Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Uyuz hastalığı arkasından hayal hikayesinin hikayesinin incelemesi

Bu soruya açıklama yazılmamış..

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2021-12-01 04:33:21

    Cevap :

    UYUZ HASTALIĞI ARKASINDAN HAYAL 1946

    KONUSU:

    Sinema kapısının önünde gördüğü uyuz çocukla ilgi hayaller kurar. Ona para verebilirler, uyuz merhemi sürüp tekrardan sokağa atabilirler ya da hiçbir şey yapmadan bakabilirler. Yalnızca hayal.

    Adam, rastladığı uyuz çocuğa para vermektense sinemaya gittiği için kendini kötü hissediyor. Vicdanını rahatlatmak için çocuğa para verseydi de zaten uyuzunun geçmeyeceğini söylüyor. Halbuki bir kadın onu evine alsa, yedirse, giydirse... diye hayal kuruyor.

    ANLATICI:

    Uyuz Hastalığı Arkasından Hayal öyküsünün ben-anlatıcısı, uyuz hastalığı olan bir sokak çocuğu ile sürdürdüğü diyaloglar esnasında iç konuşmalar yapar. Anlatıcının toplum ve öz eleştirisi yapar..

    ANA FİKİR:

    Uyuz Hastalığı Arkasından Hayal öyküsünde sinema kuyruğundaki uyuz hastası birine yardım etmekle etmemek arasında gelgit yaşayan birini çok güzel ifade ediyor. Bilet almayarak uyuz hastasına ilaç alınabilir. Parayı verdin bu sefer kendi eğlencesine parayı harcarsa ?

    Bu nedenle ana fikri hayatta isteklerimiz gerçekleştirmek için zor seçimler yapabiliriz olabilir.

    ÖZET:

    "Yüzünü kaldırdı. İşte orada, o ela gözlerin içinde, insanları olduğu gibi değil, olacakları gibi sev, diyen adamın adeta fikrini okudum. "

    "Şu sinemaya akın akın girenlerin içinde eczacılar, doktorlar, iyi insanlar, merhametliler olacağını düşündüm: Bir aralık ben de uyuza tutulduğum için bilirim.
    Elli kuruşluk bir kükürtlü ilacın yarısı; tamamdı...
    Bir insan o akşam sinemaya gitmemeyi düşünse..."

    "-Sen o parayı verebilirdin, diyor.
    İşte bütün mesele burada:Ben sinemaya gideceğime ona bu parayı verebilirdim. Şimdi ben de herkes gibi düşünmeye başlıyorum:
    "O parayı ben versem, o yerdi. O, uyuzla, yalancı bir saadet dünyası içindeydi. Hiç düşürülmediğini sandığı -sahiden İstanbul sokakları aransa kaç düşmüş çeyrek bulunur?- çeyrekler eline düşüyordu. Uyuzun da zararı yoktu. Yalnız yatabildiği, bir yere sığındığı akşamlar, oh, ne güzel kaşınıyordu!"
    Ben bunu yapamazdım. Altmış beş kuruşu çocuğa veremezdim.: Bu sinemaya verdiğim paranın, bir insanı muhakkak surette bu iğrenç hastalıktan kurtarmak pahasına beni eğlendireceğini bildiğim halde...
    Ben de mücrimim, herkes gibi..
    Ama, uyuzdan kurtulmak için insanın bir kat daha çamaşırı olması lazım! Ama bir evi, bir anası olması lazım! ama bir su dökünecek yeri olması lazım!..
    Altmış beş kuruşu vermemek için daha ne bahaneler bulacağım?.. Bu akaşamı kendime zehir etmemek için daha neler bulacağım, yarabbim!.."


    "Bir kadın bu çocuğu alıp evine götürüyor, uyuz merhemini sürüyor, üç beş gün evinde tutuyor, sonra isterse yine mikrobun kaynadığı sokağa onu tertemiz bırakıyor.."
    "Doğru, yalnız hayalle geçiniyorum; ben yalnız hayal kuruyorum. "

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.