Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Weber'in ilk dönem sosyoloji kurucularında ayrıldığı en önemli nokta

Weber'in ilk dönem sosyoloji kurucularında ayrıldığı en önemli noktayı

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-11-26 05:41:00

    Cevap :  Weber, dönemin bir çok düşünüründe görebileceğimiz modernleşmeye yönelik ikircikli bir yaklaşıma sahipti, başka bir deyişle, ilerlemenin ve modernleşmenin getirdiği olumsuzlukların da farkındaydı. Söz konusu rasyonalizasyon ve bürokratikleşme, aynı zamanda dünyanın büyüsünün bozulmasını ve demir bir kafesi de beraberinde getiriyordu.

    Weber’in yazılarının büyük kısmı ekonomi, hukuk, felsefe, din tarihi ve sosyolojisi, karşılaştırmalı tarih ve sosyoloji konularını içermektedir. Çalışmalarının büyük bölümü de, modern kapitalizmin gelişmesiyle ve modern toplumun daha önceki toplumsal örgütlenme biçimlerinden hangi bakımlardan farklı olduğu ile ilgilidir. Bir dizi ampirik çalışmayla Weber, modern sanayi toplumlarının temel niteliklerinden bir bölümünü ortaya koymuş ve bugünün sosyologları için de merkezi olmayı sürdüren temel sosyolojik tartışmaları belirleme başarısını göstermiştir.

    Döneminin diğer düşünürleri gibi Weber de toplumsal değişmenin doğasını ve nedenlerini anlamaya çalışmıştır. Marx’tan etkilenmişti, ancak aynı zamanda Marx’ın kimi önemli görüşlerine de güçlü biçimde karşı çıkmaktaydı. Tarihin materyalist yorumunu reddetmiş ve sınıf savaşını, Marx’ın önemsediği denli önemsememişti. Weber’e göre ekonomik etkenler önemliydi ancak düşünce ve inançlar da toplumsal değişme üzerinde aynı düzeyde/derecede belirleyici etkide bulunabilmekteydi. Onun Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu kitabındaki amacı da, düşünce ve inançların kapitalizmin gelişimi üzerindeki etkisini göstermekti.

    Weber’in bir diğer farklılığı, ilk dönem sosyologlarının yapı/sınıf gibi bireye dışsal unsurların belirleyiciliğine ilişkin yaklaşımlarının aksine, -Alman tarihçi okulunun izlerini yansıtan bir şekilde- bireylerin toplumsal eylemleri üzerine yoğunlaşılması gereğinin altını çizmesidir. Toplumsal değişmenin ardındaki itici güç olarak, insan güdülerinin ve düşüncelerinin önemli bir paya sahip olduğunu göstermek istemiştir. Weber’e göre bireyler, özgürce eyleme ve geleceği biçimlendirme gücüne sahipti. Durkheim ve Marx’ın inandıkları gibi yapıların bireylere dışsal ya da onlardan bağımsız olduklarını pek düşünmüyordu. Bunun yerine, toplumdaki yapılar eylemlerin karmaşık bir etkileşimi tarafından oluşturulmaktaydı ve Weber’e göre, sosyolojinin görevi de bu eylemlerin gerisindeki anlamları yorumlayarak ortaya çıkarmaktı.

