Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Volkanik tüflerin aşınmasıyla meydana gelen kule biçimindeki şekiller

Volkanik tüflerin aşaınmasıyla meydana gelen kule biçimindeki şekiller sorusunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz?

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2021-03-02 16:16:55

    Cevap : Volkanik tüflerin aşınmasıyla meydana gelen kule biçimindeki şekillere PERİ BACASI denir..

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Tugcedogus

    • 2021-03-02 16:16:55

    Cevap :
    Sözlükte PERİ BACASI Nedir:
    Peri BacalarıYanardağ tüfleri, kum taşları gibi yumuşak ve geçirimli tortularla örtülü yamaçlarda, vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla ortaya çıkan oluşumdur. Peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Çapları ise 1 m ile 15 m arasında değişmektedir. 1 m'den küçük olan ve 15 metreden büyük olan oluşumlar peribacası olarak değerlendirilmemektedir. Türkiye’de Nevşehir-Ürgüp-Avanos ve Gülşehir arasında kalan volkanik bölgede oluşmuş olan peribacaları, hemen hemen dünyanın en iyi örnekleridir. Yükseklikleri 20-30 metreye kadar çıkan bu peribacaları eski çağlarda insanlara barınak oldu. Günümüzde özellikle Göreme ve Selimiye Köyü çevresindekiler, dünya çapında turistik önemi olan yerlerdir.


    Peribacalarının Oluşumu


    Sel suları dik yamaçlarda kendine yol bulurken, sert kayaları çatlatarak aşındırır. Bitki örtüsünün özelliklerine göre aşınan malzeme peribacası olarak isimlendirilen şekillerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzeme derin bir şekilde oyulduktan sonra, üst kısımlarda yer alan şapka şeklinde duran bir parça ve aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkar. Peri bacalarının oluşumunda, rüzgar etkisi kadar yağmur sularının yüzeydeki akışı da önemlidir. Yağmur sularının etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelişmesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlığı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır. Şapkalı peribacaları, konik gövdeli ve tepe kısımlarında bir kaya bloku vardır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan, şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Peribacasının oluşumu için ilk koşul, şapkayı oluşturan kaya türünün gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklı olmasıdır. Şapkadaki kayanın direnci peribacalarının ömrünü belirler. Ayrıca şapka bloku olan kaya, zayıf tüfün erozyonunu geciktiren ve peri bacalarının yüksekliğini kontrol eden bir unsurdur. Peribacalarının Oluşumu Peri Bacaları Nasıl Oluştu

    Kapadokyadaki Peri bacaları Nasıl Oluşmuştur?


    Kapadokya 60 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu’nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: “Peri bacası”. Bundan milyonlarca yıl önce Kapadokya bölgesi bir iç denizmiş. Bölgenin güneyinde yapılan arkeolojik kazılarda ilkel deniz canlılarına ait fosillerin bulunması bu tezi doğrular. Yerkabuğunun hareketlenmesi ile birlikte dünyamızın merkezindeki magma tabakasında bulunan sıcak lav, yerkabuğunda oluşan derin çatlaklardan çıkış yolları bularak Erciyes, Hasan Dağı ve Güllüdağ yanardağlarından yeryüzüne püskürmeye başlar. Bu volkanik hareketlilikle birlikte denizi kurumuş ve denizin bulunduğu yerdeki çukur bölge lav ile dolmaya başlamış. Peri bacalarının oluşmasındaki en birinci etken lavların çukur bir bölgede birikmiş olmasıdır. Yoksa her lav püsküren yerde Peri bacası oluşmaz. Milyonlarca yıl boyunca lav püskürmesi, püsküren lavın soğuyarak sertleşmesi sonra bu sertleşen katmanın üzerine tekrar lav püskürmesi şeklinde devam eden bu döngü yanardağlar sönerek faaliyetlerini durdurana kadar devam ediyor. Yani bu lav tabakaları tek seferde değil birçok defa lav püskürmesi ve soğuması neticesinde oluşuyor. İkinci bilmemiz gereken nokta da bugün peri bacası oluşumu olarak gördüğümüz kayaç yapılarının dünyanın merkezinden gelen sıcak ve akışkan lavların sertleşmesi ile oluşmuş olmasıdır. Her ne kadar sertleşmiş olsa da aslında basit bir tornavida ile oyulabilecek kadar da yumuşaktır. Yanardağlar söndükten sonra devreye akarsular giriyor. Sertleşmiş lavın üzerinden akan akarsular kayayı aşındırarak yukarıdaki fotoğrafta gördüğümüz gibi derin vadiler oluşmasına neden oluyor. Bu derin vadilerin yamaç kısımları değişik yönlerden esen rüzgarın aşındırması nedeniyle dalgalı bir görünüm kazanıyor. Bu yapı peribacası oluşumunun birinci evresidir. Rüzgarın aşındırması devam ettikçe bazı bölümler ana parçadan ayrılarak bildiğimiz Peribacası görünümüne kavuşurlar.
    Şapkası olan peribacaları nasıl oluştuşmuştur

