Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Vakıflar Hakkında Bilgi

Vakıf Nedir? Osmanlıdaki vakıflar hakkında bilgi. Vakıflar ne iş yapar ne işe yarar. Vakıfların görevi fonksiyonu nedir? Osmanlıdan örnek vakıflar

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2015-05-08 10:32:53

    Cevap : Vakıf Nedir
    1- Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmi bir yolla ayrılarak bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk, para.
    2- Bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve paranın idare edildiği yer.
    3- Birçok kişi tarafından kurulan ve toplum yararına çalışmayı ilke edinen kuruluş.

    Osmanlıda Vakıflar
    Osmanlı Devleti’nde toplumun bazı ihtiyaçlarının karşılanması zenginlerin kurdukları vakıflara bırakılmıştır. Tarihin seyri içinde vakıflar sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, sanat, mimari, ulaşım ve bayındırlık alanlarında önemli roller oynamıştır.
    Osmanlı Devleti’nde başta padişah olmak üzere, hanedan üyeleri, yüksek dereceli devlet görevlileri, toplumun seçkin kişileri vakıflar kurmuşlardır. Devlet bu vakıfların korunması için önlemler almış, devlete ait birçok gelir kaynaklarının vakıflara verilmesini sağlamıştır. Böylece, devletin herhangi bir harcama yapmasına gerek kalmadan vakıf sistemi sayesinde sosyal, kültürel ve dini hayatla ilgili birçok hizmet yerine getirilmiştir.
    Vakıflar yoluyla şu konularda önemli başarılar elde edilmiştir:
    Devletin kuruluş yıllarında fethedilen topraklara Türklerin yerleşmesini sağlamış ve buraların Türkleşmesini sağlamıştır.
    Şehir, kasaba ve köylerin büyümesinde, bayındır hale getirilmesinde büyük rol oynamıştır.
    Bütün eğitim ve sağlık kurumlarının finansmanını sağlamıştır. 
    Şehirlerin ticaret faaliyetlerinin kolaylaşmasında en büyük rolü oynamıştır.

    NOT: II. Mahmut zamanında bütün vakıflar kurulan “Evkaf Nezaretine” bağlanmıştır(1836).

    Akıl Almaz Vakıflar
    II. Bayezid devri (1481-1512) müelliflerinden Cantacasin, klasik eserlerinde o devir için şöyle der ( s. 207-8) : "Küçüğü ve büyüğü ile Türk ileri gelenleri (seigneurs Turcaz), cami ve hastane yaptırmaktan başka bir şey düşünmezler. Onları zengin vakıflarla techiz ederler. Yolcuların konaklaması için kervansaraylar inşa ettirirler. Yollar, köprüler, imaretler yaptırırlar. Türk büyükleri, bizim senyörlerimizden çok daha hayır sahibidirler, son derece misafir severler. Türk, hristiyan ve yahudileri memnuniyetle misafir ederler. Onlara yiyecek, içecek ve et verirler. Bir Türk, karşısında yemek yemeyen bir adamla Hristiyan ve Yahudi bile olsa yemeğini paylaşmamayı çok ayıp sayar.
    D'Ohsson'a göre bu derece hayırseverliğin menşei İslâm dînidir. Şöyle der (VI, 302) : "Kur'ân, Türkleri, dünyanın bütün milletlerinin en hayır ve en insan severi haline getirmiştir."

    Vakıf Çeşitleri
    Hayır sahipleri neler yaptırmışlardır? Akla gelen her şey: Cami, mescid, külliye, medrese, mektep, çeşme, sebil, selsebil, şadırvan, yalak, fıskıye, havuz, kuyu, kaplıca, hamam, çifte hamam, ılıca, hela, yol, köprü, kervansaray, imaret, hastane, kütüphane, namazgah, musallâ, gasilhane, tekke, ribat, zaviye, hücre, dergâh, türbe, künbed, çarşı, pazar, han, bahçe, tarh, lağım, kışla, kale, hisar-beçe, palanka, burç, hendek, tabya, kaldırım, sokak, park, bulvar, miskinhane, kalenderhane, darülkura, darülhuffâz, dârülhadis, muvakkıthane, liman, fener, deniz feneri, yunak (çamaşırhane), yağhane, mumhane, şekerhane, demirhane, dökümhane, fırın, tezgâh, mezbaha, tophane, güllehane, şişhane, ahır, hara, dershane, tımarhane, dârüşşifâ, nişangâh, fetvâhane, menzilhane, nişantaşı, sâyebân, kameriyye, çardak, suyolu, sarnıç, tâbhane (prevantoryum), müftihane, mahkeme, sığınak, kabristan, köşk, konak, saray, sâhilsaray, yalı, ev, meşrûtahane, liman, iskele, kahvehane, bozahane, şırahane, kıraathane, eczahane, mahzen, cedvel (kanal) ve daha pek çok şey...
    Bunların bir kısmı hayır eseri, bir kısmı da hayır eserlerine gelir sağlayan vakıf mülk olarak yaptırılıyordu. Her birinin çeşitleri de vardı.