    Weber’in en etkin bazı yazıları, onun Batı toplumunun diğer önemli uygarlıklarla mukayeseli bir biçimde kendine özgülüğünü tahlil ederken, toplumsal eyleme olan ilgisini yansıtmaktadır. Batı’nın biricikliğini gösterebilmek amacıyla Çin, Hindistan ve Yakındoğu dinlerini incelemek suretiyle din sosyolojisi çalışmalarına önemli katkılarda bulunmuştur. Çin ve Hindistan’daki önde gelen din sistemleri ile Batı’daki Hıristiyan inançlarının belirli yönlerinin mukayesesini yapmak suretiyle kapitalizmin neden Batı Avrupa’da ortaya çıktığını delillendirmeye çalışmıştı. Böylelikle, bir yandan 19. yüzyıldaki gelişmiş sanayi Avrupasının üstünlüğünü dünyanın diğer medeniyet, kültür ve inanç sistemlerine karşı bilimsel olarak ispatlama ve diğer yandan da, Marx’ın insanlık tarihini ve özelde de kapitalist toplumun nasıl ortaya çıktığına ve nereye doğru evrileceğine ilişkin belli ölçüde determinist bir özellik de gösteren ekonomik açıklamalarını, kültürel düşünceler ve değerlerin hem toplumun, hem de bireylerin eylemleri üzerindeki belirleyici etkisini göstermek suretiyle çürütmeye çalışmıştı.

    Weber’in sosyolojik yaklaşımının ve sosyolojik yönteminin önemli bir parçası, onun ideal tip düşüncesidir. Toplumsal olguların araştırılmasında bir yöntem olarak, Weber, gerçek dünyada birebir var olmayan ve toplumsal gerçekliğin belli özelliklerini bünyesinde barındıran belli ölçüde sanal nitelikli ideal tiplerin yaratılmasını önerir. Ona göre, toplumsal olguların belirli boyutlarını içeren bu ideal tipler, gerçek dünyanın değerlendirilmesinde kendisiyle kıyaslanabilecek bir ölçüt olma özelliğine sahiptirler ve bu anlamda da toplumsal gerçekliğin ortaya çıkarılmasında son derece yararlı araçlardır. Bu anlamda ideal tipler sabit referans noktaları olarak hizmet görürler.

    Weber’e göre modern toplumun ortaya çıkışı, toplumsal eylem kalıplarındaki önemli değişikliklerle el ele gitmekteydi. Weber, insanların hurafe, din, töre ve uzun süredir var olan alışkanlıklara dayanan geleneksel inançlardan uzaklaştıklarına; bunun yerine, bireylerin eylemlerinin etki derecesini ve gelecekteki sonuçları dikkate alan akılcı, araççı hesaplamalar içine girdiklerini iddia etmekteydi (Weber’in, aynı zamanda sonraki dönemin sosyal bilimcileri tarafından geliştirilen sekülerleşme tezinde de işlenen meşhur ‘dünyanın büyüsünün bozulduğu’ şeklindeki tespiti). Sanayi toplumunda, duygulara ve işleri yalnızca kuşaklar boyunca yapılıp yapılmadıklarına bakarak yapmaya devam etmeye pek az yer vardı. Bilimin, modern teknolojinin ve bürokrasinin gelişimi Weber tarafından, bütünlüklü bir şekilde, toplumsal ve ekonomik yaşamın etkinlik ilkelerine göre ve teknik bilgiye dayanarak düzenlenmesi anlamında ussallaşma/rasyonalizasyon olarak adlandırılmaktaydı (krş. Durkheim’in mekanik dayanışma ve organik dayanışma veya F. Tönnies’in cemaat ve cemiyet ayrımları).

    Weber’e göre sanayi devrimi ile kapitalizmin gelişmesi, rasyonalizasyon yönündeki genel eğiliminin kanıtlarıydı. Kapitalizme egemen olan şey, Weber’e göre, sınıf savaşımı değil bilim ve bürokrasinin gelişmesiydi. Batı’nın diğer kültürler karşısındaki ayırt edici özelliğinin bilimselliği olduğunu ifade eder. Ancak ilerlemeye ilişkin bu olumlu yaklaşımlarına karşın, Weber, dönemin bir çok düşünüründe görebileceğimiz modernleşmeye yönelik ikircikli bir yaklaşıma sahipti, başka bir deyişle, ilerlemenin ve modernleşmenin getirdiği olumsuzlukların da farkındaydı. Söz konusu rasyonalizasyon ve bürokratikleşme, aynı zamanda dünyanın büyüsünün bozulmasını ve demir bir kafesi de beraberinde getiriyordu.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.