İşte Cevaplar
Cevap : Bu satırda:
Çünkü düşünün bin kişi gözlerini sahneye dikmiş hepsi kulak kesilmiş, hepsi can ve yürekten bir orkestrayı veya bir hatibi dinlerken gibi gülerek, şakalaşarak koltuğunuza kuruluyorsunuz,
altı çizililerde söz sanatı vardır.
Yürek ve can = Teşbih
kulak kesilmek=mecaz-ı mürsel
kuruluyorusunuz= benzetme
Diğer Cevaplara Gözat
Çünkü düşünün bin kişi gözlerini sahneye dikmiş hepsi kulak kesilmiş, hepsi can ve yürekten bir orkestrayı veya bir hatibi dinlerken gibi gülerek, şakalaşarak koltuğunuza kuruluyorsunuz,
altı çizililerde söz sanatı vardır.
Yürek ve can = Teşbih
kulak kesilmek=mecaz-ı mürsel
kuruluyorusunuz= benzetme
Diğer Cevaplara Gözat
Cevap : Metin şu sanırım dimi :) ?
VERİLEN SÖZÜ TUTMAK VE VAKTİNDE İŞ YAPMAK Çocuklar, Bilmem dikkat ettiniz mi? Birçok kimseler tam vaktinde iş görmenin veya verilen sözü tutmanın insan için bir onur işi olduğunu düşünmezler. Çağrıldıkları bir yere yarım saat, bir saat geç giderler, her nedense bir toplantıya tam vaktinde gitmek öteden beri savsaklanan bir meseledir. Bu fena alışkanlıktan kendinizi koruyunuz, her işi vaktinde görmeye alışınız. Hele birisine verdiğiniz sözü mutlaka tutunuz. Sözün namus kadar değerli olduğunu hatırınızdan çıkarmayınız. Bir operada, bir konserde hatta bir konferansta tam saati gelince kapılar kapanır, geç kalanlar dışarıda kalırlar. Çünkü düşünün bin kişi gözlerini sahneye dikmiş hepsi kulak kesilmiş, hepsi can ve yürekten bir orkestrayı veya bir hatibi dinlerken gibi gülerek, şakalaşarak koltuğunuza kuruluyorsunuz, bundan aykırı bir hakaret, bundan büyük bir saygısızlık olamaz. Onun için her nerede olursa olsun kendinizivaktinde iş görmeğe, verdiğiniz sözü tutmaya alıştırınız. Bir kitapta tuhaf bir olay okumuştum: Londra'nın George Graham adında meşhur bir saatçisi varmış. Bir gün müşteri kendisinden bir saat alırken, «doğru işleyeceğine, geri kalmayacağına, inanabilir miyim?» demiş. Graham da şöyle cevap vermiş: «Yedi sene kullanınız, bu müddet zarfında beş dakika geri kalırsa bana getirin ve paranızı geri alınız.» Müşteri saati alır Hindistan'a gider ve yedi yıl sonra İngiltere'ye döner, Graham'ı bulur ve der ki: Saatimi alırken yedi yıl içinde beş dakika geri kalırsa paramı geri vereceğinizi söylemiştiniz, bu müddet içinde saatiniz beş değil yedi dakika geri kaldı. Graham, «Evet öyle bir söz verdiğimi hatırlıyorum, bırakınız saat bende birkaç gün kalsın.» Aradan bir hafta geçer, müşteri tekrar gelir. Graham, «hakkınız var, alınız paranızı» deyince, müşteri: «Fakat ben saatimden memnunum. Siz yedi yılda beş dakika geri kalmaz demiştiniz. Size o sözünüzün doğru olmadığım söylemek istedim.» Graham da: «Pekâlâ işte paranız! Benim için de verdiğim sözü tutmak bir namus borcudur» diyerek saati geri almış ve onu bir kronometre olarak kullanmıştır. Büyük kumandanlar bir emri yalnız vermekle kalmazlar, onu yapanların işlerini adım adım izlerler. Vaktinde verilmeyen ve vaktinde yapılmayan bir emir muhakkak olan bir zaferi mağlûbiyete çevirebilir. Ne zeki ve ne dirayetli gençler vardır ki, vaktinde işlerinin başında bulunmadıklarından çok zarar görmüşlerdir. Devamsızlıkları onların bütün meziyetlerini sıfıra indirmiştir. Sizlere en büyük öğüdüm, üzerinize aldığınız bir işi tam vaktinde yapınız. Bugünün işini yarına değil, biraz sonraya bile bırakmayınız. İhmalcilikten; vebadan, koleradan kaçar gibi kaçınız. Biliniz ki vaktinde işini görmeyen bir insan iflâs yolunu tutmuş demektir. İşlerinde başarı kazanmış olanlara bakınız. Bu adamların kronometre gibi hareket ettiklerini görürsünüz. Her şeyi zamanında yapacağınıza dair kendi kendinize söz veriniz. Sonra da verilen sözü tutmanın bir namus borcu olduğunu hatırınızdan çıkarmayın. Sözünü tutanlara karakterli insan derler. Göreyim sizi karakter sahibi olunuz. (Selim Sırrı Tarcan, aktaran Karaalioğlu, 2000, s.89-90)