    Hastaneler
    Hastaneler yalnız, yatan hastalara mahsus değildi. Ayakta tedavi de yapılırdı. Her gelen hastanın tedavisi yapılır ve fakir olduğunu beyan edenlere (başkaca bir vesika falan istenmezdi) bedava ilaç verilirdi. İstanbul, Edirne gibi büyük şehir hastaneleri aynı zamanda hekimlerin ihtisas yeri idi. Hekimler burada, her dalda ihtisas yaparlardı. Umumî ve yalnız bir tip hastalığa mahsus olanları dünyaca ünlüdür. 1451'de kurulan Edirne ve 1514'te kurulan Karacaahmed (İstanbul) cüzzam hastaneleri de tıp literatüründe ünlüdür. Zira XIX. asırdan önce cüzzamlılar, Avrupa'da hastaneye alınmıyor, ıssız yerlere sürülüp kaderlerine terk ediliyorlardı. Dışarıdan ayak üstü tedavi ve ilaç almak için gelenler, sabahtan öğleye kadar kabul ediliyorlardı. Öğleden sonra, yalnız yatan hastalarla uğraşılıyordu. 
    hastaneler bir iki istisna ile yalnız müslümanlar için değildi, "Allah'ın kulları olan bütün beşeriyete" açıktı. Batı'daki hastaneler ise yalnız ülkenin mezhebindeki mezhepten hasta kabul ederdi. 
    150 ilâ 300 hasta tedavi edebilen hastaneler vardır. Bir kaçı, hem müslüman, hem hristiyan hastayı, ayırmaksızın kabul eder. Kadınlara mahsus hastaneler de vardır. Bazı hastanelerde de kadınlara mahsus kısımlar bulunur ve bunlar, mutlak şekilde erkek hastalara ait kısımdan ayrılmıştır. Kadın hastalar, mutlaka kadın hastabakıcılar tarafından bakılır. Hekim olmayan hastane mensubu, kadın hastanın yanına bile yaklaşamaz.
    Daha 1396'da Schiltberger, Bursa'da her dînden hasta kabul eden 8 hastane bulunduğunu yazmaktadır. Bundan tam bir asır sonra da Cantacasin (s.204), Sultanmehmed (Fatih) hastanesi'ni anlatırken, Müslüman, Hristiyan ve Yahudi hasta kabul eden, hastalarına çok büyük ihtimamla bakan, fevkalâde büyük geliri olan bir müessese olduğunu söyler.

    İmaretler
    Çok büyük bir sosyal yardım müessesesi imâretti. İçlerinde hayret uyandıracak derecede muazzam olanları varı. Nisbeten küçük bir müessese olan I. Sultan Murad'ın İznik'teki İmârethanesi bile, günde 2000 muhtaca yemek dağıtıyordu.
    İstanbul'da II.Bayezid İmâreti, günde 1000 muhtaca iki öğün yemek dağıtıyordu (Sarrâf Hovennesyan, v 72; İnciciyan tercümesi, 135, not 2). Kânûni'nin yaptırdığı Süleymâniye İmâreti'nde ise, medresenin 600 softası ve hastalar dışında sayısız muhtaca yemek veriliyordu (Hovennesyan, v. 68; İnciciyan, 135, n.3). Bu imâret, bir büyük mutfakla üç yemek salonundan ibaretti. Arka tarafta, yolcuların hayvanları için bir ahır vardı ve burada da yolcuların hayvanları bedava yiyip tımar ediliyordu. Fakat bir yolcu, bu şekilde ancak üç gün ve tabiatiyla tamamen bedava misafir ediliyordu. Misafir yolcuların beş kişisi bir sofraya alınıyor ve her öğünde böyle 40 sofra kuruluyordu. Demek ki yalnız yolcu sıfatıyla günde 200 kişi yemek yiyordu. Her yolcuya günde 50 dirhem bal, misafirin hayvanına günde bir şinik arpa veriliyordu. Padişahın vakıf şartı böyleydi.

