhsal çözümlemeler yapmıştır. Bu romanında hastane ortamının on beş yaşında bir çocuk üzerinde yarattığı etkileri anlatmıştır. "Fatih Harbiye"de Cumhuriyet'in ilk yıllarında İstan­bul'un iki yakasındaki yaşam biçimindeki farklılığın ya­rattığı etkilere kapılan eski ailenin yeni bireylerinin top­lumsal uyumsuzluğunu anlatır. Sanatçı, konuya hâkim, kuvvetli üslubu ve yapıtlarını ören zengin düşünce öğeleri ile edebiyatımızda ateşli ve enerjik sanat hamleleri göstermiş güçlü bir kalem­dir. Daha çok kişisel gayretleri ile özellikle Batı'nın dü­şünce hareketlerini yakından takip ederek, felsefe ve psikoloji alanlarında geniş bilgiler edinmiştir. Roman­larında psikolojik tahlillere önem vermiş ve bunda da başarılı olmuştur. "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" adlı romanında kendi hayatının bir bölümünü anlatmıştır. Sanatçının "Gün Doğuyor" adlı bir tiyatro denemesi de vardır. Kurtuluş Savaşı büyüklerinin hayatlarını anlatan biyog­rafik yapıtları, Kimdir? Nedir? adlı sekiz kitapta topla­nan yazıları, onun düşün evrenini tanıtan araştırıcı ya­zılarıdır. Eserleri: Roman:
    • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
    • Sözde Kızlar
    • Canan, Mahşer
    • Fatih-Harbiye
    • Matmazel Noralya'nın Koltuğu
    • Yalnızız
    • Şimşek
    • Gençliğimiz
    • Bir Akşamdı
    • Süngülerin Gölgesinde
    • Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü
    • Bir Tereddüdün Romanı
    • Biz İnsanlar
    Eserlerinden Seçmeler: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Psikolojik bir romandır. Romanda bacağından rahatsız olan bir gencin sağlığına kavuşmak için çırpınışları anlatılır. On beş yaşında bir çocuk, yedi yaşından beri bacağındaki kemik hastalığından dolayı hastane hastane dolaşır. En sonunda ayağının kesilmesi gerektiğini öğrenir. İyileşmesi için heye­cansız, sakin, huzurlu bir yaşam gerekmektedir. Sağlığına kavuşması her şeyden önce iyi bir bakıma bağlıdır. Annesinin yoksulluğu yüzünden Erenköyü'ndeki paşa akrabası onun bakımını üzerine alır. Paşanın kızı Nüzhet'i sevmeye başlar. Kız ise zengin bir doktorla evlenecektir. Delikanlı bu acılar içerisinde, Paşanın evinden kaçarak has­taneye yatar. Doktorların büyük çabasıyla ayağı kesilmeden, ameliyatla sağlığına kavuşur. Hastaneden çıkar. Nüzhet'in doktorla evlendiği haberini alır. Bir Tereddüdün Romanı Mualla Hanım, kendisine tavsiye edilen kitabı tereddüt içinde okur. Mualla Hanım kitabın yazarını merak eder ve Raif Bey tarafından yazarla tanıştırılır. Raif Bey, Mualla Hanım'ın saf, temiz ve iyi bir aile kızı olduğunu, bekâr olan yazarın onunla evlenmesinin uygun olacağını söyler. Kızla tanışan yazar, kızı çok beğenir ve evlenme teklif eder, fakat cevabı için Mualla'ya zaman verir. Yazarı bu teklifini, İtalya'dan kocasından ayrılıp yazar için İstanbul'a gelen, yazardan tiyatro eserleri için bilgi almaya gelen ve yazara âşık olan Vildan, bir gece yansı yazarı ote­line gelir. Biz İnsanlar Kurtuluş Savaşı sırasında zengin halktan bazıları kendi çıkar­ları için işgalci devletler ile yakınlaşma içerisine girer. Orhan o dönemde yatılı okulda öğretmenlik yapmaktadır. Talebelerinden Tahsin, sınıf arkadaşı Cemil'in kaşını taş atarak patlatır. Orhan, Cemil'in tedavisini yaptırıp annesinin yanına götürür. Tahsin'in Cemil'e taş atmasının nedeni Cemil'in ona "eşşek Türk" diye hitap etmesidir. Orhan, köşk­te Cemil'in ablası Vedia'yı görür. Ona âşık olmuştur. Orhan, istifa eder oradan ayrılır çünkü Orhan'a göre Cemil bütün Türk halkına hakaret etmiştir. Vedia tekrar aklına gelir. Vedia ile evlenmek isteyen birçok kişi vardır. Bunlardan biri de subay olan Ahmet'tir. Vedia'nın annesi köylüler tarafından sevilmez çünkü evine Fransız bayrağı asmıştır. Ahmet, Vedia'dan uzaklaşmak için cepheye gider ve orada ölür. Orhan, Vedia'nın hastanede olduğunu öğrenir ve koşarak hastaneye gider. Orhan günlerce hastanede onun yanında kalır. Çok halsiz düşmüştür. Merdivenlerden inerken dengesi­ni kaybeder ve ölümü, Vedia'nın aşkından olur. Fatih - Harbiye Şinasi ve Neriman çocukluk arkadaşlarıdır. Neriman'ın babası Faiz Bey'dir ve Şinasi'yi çok sevmektedir. Herkes bir gün Şinasi ile Neriman'ın evleneceğini düşünmektedir. Giderek Neriman Şinasi'den soğumaya başlar. Neriman oturduğu mevki olan Fatih'i sevmemektedir. Çünkü Fatih, Doğu'yu, gelişmemişliği ve eskiyi temsil eder. Bir gün Macit denilen yakışıklı, zengin ve kibar birisiyle tanışır. Macit Harbiye'de oturmaktadır. Harbiye, gelişmişliği ve Batı'yı simgeler. Babası ona Şinasi ile evlenmesini teklif eder.