VERİLEN SÖZÜ TUTMAK VE VAKTİNDE İŞ YAPMAK Çocuklar, Bilmem dikkat ettiniz mi? Birçok kimseler tam vaktinde iş görmenin veya verilen sözü tutmanın insan için bir onur işi olduğunu düşünmezler. Çağrıldıkları bir yere yarım saat, bir saat geç giderler, her nedense bir toplantıya tam vaktinde gitmek öteden beri savsaklanan bir meseledir. Bu fena alışkanlıktan kendinizi koruyunuz, her işi vaktinde görmeye alışınız. Hele birisine verdiğiniz sözü mutlaka tutunuz. Sözün namus kadar değerli olduğunu hatırınızdan çıkarmayınız. Bir operada, bir konserde hatta bir konferansta tam saati gelince kapılar kapanır, geç kalanlar dışarıda kalırlar. Çünkü düşünün bin kişi gözlerini sahneye dikmiş hepsi kulak kesilmiş, hepsi can ve yürekten bir orkestrayı veya bir hatibi dinlerken gibi gülerek, şakalaşarak koltuğunuza kuruluyorsunuz, bundan aykırı bir hakaret, bundan büyük bir saygısızlık olamaz. Onun için her nerede olursa olsun kendinizivaktinde iş görmeğe, verdiğiniz sözü tutmaya alıştırınız. Bir kitapta tuhaf bir olay okumuştum: Londra'nın George Graham adında meşhur bir saatçisi varmış. Bir gün müşteri kendisinden bir saat alırken, «doğru işleyeceğine, geri kalmayacağına, inanabilir miyim?» demiş. Graham da şöyle cevap vermiş: «Yedi sene kullanınız, bu müddet zarfında beş dakika geri kalırsa bana getirin ve paranızı geri alınız.» Müşteri saati alır Hindistan'a gider ve yedi yıl sonra İngiltere'ye döner, Graham'ı bulur ve der ki: Saatimi alırken yedi yıl içinde beş dakika geri kalırsa paramı geri vereceğinizi söylemiştiniz, bu müddet içinde saatiniz beş değil yedi dakika geri kaldı. Graham, «Evet öyle bir söz verdiğimi hatırlıyorum, bırakınız saat bende birkaç gün kalsın.» Aradan bir hafta geçer, müşteri tekrar gelir. Graham, «hakkınız var, alınız paranızı» deyince, müşteri: «Fakat ben saatimden memnunum. Siz yedi yılda beş dakika geri kalmaz demiştiniz. Size o sözünüzün doğru olmadığım söylemek istedim.» Graham da: «Pekâlâ işte paranız! Benim için de verdiğim sözü tutmak bir namus borcudur» diyerek saati geri almış ve onu bir kronometre olarak kullanmıştır. Büyük kumandanlar bir emri yalnız vermekle kalmazlar, onu yapanların işlerini adım adım izlerler. Vaktinde verilmeyen ve vaktinde yapılmayan bir emir muhakkak olan bir zaferi mağlûbiyete çevirebilir. Ne zeki ve ne dirayetli gençler vardır ki, vaktinde işlerinin başında bulunmadıklarından çok zarar görmüşlerdir. Devamsızlıkları onların bütün meziyetlerini sıfıra indirmiştir. Sizlere en büyük öğüdüm, üzerinize aldığınız bir işi tam vaktinde yapınız. Bugünün işini yarına değil, biraz sonraya bile bırakmayınız. İhmalcilikten; vebadan, koleradan kaçar gibi kaçınız. Biliniz ki vaktinde işini görmeyen bir insan iflâs yolunu tutmuş demektir. İşlerinde başarı kazanmış olanlara bakınız. Bu adamların kronometre gibi hareket ettiklerini görürsünüz. Her şeyi zamanında yapacağınıza dair kendi kendinize söz veriniz. Sonra da verilen sözü tutmanın bir namus borcu olduğunu hatırınızdan çıkarmayın. Sözünü tutanlara karakterli insan derler. Göreyim sizi karakter sahibi olunuz. (Selim Sırrı Tarcan, aktaran Karaalioğlu, 2000, s.89-90)