    Vakıflar ve Sosyal Yardım
    D'Ohsson (II,460-1) şöyle diyor: "İmâretlerde fakirlere her öğün bir ekmek, bir tabak dolusu koyun eti ve bir tabak dolusu sebze verilmektedir. Fakir olarak tanınmış ailelere ayrıca günde 3 ilâ 6 akça nakdî yardım yapılıyordu."
    Fatih imâret ve kervansarayında her şeyin mükemmel ve bedava olduğunu, orada yalnız fakirlere değil, kibar yolcuları da gözleriyle gördüğünü nakleder.
    II.Murat'ın 1436'da yaptırdığı Edirne'deki Muradiye İmâreti için 436718 akça gelir getiren vakıflar temin etmişti.
    1611 yılı haziranında Polonyalı Simeon, Edirne'ye gelmiştir. "İstanbul-Edirne yolunun iki tarafı kâmilen kaldırım döşelidir". Her konakta hanlar, hastaneler, kervansaraylar, hamamlar vardır. Her menzildeki imâretlerde yolculara günde iki öğün bedava pilav, yahni (et), zerde ve iki fodla(ekmek) verilmektedir. Hayvanlar aynı şekilde bedava bırakılmaktadır. Kervan, bin kişilik olsa gene aynı ihtimam gösterilmektedir. 
    XV. asrın ilk yıllarında Bursa'da 7 imâret vardı. Alman gezgini Schiltberger'e göre bu imârette "Hristiyan, Mûsevî veya putperest olmasına bakılmaksızın, her yoksul, yiyip içebiliyordu." (Telfer nş., s. 404). Bu yazar, Bursa'nın 1400 yıllarında, Yıldırım Bayezid devrinde, Osmanlı taht şehri Edirne'ye nakledilmeden hemen önceki yıllarda, Bursa nüfusunu 200000 olarak vermektedir.

    Kervansaraylar
    Çok büyük hayır müessesesi olduğu kadar, ticareti ayakta ve yolları canlı tutan bir kuruluş, kervansaraylardır.
    Kervansarayların daha mütevazı olanlarına "han" denilmektedir. (Vakıf olmayan yolcu hanları yani bugünkü oteller ve şehirlerdeki ticaret hanları ile karıştırılmamalıdır.) Han ve kervansarayların ekserisinin vakıfnâmesinde, yolcuların, hayvanları ile beraber, üç gün misafir edileceği, yedirilip içirileceği şartı vardır. 
    Bunlar, mimari bakımından da çok büyük sanat eseri olan muhteşem yapılardır. Sir Paul Ricaut (II,495): "Türkler'in bu binaları, son derece muhteşem yapılardır ve Türk eyaletlerinde pek çoktur." der. Havza gibi mütevazı bir kasabada (Doğu Trakya) böyle iki vakıf hanı vardı, yolcular bedava ağırlanırlardı. Çok büyük gelirli vakıflar tahsis edilmişti. Gelirleri ekseriya artardı. Meselâ Çatalburgaz'da İstanbul-Edirne yolu üzerinde Mustafa Paşa Kervansarayı'nın yıllık gelir fazlası ile haftada bir gün, civar köylere bedava yemek dağıtılıyordu.
    "Anadolu'ya yollar üzerinde her fersahta kervansaray vardır. Bunlar, başka ülkelerde hiç görülmeyen hayır müesseselerdir." Daha XIII. asırda birinci imparatorluk Türkiyesi'nde, üç saatlik mesafeye bir kervansaray kondurulmuştu ve bu Selçukoğulları'nın eseriydi, başka ülkelerde yoktu.