    Sözlükte REŞAT NURİ GÜNTEKİN Nedir:


    Kısa Kısa Reşat Nuri Güntekin (1889-1956)

    1. Milli edebiyat akımından etkilenen sanatçılardandır.
    2. Şöhretini Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır.
    3. Birçok eserinde Anadolu’yu, Anadolu hayatını ve insanını, batıl inançları, yanlış batılılaşmayı, insanımızın bilime ve eğitime ihtiyacını işlemiştir.
    4. Mizah öğesine de yer vermiştir.
    5. Romanlarında güçlü gözlemciliğine dayanan bir realizm ve canlı bir üslûp vardır. psikolojik tahlillerde de başarılıdır.
    6. Eserlerinde konuşma dili hâkimdir
    7. Roman, hikaye, tiyatro ve gezi yazısı türünde eserleri vardır.

    Cumhuriyet dönemi yazarlarımızdan. Yazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuvarlarında kalmış eserlerinin toplamı yüzü bulan Reşat Nuri Güntekin, Anadolu'daki yaşamı ve toplusal sorunları ele almış, insanı insan çevre ilişkisi içinde yansıtabilmiş bir yazardır. Romanlarında sayısız insan tipi yaratmış, çoğunlukla erkek olan kahramanlarını, dış görünümlerinden çok psikolojik özellikleriyle yansıtabilmiştir. Mizaha daha geniş yer verdiği öykülerinde de aşk, yalnızlık, fedakarlık, dostluk, ihanet gibi temalar kullanmıştır.



    Reşat Nuri Güntekin Hayatı

    Reşat Nuri Güntekin, 27 Kasım 1889'da askeri doktor olan Nuri Bey ile Erzurum valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'ın oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Babasının mesleği nedeniyle çocukluk yılları boyunca birçok il gezdi. İlk öğrenimini Çanakkale'de Mekteb-i İptidai'de yaptı. Daha sonra eğitimine Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) ve İzmir'de bir Frerler okulunda devam etti. 1912 yılında Darülfünun-ı Osmani Ulum-ı Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi.