    Bu şekil üst katmanı daha sert ve ağır, alt katmanı daha yumuşak ve hafif lav katmanlarının bulunduğu bölgelerde gözlemleniyor. Şapka kısmında bulunan ağır katman aşağı doğru baskı yaparak alttaki hafif katmanın sertleşmesine neden olduğu için kayanın altında kalan kısım rüzgar aşındırmasına daha dirençli oluyor. Rüzgarın gücü büyük kaya parçalarının aşınarak yokolmasına neden oluyor ama taşın ağırlığı ile sertleşen bölüm yokolmadığı için yukarıda gördüğünüz şekil oluşuyor.

    Kapadokya Hakkında Bilgiler


    Kapadokya Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ- Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir.Kayalara oyulmuş geleneksek Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanaklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya’yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı.Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor. Kapadokya görülmeye değer korunmaya alınmıştır. Kapadokya farklılıklar keşfetmek isteyenler için bir yeryüzü cennetidir. Peri bacaları ile süslenen vadiler içinde gezintiler yaparken daha önce hiç gidilmemiş yerler keşfedebilir veya fotoğrafçılığa meraklı iseniz daha önce hiç çekilmemiş kareler çekebilirsiniz. Geziler süresince merak duygusu giderek öyle bir seviyeye gelir ki Kapadokya gezisi basit bir gezinti havasından çıkıp bir serüvene dönüşür. Defalarca gitmiş olsanız bile her gidişinizde Kapadokya size bir süpriz yapar. Peri bacaları bazen karlar altında bazen de çiçeklerle bezeli olarak karşınıza çıkar. Eğer kar tutkunuz normalden biraz daha fazla ise hemen 45 dk. uzaklıktaki Erciyes ve orada bulunan kayak merkezi sizi bu tutkunuzla en güzel şekilde buluşturur. Kimi zaman peri bacaları düşünmediğiniz şekillerde karşınıza çıkar. Peri bacaları renklidir. Bu renklere sahip vadilerde özellikle gün batımını izlemek benzersiz bir renk senfonisine şahit olmaktır. Geniş Kapadokya coğrafyasında gezerken vadinin yapısına göre değişik renklere ve şekillere sahip peri bacaları görebilmek mümkün. En güzelleri nerededir diye sorsanız bunun tek bir cevabı yoktur. Örneğin bu sayfadaki fotoğrafların her biri bambaşka yerlerde çekilmiştir. İşte bu doğal mucize on bin yıl boyunca en ilkelinden en modernine tüm insan topluluklarını cezbetmiş ve bölge Anadolu tarihi açısından hep önemli rol oynamış. Peri bacaları kolaylıkla işlenebilen kayaç yapısı nedeniyle kimi zaman bir bölgeyi koruyan bir kale, kimi zaman insanların yaşadığı bir ev, kimi zaman hastaların iyileştirildiği bir ocak, kimi zaman da dua edilen mekanlar olarak karşınıza çıkar. İşte Kapadokya bölgesinde bulunan peri bacalarının gizemi de bu noktada başlar. Peri bacalarından imal edilmiş evlerle kurulu bu köyde gezerken kendinizi mistik bir film platosunda veya tarih öncesi bir devirde hissedebilirsiniz. Zaman zaman duyacaksınız. Bilmem nerede peri bacaları varmış hem de Kapadokya’dan bile daha güzelmiş. İşte buna katılmam çünkü dünyanın çeşitli yerlerinde Kapadokya’ya benzer yerler olsa da insanların yüzyıllarca peri bacalarının içinde yaşadıkları bir başka yer yok. Hep merak ederim neden peri bacası ismi kullanılmış diye. Bugün sözlükten “baca” kelimesinin anlamına baktığımda bildiğimiz anlamının dışında bir de halk dilinde küçük pencere anlamına geldiğini öğrendim. Bu konuda iddalı değilim ama insanlar peri bacalarına oyulmuş delikleri perilerin yaptığını düşünerek “perilerin yaptığı pencereler” anlamında peri bacası kelimesini kullanmış olabilir. Neden periler? İşte bunu anlamak için Kapadokya’ya gelmeniz lazım. Perilere inanmasanız da bir peri masalı içinde olabileceğinizi düşüneceksiniz…

