Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Yaratılış Destanı varyantları nedir

Bu sorunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz.

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Hypatia

    • 2016-11-16 03:12:29

    Cevap : Yaratılış destanının Sümerlerdeki birkaç varyantı şöyledir: 

    1.Varyant : “Tatlı su sembolü olan AP-SU ile tuzlu su sembolu olan TİYAMAT adlı bir kadın devden gökler ve yer oluşur ve sonra ise gök tanrısı ANU, hava tanrısı EN-LİL ve deniz tanrısı EA türer. EN-Kİ’nin yarattığı bu üç tanrının da, günü, ayı ve yıldızları yarattıkları görülüyor.”[64]

    2. Varyant: “Eposta izah edildiğine göre, başlangıçta yalnız su genişliği vardı. APSU (tatlı su) ile TİYAMAT (deniz, tuzlu su) beraber evreni ve tanrıları yarattılar. Sonra APSU tanrıların karşısına çıkmayı kastetti. Her şeyden haberi olan EN-Kİ onu yok etti. Öfkelenen TİYAMAT, tanrıların karşısında mücadele etmeyi kendi üstlendi. Tanrıların hiçbirisinin onun karşısında duracak gücü yoktu. Nihayet, EN-Kİ'nin oğlu MARDUK (Mar-Ud) TİYAMAT’ın karşısına mücadele etmek için kendisini teklif etti. Bunun için o, tanrılara birkaç şart önerdi... Meşveret için toplanan tanrılar MARDUK’un teklifini onayladılar ve ona yasal güç verdiler. Ağır savaşlar sonucu MARDUK TİYAMAT’ı yendi ve onun yarı gövdesinden göğü yarattı, sonra ayı ve yıldızları donattı. TİYAMAT’a güvenen bir tanrının kanından ise insanı yarattı. Sonra tanrılar meclisi onun bu başarısı onuruna ona şükranlarını sunarak onun için muhteşem bir tapınak inşa ettiler ve şenlik, toy tuttular.”[65] 

    3. Varyant: Bu destanın yine bir varyantını Kramer, Sümer yazıtlarından sonuç çıkararak şöyle izah ediyor: Göğü ve yeri yaratan “Nammu” adlı bir hanım tanrıça olmuştur. Dünya bir biteviye dağ, bu dağın eteği yer ve zirvesi gök imiş. Gök tanrısı AN ve yer tanrısı KI olup onların ikisinden de hava tanrısı EN-LİL türemiştir. Başka bir rivayete göre, dünya bir ulu ağaç, onun başı gök ve tanrıların durağı, aşağı yer ve yaratıkların yaratıldığı mekân sayılır. Sümerlerin kutsal kenti “Nippur” En-Lil'in yurdu sayılmıştır. Kentin tapınağının sekisine ise “dur-an-kı” yani yer ile göğün arasındaki durak denilmiştir.”[66]

    4. Varyant: İnsanın yaratılışı: “Sümerin son dönemindeki ERİDU kenti ile ilgili mitin, insanın yaratılışına ait olduğu açıkça görülüyor. Bu mitin merkezine EN-Kİ’den yakın duran yoktu. O, akıl ve gaybın tanrısı derecesinde alkışlanmış (öğülmüş), ERİDU ve diğer Sümer kentlerin yöneticisi olan ME'leri idare etmiştir.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Mstftvs