    İlk olarak Bursa'da başlayan öğretmenlik hayatına 1927 yılına kadar birçok okulda devam etti. Bu okullar arasında İstanbul Beşiktaş İttihat ve Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi ve Galatasaray Lisesi bulunmaktadır. Türkçe ve Fransızca öğretmenliğinin yanında 1916 ile 1919 yılları arasında Erenköy Kız Lisesi'nde ve Vefa Lisesi'nde müdürlük de yapmıştı.

    Yazı hayatına I. Dünya Savaşı'nın sonlarında başlayan Reşat Nuri Güntekin'nin ilk eseri "Eski Ahbap" isimli uzun öykü, 1917'de "Diken" dergisinde yayınlandı. 1819-1919'da Zaman gazetesinde "Temaşa Haftaları" başlığıyla tiyatro eleştirileri yazdı. Bu dönemde Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci, Diken dergileri ile Dersaadet ve Zaman gazetelerinde yayınlanan öykü, roman ve oyunlarında kendi adının yanısıra "Hayrettin Rüştü, Mehmet Ferit, Cemil Nimet" gibi takma isimler kullanıyordu. Mizah ve magazin yazılarını da "Ateşböceği, Ağustosböceği, Yıldızböceği" gibi isimlerle yayınladı. İlk romanı olan "Çalıkuşu"nu 1923 yılında yazdı. Bu romanı önce "İstanbul Kızı" adıyla oyun olarak yazmıştı. O dönem koşullarında sahneye konulması mümkün olmayınca romana dönüştürdü. Türk edebiyatında gerçekçi romana yönelimin ilk örneklerinden olan Çalıkuşu, dili, anlatımdaki rahatlığı, duygusal yanlarıyla uzun yıllar güncelliğini koruyan bir eser oldu. Sinema ve televizyona da uyarlandı. Ardından 1924'te "Damga" ve "Dudaktan Kalbe" ve 1926'da da "Akşam Güneşi" adlı romanlarını yayımladı.

    Reşat Nuri Güntekin, 1927 yılında maarif müfettişi olarak bütün Anadolu'yu dolaştı ve Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalar yürüttü. Yazdığı romanlarda Anadolu'da yaptığı gezilerin izleri bulunmaktadır. Birçok insan tanımış olması ve görevi nedeniyle birçok şehirde bulunması onun daha iyi gözlem yapmasına ve hikayelerindeki karakterlerin daha gerçekçi olmasına zemin hazırlamıştır.1927'den sonraki romanlarında da üslubunun temel yapısını değiştirmeden toplumsal sorunlara değinmiştir. Ayrıca gezilerini kaleme aldığı "Anadolu Notları" adlı kitabını daha sonra 1936 yılında yayımlamıştır. 1928 yılında "Acımak" adlı romanını yazdıktan sonra yaklaşık 10 sene yazmaya ara verdi. Bu dönem politikaya girerek 1939 yılında Çanakkale milletvekili seçildi. Ünlü eseri "Yaprak Dökümü"nü de aynı yıl yazdı. 1946 yılına kadar milletvekilliği yaptıktan sonra 1947 yılında Milli Eğitim Başmüfettişliği'ne getirildi. Aynı yıl Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan "Ulus" adlı gazetesinin İstanbul kolu olan "Memleket" gazetesini çıkardı.

    1950 yılında Paris'te Kültür Ateşesi ve UNESCO'da Türkiye temsilcisi olan Güntekin, 1954 yılında emekliye ayrıldı. Bir süre İstanbul Şehir Tiyatroları'nda edebi kurul üyeliği yaptı. Kendisine akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavi için Londra'ya gitti ancak hastalığına yenik düşerek 7 Aralık 1956 tarihinde vefat etti. 13 Aralık 1956'da Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.