    Türbeler
    Türbelerin bakımı için de vakıflar yapılmış olması tabiîdir. Bunların en muazzamı Eyüp Türbesi idi. 10 türbedar, 72 hafız olmak üzere türbenin hizmetinde 117 kişi bulunuyordu. (T. Öz, İstanbul camileri, I, 55). Zira dünya müslümanlarının büyük ziyaret yerlerinden biriydi ve her gün binlerce ziyaretçisi bitip tükenmek bilmezdi. Avlusundaki binlerce leylek ve güvercinin beslenmesi için de tertibat alınmıştı. (Şimdi leylek çok azalmıştır.)
    Çok ziyaret edilen ikinci türbe, Fatih Türbesi idi. Dindarâne bir titizlikle bakılırdı. 12 daimî hizmetkârı vardı. Ayrıca 90 kadar hafız, her biri günde 16 dakika Kur'ân okumak üzere her gün münâvebe ile türbeye gelirdi. Bu suretle 1481'den 1924'e kadar 443 yıl boyunca, Fatih'in başucunda, bir dakika olsun Allah kelamı eksik olmamıştır.

    Su Vakıfları
    Son derece sevap sayılan vakıflardan biri, su vakıfları idi. Her taraftan su akardı. Bazı camilerde -abdest almak için- yaz kış sıcak su akması, o caminin vakıfnâmesi icabı idi.
    Su vakıflarının en büyük masraflıları şüphesiz suyolları ve barajlardır. Su bulunan bir yerden, nüfusu kalabalık bir iskân mahalline su vermektir. Meselâ Kânûnî, Mekke'ye bol su getirtmiş ve Harem-i Şerif'i 360 kubbe ile örttürmüştü.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Vakıflar Hakkında Bilgi

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap

    Ödevci_8

    • 2015-05-08 10:41:42

    Cevap : Vakıf : Kişinin kazancının bir bölümünü insanların hayrına olacak bir iş için ayırmasına denir.
     
    ✫ Osmanlı’da ilk vakıf Orhan Bey tarafından kurulmuştur.
    ✫ Malını vakfeden kişi kadı huzurunda vakıf şartlarının belirtildiği gibi bir sözleşme oluşturur.
    ✫ Osmanlı’da vakıflar din,ırk farkı gözetmeden tüm insanlara hizmet verirdi.Vakıf malları satılamaz, miras bırakılamazdı.
    ž
    Osmanlıda Vakıfların Görevleri :
    žVakıf eserlerinin restorasyonu
    žVakıfların devamı
    žMuhtaç kişilere yiyecek ve giyecek yardımı
    žBurs (öğrenciler için)
    žAnne ve babası olmayan çocuklara maaş
    Vakıf sistemi sayesinde Osmanlı alınan yerlerin
    Türkleşmesini sağlamış , bayındır hale getirilmesini
     
    sağlamaktır.

    Vakıfların Önemi
    Bu görevleri yerine getirmekle beraber ticareti canlandırmış, eğitim ve sağlık için bütçeden para ayırmasına gerek kalmamıştır.

    Sunum İçeriği

    1. Sayfa
    ~ Ekonomi ve sosyal hayat ~Deniz Güreler7/B 536

    2. Sayfa
    KavramlarOkyanusGirişimciMeslekDayanışmaİthalat/İhracatPazarSermayeSorumlulukVakıfVergi

    3. Sayfa
    Toprak-Tarim Tarımı Destekleyen KuruluşlarZiraat BankasıDevlet Su İşleri (DSİ) : Baraj,gölet ve kanallarla su ihtiyacını (tarım alanlarının) karşılar.Tarım Satış Kooperatifi : Ani fiyat düşüşlerine karşı üreticiyi korur.Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) : Tahıl destek alımları yapar.Türkiye Zirai Donanım Kurumu (TZDK) : Çiftçinin ihtiyacı olan malları üretir.GAP İdaresi Başkanlığı : Güneydoğu Anadolu’nun sulama ihtiyacı için kurulmuştur.

    4. Sayfa
    Toprak yönetimi Hititlerde Toprak : Toprak devletindi.Ancak kral bu toprakları işlemesi için vali ve komutanlara veriyordu. Savaş zamanı vali ve komutanlar besledikleri askerler ile savaşa gidiyordu. Feodalite (Derebeylik) : Ortaçağ Avrupa’sının yönetim şeklidir. Cemre ve Viking saldırıları merkezi yapıyı bozmuş, derebeylik ortaya çıkmıştır.Derebey (Sanyör) her şeyin sahibi idi. İstanbul’un fethinde kullanılan topların örnek alınmasıyla derebeylikler yıkıldı.Merkezi krallıklar güçlendi.

