Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Uzun sürmüş bir günün akşamı özet

Uzun sürmüş bir günün akşamı özet sorusunun cevabı nedir?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    muzur06

    • 2023-01-28 12:24:00

    Cevap :

    Uzun sürmüş bir günün akşamı özet sorusunun cevabı 

    Uzun sürmüş bir günün akşamı  adlı kitap üç hikâyeden oluşmaktadır.

    ADA

    Andronikos, yaşamının çoğunu manastırda geçiren bir papazdır. Manastır resimlere değer vermektedir. Aksini iddia etmek zindana atılma sebebidir. Andronikos, resme tapılmasını yanlış bulur ve bu düşüncesi ile iç sorgular yaşar.

    Düşüncesini çağına açamamaktadır ve çağında anlaşılamama korkusu onu sarar. Bu korku zaman zaman öfke sayesinde cesaretlenir. Andronikos için tek çare kaçmaktır. Kendini oraya ait hissetmeyen Andronikos her insan gibi uzaklaşmaya karar verir. Çünkü inandığı düşüncelerini yalanlayacak olsa geçmişte tüm yaşadıklarını da yalanlamak zorunda kalacaktır.

    Yaşamdaki değerleri sorgulayan Andronikos manastırdan kaçarken yakın arkadaşı olan İoakim ve Andreas’a söylemeden önce Galata’ya gider. Sonra Halkedon’a geçer. Daha sonra bir kumaş tecimeni aynı zamanda çocukluk arkadaşıyla bir kayıkta Nicomedeia’ya geçer. Yazar hikâyenin başında Andronikos’un manastırdan kaçtığını okuyucu ile paylaşmaz.

    Sayfalar ilerledikçe Andronikos’un neden kaçtığını, kafasındaki düşünceleri öğreniriz. Adronikos adaya ulaşana kadar birçok zorluk çeker. Yiyecek ve su sıkıntısı onu ansiklopedide öğrendiği bilgileri uygulamaya koyar. Adaya vardığında iki arkadaşı İoakim ve Andreas’ın yokluğunda ne yapacağını düşünür. Yeniliği kabullenemeyen Andronikos adada yenilik kavramını sıkça sorgular. Eski yalanı bırakıp yeni bir yalanı kabullenmek istemez.

    TEPE

    Yazarın bu hikâyesinde başkahramanımız İoakim’dir. İoakim’in hayatına, yaşamına bu bölümde ayrıntılı yer verilmektedir. İoakim, Andronikos’un manastırdan arkadaşıdır. Yetmiş yaşında bir rahiptir. İoakim, her yıl Aventinus Dağı’nın eteğine tırmanır. Bu tırmanmayı yaşından dolayı soluklanarak yapmaktadır. Bir kasım ayı sonu yine bu tırmanışı gerçekleştirecektir. Yola koyulduğunda hava güneşidir ama ilerleyen saatlerde hava serinler.

    Eski Roma İmparatorluğu’nda at yarışlarının yapıldığı meydan bataklığa dönüşmüş ve sivrisinek sesleri gelmektedir. Bataklığın karşısında yerleşim merkezi vardır. İoakim, burada birkaç çocukla karşılaşır. Bu çocuklar ona yabancı ve deli diyerek elindeki değneği almaya kalkışırlar. Daha sonra bir kadın çocukların bu davranışlarına son verir. İoakim’in benzetmesiyle karşıda esneyen ağızlara benzeyen saray yıkıntıları vardır. Hava kararır ve İoakim bir fıstık ağacına yaslanır, sonra tapınağa doğru yol alır.

    Tapınağa gittiğinde öğrencilerine gecikme nedenini söyler. Manastıra yeni girdiğinde bir rahip ona gerekmediğince konuşmamayı öğüt verir. Daha sonra yaşlı rahip yedi günlük çilehanesinde hayata gözlerini yumar. Yaşlı keşiş öldükten sonra İoakim, odasının penceresinden fark ettiği bir tilkiyi ona zarar veren adamın elinden kurtarır. İoakim, bu tilkiye her gün yiyecek verip ona bakmaya başlar. Onu görenler bu durumu ciddiye almamakla beraber çocuksu bir davranış olarak görürler. Andreas’ın tilkiyi sevmesiyle çevredekiler de tilkiye alışır.