    Reşat Nuri Güntekinin Çalışma Yöntemi

    Bütün romanlarının tiyatro halinde senaryoları olduğunu söyleyen Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar:

    "Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur. Mevzuu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzunun planını yapıp da yazmağa başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim, atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri develope ederim (geliştiririm).. Yazma işine başladığım zaman da çok muntazam çalışırım. Romanın sonunu nasıl bitireceğimi tayin etmeden yazıya başlamam. Evvela umumi bir şema yaparım. Fakat eser henüz definitif (kesin, belirli) olmamıştır. Ortada şahıslar vardır, vakalar vardır, eserin ana hatları vardır. Fakat yazmaya başladıktan sonra şahıslar ekseriyetle hüviyetlerini değiştirirler, evvelce hiç düşünmediğim vak'alar, yeni şahıslar gelir. (Muhit dergisi, 1933; anan: Muzaffer Uyguner, Reşat Nuri Güntekin, Ağustos 1967) Kişilerine sevgiyle sokulan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği yaşama çok geniş bir perspektiften bakma olanağını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden "insan manzaraları" çizme başarısına ulaşmıştır."



    Reşat Nuri Güntekinin Eserleri

    Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir. Anadolu insanını iyi tanıdığını eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır. 



    Reşat Nuri Güntekin Romanları

    Çalıkuşu (1923), Gizli El (1924), Damga (1924), Dudaktan Kalbe (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928), Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1939), Kızılcık Dalları (1944), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1953), Değirmen (1944), Miskinler Tekkesi (1946), Harabelerin Çiçeği (1953), Kavak Yelleri (ölümünden sonra 1961), Son Sığınak (ölümünden sonra 1961), Kan Davası (ölümünden sonra 1962) 



    Reşat Nuri Güntekin Öyküleri

    Gençlik ve Güzellik (1919), Roçild Bey (1919), Eski Ahbap (1919), Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1928), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930)



    Reşat Nuri Güntekinin Oyunları

    Hançer (1920), Eski Rüya (1922), Ümidin Güneşi (1924), Gazeteci Düşmanı-Şemsiye Hırsızı-İhtiyar Serseri (Üç oyun birarada, 1925), Taş Parçası (1926), Hülleci (1933), Bir Köy Hocası (1928), Babür Şah’ın Seccadesi (1931), Bir Kır Eğlencesi (1931), Ümit Mektebinde (1931), Felaket Karşısında-Gözdağı-Eski Borç (Üç oyun birarada, 1931),İstiklal (1933), Vergi Hırsızı (1933), Bir Yağmur Gecesi (1943)



    Sözlükte AHMET HAMDİ TANPINAR Nedir:
    Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir. Ama en önemli özelliği şairliğidir. Şiirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir. En çok işlediği konu zamandır. Şuuraltı da önemlidir. Şiirlerinde sembolistlerin etkisi vardır. Sade bir dille yazdığı şiirlerde hece ölçüsünü kullanmıştır. Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini ortaya koymuştur. Psikolojik yön de önemlidir. Dili başarıyla kullanmıştır. Şiirleri: Şiirler. Deneme: Beş Şehir. Roman: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler. Hikâye: Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları. Edebiyat: 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi.

    Sözlükte SAİT FAİK ABASIYANIK Nedir:


    Sait Faik Abasıyanık Hayatı
    Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen öykücülerindendir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Sait Faik Abasıyanık Adapazarı’nda doğdu; ilkokulu da bu kentte bitirdi. Kurtuluş savaşı sonrasında ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. İlk şiir ve öykülerini 1925’te,henüz lise öğrencisiyken yazdı ve çeşitli dergilerde yayımladı.