    5. Sayfa
    Selçuklularda İkta Sistemi : Askerlere ve devlet görevlilerine hizmet karşılığı verilen topraklardır.Toprak devletin, işletme hakkı ikta sahibinindir.İkta sahibi elde ettiği gelirin bir kısmıyla kendi geçimini sağlar, kalanla asker beslerdi. Barış zamanı askerler bu bölgenin güvenliğini sağlarken savaş zamanı ana orduya katılırdı.İkta süresince kullanılır, satılamaz, miras bırakılamaz. İkta üst üste 3 yıl ekilmezse elinden alınırdı.

    6. Sayfa
    Osmanli’da toprak yönetimiDirlik : Geliri asker yetiştirmek şartıyla asker ve memurlara verilen topraklardır. Üçe ayrılır:A ) Has : Geliri 100.000 akçeden fazla olan topraklardır. Padişah ailesine ve divan üyelerineverilirdi.B ) Zeamet : Geliri 100.000 ile 20.000 akçe arasında olan topraklardır. 2.derece memurlaraverilirdi.

    7. Sayfa
    C ) Tımar : Geliri 20.000 ile 3.000 arasında olan topraklardır. Savaşta başarı gösterenlere verilirdi. ✫ Dirlik alanlar 3.000 akçeye 1 atlı asker (tımarlı sipahi) beslemek zorundaydı. Böylece devlet asker için hazineden para harcamaz, üretimi aksatmaz ve sürekli hazır bir orduya sahip olurdu.

    8. Sayfa
    ticaretKral Yolu : Lidya kralı Giges tarafından yaptırılmıştır. Sardes’ten başlar (bazı kaynaklara göre millet) Su şehrinde sona erer. Tarihteki ilk ticaret yoludur.Baharat Yolu : Hindistan’dan kara yoluylaMısır’a oradan deniz yoluyla Avrupa’ya gidenyoldur. Bu yol (Mercidabık ve Ridaniye) Mısır Seferisonunda Osmanlılara geçti. Bu yol önemini coğrafikeşiflerle yitirdi. Süveyş Kanalı’nın açılmasıylatekrar canlandı.

    9. Sayfa
    İpek Yolu : Çin’den başlar, Anadolu ve Mısırüzerinden Avrupa’ya uzanırdı. Coğrafi keşiflerle önemini yitiren yol, Süveyş Kanalı ilecanlandı.

    10. Sayfa
    Kol gücünden makine gücüne geçişSanayi İnkılabı : Üretimde insan gücününhayvan gücünün makinelerin olmasıdır. İlkİngiltere’de ortaya çıktı. Küçük atölyeleryerine fabrikalar kuruldu.Üretim arttığı için hammadde ve pazar ihtiyacı ortaya çıktı.Ulaşım gelişti. Söürgecilik hızlandı. Köyden kentlere göç hızlandı. İşçi sınıfı ortaya çıktı. Sendikalar doğdu. Buharlı gemi ve trenleryapıldı.

    11. Sayfa
    # Osmanlı sanayi inkılabına ayak uyduramadı. El emeği ile üretilen mallar Avrupa’nın fabrika malları rekabet edemedi. Yerli sanayi çöktü. Kapitülasyonların da etkisiyle Osmanlı Devleti Avrupa’nın pazarı haline geldi.

    12. Sayfa
    Sanayi inkilabinin olumsuz sonuçlariÇevre kirliliği başladı. Şehirler kalabalıklaştı.Doğal kaynaklar daha hızlı tüketildi.Sömürgecilik hızlandı.

    13. Sayfa
    Vakiflar Vakıf : Kişinin kazancının bir bölümünü insanlarınhayrına olacak bir iş için ayırmasına denir.✫ Osmanlı’da ilk vakıf Orhan Bey tarafındankurulmuştur.✫ Malını vakfeden kişi kadı huzurunda vakıfşartlarının belirtildiği gibi bir sözleşme oluşturur.✫ Osmanlı’da vakıflar din,ırk farkı gözetmedentüm insanlara hizmet verirdi.Vakıf mallarısatılamaz, miras bırakılamazdı.