    Kapadokyanın Tarihi


    Kapadokya, (Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelir). Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır. İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler’in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hırıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler bölgeyi Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir. Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları’nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya’nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu’nun da önemli kavşaklarından biridir. MÖ XII. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun çöküşüyle bölgede karanlık bir dönem başlar. Bu dönemde Asur ve Frigya etkileri taşıyan geç Hitit Kralları bölgeye egemen olur. Bu Krallıklar MÖ VI. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer. Bugün kullanılan Kapadokya adı, Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına geliyor. MÖ 332 yılında Büyük İskender Persleri yenilgiye uğratır, ama Kapadokya’da büyük bir dirençle karşılaşır. Bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur. MÖ III. yy. sonlarına doğru Romalıların gücü bölgede hissedilmeye başlar. MÖ I. yy ortalarında Kapadokya Kralları, Romalı generallerin gücüyle atanmakta ve tahttan indirilmektedir. MS 17 yılında son Kapadokya kralı ölünce bölge Roma’nın bir eyaleti olur. Kapadokya MS III. yy’da Kapadokya’ya Hıristiyanlar gelir ve bölge onlar için bir eğitim ve düşünce merkezi olur. 303-308 yılları arasında Hıristiyanlara uygulanan baskılar iyice artar. Fakat Kapadokya baskılardan korunmak ve Hıristiyan öğretiyi yaymak için ideal bir yerdir. Derin vadiler ve volkanik yumuşak kayalardan oydukları sığınaklar Romalı askerlere karşı güvenli bir alan oluşturur. IV. yy, daha sonra “Kapadokya’nın Babaları” olarak adlandırılan insanların, dönemi olur. Fakat bölgenin önemi, III. Leon’un ikonları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaşır. Bu durum karşısında, ikon yanlısı bazı kişiler bölgeye sığınmaya başlar. İkonoklasm hareketi yüz yıldan fazla sürer (726-843). Bu dönemde birkaç Kapadokya kilisesi İkonoklasm etkisinde kaldıysa da, ikondan yana olanlar burada rahatlıkla ibadetlerini sürdürdüler. Kapadokya manastırları bu devirde oldukça gelişir. Yine bu dönemlerde, Anadolu’nun Ermenistan’dan Kapadokya’ya kadar olan Hıristiyan bölgelerine Arap akınları başlar. Bu akınlardan kaçarak bölgeye gelen insanlar bölgedeki kiliselerin tarzlarının değişmesine sebep olur. XI. ve XII. yüzyıllarda Kapadokya Selçukluların eline geçer. Bu ve bunu takip eden Osmanlı zamanlarında bölge sorunsuz bir dönem geçirir. Bölgedeki son Hıristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle, arkalarında güzel mimari örnekler bırakarak Kapadokya’yı terkettiler.

    KAPADOKYA'NIN KONUMU


    Roma İmparatoru Augustus zamanında Antik Dönemyazarlarından Strabon Kapadokya Bölgesi'nin sınırlarını güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölge olarak belirtir. Bu günkü Kapadokya Bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Daha dar bir alan olan kayalık Kapadokya Bölgesi ise Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara ve çevresinden ibarettir.

    Kaya Yapısı


    Kapadokya Bölgesi'ndeki Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ jeolojik devirlerde aktif birer volkandı. Bu volkanla birlikte diğer çok sayıdaki volkanların püskürmeleri Üst Miyosen'de ( 10 milyon yıl önce) başlayıp, holosen'e (Günümüze) kadar sürmüştür. Neojen gölleri altındaki yanardağlardan çıkan lavlar, platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen'den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almıştır.

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.