    1928’de İstanbul Üniversitesi’nde Türkoloji öğrenimine başladı; ama üç yıl sonra öğrenimini yarım bırakarak üniversiteden ayrıldı. Bir süre de, ekonomi öğrenimi görmek için gittiği İsviçre ve Fransa’da yaşadı.’’İhtiyar ve Talebe’’, ‘’Gauther Cambazhanesi’’ gibi öyküleri orada geçen günlerini yansıtır. Babasının geri çağırması üzerine yükseköğrenimini yarıda bırakarak 1933’te yurda döndü. Gene babasının isteği doğrultusunda ticarete atıldıysa da başarılı olamadı. Halıcıoğlu Ermeni Yetim mektebinde kısa bir süre Türkçe öğretmenliği yaptıktan sonra Haber gazetesinde adliye muhabiri olarak çalışmaya başladı. Bu gazetede yayımlanan röportajlarından 26’sı ölümünden sonra Mahkeme Kapısı (1956) adlı kitapta toplanmıştır.

    Bu arada Varlık, Ağaç, Ses, Yeni Ses, Yaprak ve Yenilik gibi dergilerde öyküleri yayımlanıyordu. İlk öykü kitabı olan Semaver 1936’da basıldı. Sait Faik’in bu dönem öykülerinde çocukluk ve gençlik yıllarının izlenimleri, anıları öne çıkar. 1930-40 yıllarında Türk öykücülüğünde gelişen eğilimlerden Sait Faik de bir ölçüde etkilendi. O da öykülerinde insanların yaşam koşullarını ve insanlığın çelişkilerini işledi.Bunların ötesinde, daha sıcak bir insancıllık anlayışına yöneldi. Sait Faik’in insana yaklaşımı, ‘’her şey bir insanı sevmekle başlar’’ cümlesiyle özetlenebilir.

    İkinci öykü kitabı olan Sarnıç (1939) yayımlandığı sırada babası öldü.Sait Faik’in asıl başına buyruk yaşamı o tarihten sonra başladı. Babasından kalan mirasın geliriyle geçindi; kışları Şişli’de, yazları da Burgazada’ daki köşkte annesiyle birlikte yaşadı. 1944’te yayımlanan ilk romanı (Medarı Maişet Motoru) sıkıyönetim tarafından toplatılınca, yazar bir duraklama dönemine girdi ve bir süre yazmayı bıraktı. Ama 1946 Şubat’ında siroz hastalığına yakalandığını öğrenince yeniden yazma isteği duydu. Büyük bir yaşama ve yazma susuzluğuyla öyküler yazmaya başladı. Lüzumsuz Adam (1948), Mahalle Kahvesi (1950), Havada Bulut (1951) kitaplarında toplanan öykülerinde doğaya, yaşadığı kente, yaşam kavgası veren sıradan insanların günlük kaygılarına eğildi.Sait Faik’e göre öykünün özü çekişme ve çatışmalar değil,  ‘’yaşama sevinci’’ ve ‘’paylaşılmış sevgi’’ olmalıydı. Öykülerindeki yalın ve şiirsel dil çağdaşlarını olduğu kadar kendisinden sonraki yazarları da etkiledi.

    Hastalığıyla birlikte gelen sürekli ölüm düşüncesi, böyle bir yaşamın yarattığı bezginlik ve umut ile umutsuzluk arasındaki çalkantılar Sait Faik’in son dönem öykülerinde kişinin yalnızlığını,düş kırıklığını, acılarını ve bunalımlarını işledi. Şiirlerini topladığı Şimdi Sevişme Vakti ile genç bir kadının mutluluk arayışını konu alan ikinci romanı Kayıp Aranıyor 1953’te yayımlandı.

    Sait Faik, çağdaş edebiyata katkıları nedeniyle 1953’te ABD’deki Mark Twain derneğinin onur üyeliğine seçildi. Ölümünden sonra, 1955’te annesi tarafından adına bir öykü ödülü kondu. Burgazada’daki köşk de 1964’te Sait Faik Müzesi’ne dönüştürüldü.