    14. Sayfa
    Görevleri : Vakıf eserlerinin restorasyonuVakıfların devamıMuhtaç kişilere yiyecek ve giyecek yardımıBurs (öğrenciler için)Anne ve babası olmayan çocuklara maaş Vakıf sistemi sayesinde Osmanlı alınan yerlerinTürkleşmesini sağlamış , bayındır hale getirilmesinisağlamıştır. Ticareti canlandırmış, eğitim ve sağlıkiçin bütçeden para ayırmasına gerek kalmamıştır .

    15. Sayfa
    ~Meslek~Ahi Teşkilatı : Ahi Evren tarafından kuruldu.Ahi kelimesi kardeş anlamına gelir. 13.yy’daAnadolu’da Moğol baskısı hakimdi.Anadolu’yadüzensiz bir şekilde Türkler geliyordu. Bunlara birsanat ve güzel ahlaki beceriler kazandırmakamacıyla Ahi (lonca) Teşkilatı kuruldu. Çırak, kalfa,usta sistemi vardı. Hem teorik hem de pratikeğitim verilirdi. Her Ahi birliğinin sandığı vardı. Busandık sayesinde esnaf tefecilerden korunur, zordurumda kaldığı zaman yardım edilirdi.

    16. Sayfa
    Ahi Teşkilatının Özellikleri :✫ Devletle esnaf arasında köprü görevi yapardı.✫ Verdiği eğitimle mesleklerin devamlılığını sağlamıştır.✫ İhtiyaç sahibi esnafa yardım edilmiştir.✫ İnsanlara meslekle birlikte iş ahlakıkazandırılmıştır.✫ Kalitesiz veya pahalı mal satılması önlenmiştir.

    17. Sayfa
    Medrese : Selçuklularda ilk medrese Nizamül Mülktarafından (Nizamiye Med.) Şiilikle mücadeleamacıyla kurulmuştur. Medreselerdeki eğitim vakıflar vasıtasıylayürütülürdü. Öğrenci seçiminde yaş şartı olmasa da daha çok genç ve bekarlar tercih edilirdi. Birmüderrisin okuttuğu öğrenci sayısı 20’yi geçmezdi.Sınavla seçilen öğrenciler kendi zeka ve yeteneklerine göre ayrı sınıflarda eğitim görürlerdi.Yüksek bölümden mezun olanlar Müderris, kadı, kazasker ve müftü olabilirdi. Öğrencilere softa, asistanlara muit denirdi. medresede dini bilimler ve pozitif bilimler okutulurdu.

    18. Sayfa
    ~ Enderun ~ 2.Murat zamanında kuruldu. Bir şeyin iç kısmı, iç yüzü, harem dairesi anlamına gelir. Devşirme kanunu ile Hristiyan çocukları (8-10 yaşarası) toplanır. Acemi oğlanları ocağına alınırdı. Zeki ve kabiliyetli olanlar saraydaki Enderun okuluna alınırdı. Enderun’da iyi bir eğitim alan gençler devlet adamı veya sanatkar olarak mezunolurlardı. Eğitim-öğretim birbirini izleyen yedi odada yapılırdı. Her odadaki eğitim 1-2 yıl sürerdi.1909’a kadar süren Enderun’da eğitim 4 konu üzerinde toplanmıştır. ~Beden Eğitimi ~Uygulamalı Saray Eğitimi~Sanat Eğitimi ~İslami Bilimler

    19. Sayfa
    Uygulamalı eğitim saray ve protokol hizmetleri güreş, atlama, meç, ok atma,hat sanatı, ve müzikten oluşurdu. Teorik olanlar Türkçe, Arapça , edeviyat, Farsça,tarih, fen bilimleri, cebir ve İslami bilimlerdir. Bu eğitim kurumu devlete birçok sadrazam,vezir, yüksek rütbeli asker, hattat, şair, müzisyen, minyatür ustası yetiştirmiştir.Odalar: Büyük oda, küçük oda, doğancılar odası,seferli odası, kiler odası, hazine odası ve has oda

    20. Sayfa
    Meslek seçiminde rol oynayan faktörlerCinsiyet ve fiziksel özelliklerMeslek hakkında bilgiArkadaşların etkisiAilenin sosyo-ekonomik durumuAilenin beklentisiOkul başarısı ve öğretmenlerin düşünceleriMesleğin toplumdaki yeri ve geliriÇevrenin etkisiYetenek ve zekaİstek ve hayaller

    21. Sayfa
    kaynakça http://www.bilgibank.tk

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.