    Andronikos’u İoakim çile çekmesi için manastıra götürür. Andronikos, manastırda sürekli konuşma cezası alır. İki nöbetçinin denetiminde aralıksız sekiz gün konuşur. Dokuzuncu günde ölür. İoakim, manastırına döndüğünde tilkiyi hasta bulur. Tilkiyi suda boğarak öldürür. Tilkiyi öldürmesinin sebebi kitapta tartışılır. İoakim, tilkiyi acı çektiği için öldürmüş ya da çok sevdiği arkadaşının hatırasını yok etmek istemiştir.

    Bir canlıyı daha çok acı çekmesin diye yaşamına son vermek ilerleyen zamanlarda ötenazi olarak karşımıza çıkacaktır. İoakim, arkadaşı öldüğünde kaçmak ister. On beş yıl geçtikten sonra kaçmak için karar verir. Kaçmak bir tür kahramanlık olarak görülmektedir. Resim ve puta tapma gibi inançlar rahiplerin inançlarını savunmada bir baskı yaratmıştır. Kendi doğrularını düne kadar savunan rahipler savunamaz hale gelirler. Bu yüzden kaçma eylemini işlerler. Bir köle İoakim’e masal anlatır.

    Bu masal bir mimarın masalıdır. Mimardan benzersiz bir saray yapılması istenir. Saraya giren herkesin kendi evi gibi hissettirecek bu yapıyı mimar sürekli erteler. Ortaya saray gibi bir yapı çıkmayacağını fark etmiştir. İoakim bu masaldan sadece hayatın kendisi olduğu anlamını çıkarır. İoakim’e Baş Papaz eski inançlarını sürdürebilmesi için bir tapınak verir. İoakim burada öğrencileriyle eski inançlarını yaşar. Hikâyenin sonunda İoakim, ölmeyi bekler.

    DUTLAR

    Yazarın bu hikâyesinde başkahramanımız Anlatıcı ve Giulia Pozzi’dir. Anlatım eylemsel olarak değil de zihinsel olarak aktarılmaktadır. Yani kahramanın zihnindeki anılar kitaba bir su parıltısı şeklinde dağılmıştır. Anlatıcı ağaçlı bir yolda postaneye doğru ilerler.

    Anlatıcının bu yoldaki diğer yürüyüşleri aklına gelir. Aynı yıl mayıs ayında dutların tırtıl tarafından yendiğini görür. Yolda ilerlerken silahlı askerler ve tutuklanan kişiler görür. Daha sonra ise dutların makinelerle tırtıllardan temizlendiğini görür. Haziran ayındaki yürüyüşünde dutlar yeniden yapraklanır. Anlatıcının diğer bir hatırında kalan anısı ekmek tabağından akrep çıkmasıdır. Anlatıcı daha sonra bu akrebi imha eder. Tekrar ekmek dilimlerler. Anlatıcının diğer hatırında kalan anısı piyano öğretmeni Giulia Pozzi ile ilgilidir. Piyano dersi verdiği bir gün anlatıcının babası Karasu içeri girer. Giulia Pozzi, öğrencisinin yaramaz olduğunu söyler.

    Giulia Pozzi, İtalyan Konsolosluğu’nda sorguya çekildiğini ve bu sorguda ona kocası Gigi’yi sorduklarını anlatır. Karasu, Giulia Pozzi’ye faşist İtalyan milli marşı olan Giovinezza’yı söylemesini ister. Daha sonra Lili Marleen adlı şarkıyı duyarlar. Hikâye zaman olarak ikinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı yıllardır. Anlatıcı diğer bir anısında gazete inceler. Bu gazetenin ismi Domenica Del Corriere’dir. 1899 yıllarında yayımlanmaya başlayan o dönemin ünlü bir İtalyan gazetesidir. Gazetede İtalyanların Habeşistan’daki katliam resimleri göze çarpar.

    Anlatıcının diğer bir anısı Giulia ve Gigi ile ilgilidir. Burada Türkiye’ye kaçışları anlatılır. Anlatıcı diğer anısında babasına Afrika’nın yakın olup olmadığını sorar. Babası Afrika’nın yakın olduğunu söyler. Anlatıcı da yamyamların geldiğini söyler. Son anısında ipek böceklerinin dut yapraklarını yemesi anlatılır. Hikâye burada son bulur.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.