    Sait Faik Abasıyanık Eserleri


    Sait Faik Abasıyanık Öyküleri
    Semaver (1936)
    Sarnıç (1939)
    Şahmerdan (1940)
    Lüzumsuz Adam (1948)
    Mahalle Kahvesi (1950)
    Havada Bulut (1951)
    Kumpanya (1951)
    Havuz Başı (1952)
    Son Kuşlar (1952)
    Alemdağ’da Var Bir Yılan (1954)
    Az Şekerli (ölümünden sonra, 1954)
    Tüneldeki Çocuk (1955)
    Mahkeme Kapısı (Adliye röportajları) (1956)
    Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat (1977, derleyen Muzaffer Uyguner)
    Açık Hava Oteli (1980, Konuşmalar-mektuplar derleyen Muzaffer Uyguner)
    Müthiş Bir Tren (1981, deleyen Muzaffer Uyguner)


    Sait Faik Abasıyanık Şiirleri
    Şimdi Sevişme Vakti (1953)


    Sait Faik Abasıyanık Romanları
    Medar-ı Maişet Motoru (1944, ikinci baskı 1952'de "Birtakım İnsanlar" adıyla)
    Kayıp Aranıyor (1953)
    Yaşamak Hırsı

    Sözlükte SABAHATTİN ALİ Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.

    Sözlükte KEMAL TAHİR Nedir:
    Kemal Tahir ( 15.04.1910)- (21.04.1973) Kemal Tahir (İsmail Kemalettin Demir) 15 Nisan 1910 tarihinde İstanbul’da doğdu. Deniz subayı olan babası Sultan II. Abdulhamid’in yaverlerindendi. İlkokulu muhtelif okullarda, rüştiyeyi Kasımpaşa’daki Cezayirli Hasan Paşa Rüştiyesi’nde okudu (1923). Galatasaray Lisesi’ni onuncu sınıfta bırakarak (1930) hayata atıldı. Avukat Katipliği, Fransızların idaresindeki Zonguldak Kömür İşletmeleri’nde ambar memurluğu yaptı. İstanbul’da Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde musahhihlik, röportajcılık, çevirmenlik(1930 - 1933), Yedigün, Karikatür dergilerinde sekreterlik, Karagöz gazetesinde başyazarlık (1935-1936), Tan gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı (1938). Nazım Hikmet’le beraber yargılandığı Donanma Komutanlığı askeri mahkemesince tutuklanarak “askeri isyana teşvik” suçlamasıyla 15 yıl hapse mahkum edildi. Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya ve Nevşehir cezaevlerinde hapis yattı. Genel af yasasıyla serbest kaldı (1938-1950). Yaklaşık 13 yıl ayrı kaldığı İstanbul’a döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret gazetesinin İstanbul mümessilliğini yapan Kemal Tahir, iktisadi konularda yazılar yazdı, çeviriler yaptı. 6-7 Eylül olayları sırasında gözaltına alınan ve Harbiye cezaevinde 6 ay daha hapis yatan Kemal Tahir, 14 ay kadar Düşün yayınevini yönetti (1957-1958). 1960′tan sonra tümüyle edebiyata yönelen ve hayatını romanlarının geliriyle sürdüren Kemal Tahir, 21 Nisan 1973 tarihinde İstanbul’da öldü. Sanat hayatına, İçtihat (1931), Geçit (1933), Varlık (1935) dergilerindeki şiirleriyle başlayan Kemal Tahir’in otobiyografik öğeler içeren ilk öyküleri Yedigün’de (1935), Göl İnsanları’nda yer alan dört öyküsü de Cemalettin Mahir takma adıyla 1941′de Tan gazetesinde yayımlanmıştı. ESERLERİ Roman:Sağır Dere, Esir Şehrin İnsanları, Körduman, Rahmet Yolları Kesti, Yedi Çınar Yaylası, Köyün Kamburu, Esir Şehrin Mahpusu, Kelleci Memet, Yorgun Savaşçı, Bozkırdaki Çekirdek, Devlet Ana, Kurt Kanunu, Büyük Mal, Yol Ayrımı, Namusçular, Karılar Koğuşu, Hür Şehrin insanları 1-2, Damağası, Bir Mülkiyet Kalesi 1-2. Hikaye:Göl İnsanları. Notlar:Kemal Tahir’in Notları 1-13

    Sözlükte RIFAT ILGAZ Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.

    Sözlükte ORHAN KEMAL Nedir:
    Orhan Kemal (1914-1970) Asıl adı Raşit Öğütçü’dür. Hikâye ve romanlarında hayatın değişik yönlerini ve kişilerini işlemiştir. Bir yandan Anadolu’yu işlerken diğer taraftan büyük şehir hayatını yansıtmaya çalışmıştır. Toplumcu gerçekçiliği en çok işleyenlerdendir. Hikâyeleri: Ekmek Kavgası, Arka Sokak, Kardeş Payı... Romanları: Baba Evi, Hanımın Çiftliği, Gurbet Kuşları, Kanlı Topraklar..

    Sözlükte TARIK BUĞRA Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.

    Sözlükte YAŞAR KEMAL Nedir:
    Yaşar Kemal (1922-) Asıl adı Kemal Sadık Göğceli’dir. Edebiyata folklor çalışmalarıyla başlamıştır. Alışılmıştan farklı köy romanları yazmıştır. Kişilerin iç dünyaları üzerinde durmuştur. Köylüleri de aynı şekilde anlatmıştır. Tabiata ve halka büyük önem verir. Sanatlı ve şiirli bir dil kullanır. Kahramanlarını yerli dilleriyle birlikte ele alır. Romanlarında yer olarak daha çok Çukurova ve Toroslar geçer. Eserleri: İnce Memed, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu, Çakırcalı Efe...

    Sözlükte FÜRUZAN Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.

    Sözlükte OSMAN PALABIYIK Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.

    Sözlükte HALİD ZİYA UŞAKLIGİL Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.

    Sözlükte AZİZ NESİN Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.

    Sözlükte ORHAN PAMUK Nedir:
    Bulmacada 'Unutulmaz bir yazar' sorusunun yanıtıdır.



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Kolay Bulmaca Cevabı Bulma Robotu

    Cevap Yaz

    Bilgilendirme: Bulmaca sözlüğümüzde Haberturk, Hürriyet, Sözcü ve Posta gazetesinin günlük kare ve çengel bulmacalarının cevapları ve Bulmacahane, CodyCross, Words Of Wonders Guru, WOW Guru gibi bulmaca oyunlarının cevapları yayınlanmaktadır. Ayrıca diğer gazete bulmaca cevapları, bulmaca kitabı, çapraz, karışık bulmaca cevaplarınıda sözlüğümüzde bulabilirsiniz. Bulmaca sözlüğümüzden arama yaparak bulmaca sorunuzdaki cevabı kolayca bulabilirsiniz. Eğer cevap henüz sitemize eklenmemiş ise soru sor butonuna tıklayarak hemen cevap verilmesini sağlayabilirsiniz.

    Yakın zamanda para ödüllü online bulmaca çözebileceğiniz bulmaca servisimiz yayına alınacaktır. Günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak en iyi bulmaca çözenler listelerimiz olacak.

    Sözlüğümüzde cevabını bulabileceğiniz bulmaca çeşitleri: CodyCross bulmaca soruları, çengel bulmaca, kare bulmaca, sudoku bulmaca, rakam bulmaca, kelime şifre bulmaca, altıgen çengel bulmaca, halka bulmaca, sözcük avı, yapboz bulmaca, labirent bulmaca, mozaik bulmaca, resimli kelime bulmaca, 7 farkı bulun, lekare bulmaca ve kim milyoner olmak ister soruları ve cevapları.

    Ayrıca bulmaca cevapları sözlüğümüzde aradığınız kelimenin eş anlamı, mecazen ve mecaz anlamları, eski dildeki karşılıkları, osmanlıca karşılıklarıi, zıt anlamlarını bulabilirsiniz.

    Unutmayın bulmaca çözmek zekanızı geliştirdiği gibi çağımızın en kötü hastalıklarından biri olan alzheimer içinde doktorlar tarafından en önerilen çözümlerden biridir. Şimdiden güzel, sağlıklı günler dileriz..



    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.