    • 2017-06-06 15:27:49

    Cevap : İnsanoğlu dünya üzerinde var olduğu tarihten itibaren bir arayış içerisindedir. Bu arayışın başında da merakı gelmektedir. İnsan bu merakı sayesinde gelişme elde etmiştir. İnsanın merakının başında da nereden geldim-nereye gideceğim? Sorusu ve bu soruya cevap aramak gelmektedir. İşte insanın yaratılışı ve bu yaratılışa bulduğu cevap bu bağlamda çok önem taşımaktadır. İnsanlığın bilgi birikimine baktığımız zaman, bilgi kaynağının iki yönden gelişme gösterdiğini görmekteyiz. Bu kaynakların birincisi inançlarından gelen bilgi, bir diğeri ise duyu organlarıyla çevresini algılaması neticesinde elde ettiği bilgilerdir. İnsanlığın üzerinde durduğu önemli konuların başında yaratılışı gelmektedir. Bu hususta referans kaynağı olarak başvurabileceğimiz kaynakların başında kutsal metinlere ve destanlar gelmektedir. Yaratılış konusuna cevap ararken biz bir taraftan kutsal metinlerdeki yaratılış konusuna değinirken diğer taraftan da Türk yaratılış destanındaki, yaratılış ile Kur’an da ki yaratılış arasındaki benzer noktalara dikkat çekmeye çalışacağız. Kendilerine peygamber gelen kavim olan İsrailoğulları ve son peygamber Hz: Muhammed’in yaşadığı çevre olan Arap yarımadası dışındaki kavim ve milletler ise bu kutsal metinlerden çok sonraları haberdar olmuşlardır. Tarihi oluşum itibarı ile Türk yaratılış destanı “Tevrat’tan” sonra, Kur’an-dan da önce olmasına rağmen aralarında benzerlikler vardır. Biz bir taraftan kutsal metinlerdeki yaratılış konusuna değinirken diğer taraftan da Türk yaratılış destanının oluşumundaki etkileri irdelemeye çalışacağız. Burada Tevrat’ın ilk bölümü olan yaratılış (tekvin) bölümünü aktarmakta fayda görmekteyiz: “ Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı ın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu. Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı gök kubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu. Tanrı, "Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün" diye buyurdu ve öyle oldu. Kuru alana "Kara", toplanan sulara "Deniz" adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. Tanrı, "Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin" diye buyurdu ve öyle oldu. Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu. Tanrı şöyle buyurdu: "Gök kubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin." Ve öyle oldu. Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gök kubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu. Tanrı, "Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun" diye buyurdu. Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. Tanrı, "Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın" diyerek onları kutsadı. Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu. Tanrı, "Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen*fa*[1] türetsin" diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. Tanrı, "İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun." Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, "Verimli olun, çoğalın" dedi, "Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak. Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum." Ve öyle oldu. Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.” Tevrat’taki bu yaratılış bölümüyle Kur’an da ki Fusulet suresindeki yaratılış arasında benzerliği anlamak mümkündür. Bu benzerlik kainatın ve içerisindekilerin yaratılışı ile ilgili benzerliktir. “De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O a ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir. O yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti. Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler. Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, azîz, alîm Allahın takdiridir.”[2] Tevrat’ın 27. ayetindeki “Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, insanları erkek ve dişi olarak yarattı” ayetiyle; Kur’an da ki Hicr ve Nisa surelerin de ki ayetler arasında ki benzerliği de anlamak kolaydır: “Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık. Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık. Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!"[3] “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah an ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.”[4] Mukaddes Kitabın Tekvin bölümündeki yaratılış ile Kur’an arasındaki yaratılış arasında büyük bir benzerlik vardır. Tekvin’de Tanrı insanı kendi suretimiz de yaratacağız ifadesini kullanırken, Kur’an da ise insanı balçıktan yarattık ve sonra ona ruhumuzdan üfledik ifadesi kullanılmaktadır. Türk yaratılış destanına geçmeden önce Kur’an da ki yaratılışla ilgili ayetlerden bazılarını toplu olarak ortaya koymakta fayda görmekteyiz. Kur’an insanın yaratılış merhalelerini şu şekilde ortaya koymaktadır: 1-Sudan Her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? (Enbiya 30 Allah, her dabbeyi [her hayvanı, her canlıyı] sudan yarattı. (Nur 45) Sudan bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyete dönüştüren Odur. (Furkan 54) 2-Topraktan Allah nezdinde İsa ın durumu, Âdemin durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ol dedi ve oluverdi. (Al-i İmran 59) Sizi topraktan yaratması, Onun [varlığının] delillerindendir. (Rum 20) O sizi yerden [topraktan] yarattı. Ve sizi o yerde yaşattı. (Hud 61) Sizi yerden [topraktan] yarattık; yine sizi o yere [toprağa] döndüreceğiz. (Taha55) 3-Balçıktan Biz insanı, kuru çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattık. (Hicr 26) O sizi çamurdan yarattı. (Enam 2) Biz insanı süzme çamurdan yarattık. (Müminun 12) O, insanı, pişmiş [tuğla gibi] bir balçıktan yarattı. (Rahman 14) 4- Toprak ve Meni Allah sizi topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O un bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. (Fatır 11) Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere Kur’an insanın yaratılışı konusunda tek bir çeşitten bahsetmemektedir. Kur’anın ortaya koyduğu metoda baktığımız zaman İnsanın yaratılışı merhale, merhaledir. İlk yaratılış topraktandır.Bu yaratılış konusunu da Kur’an farklı şekillerde ele almaktadır. Bazen asıl unsur olarak toprak, bazen, balçık, bazen çamur ifadeleri kullanmaktadır. Ama sonuç yine topraktır. Fakat insanın yaratılışındaki bir gerçeği hiçbir zaman göz ardı etmememiz gerekir. Arz daha önce insanın hayatını ikame ettirebileceği uygun hale getirildikten sonra, insanın yaratılışı gerçekleşmiştir. Bu insanın bedensel(ceset) boyutunun yaratılışıdır. Yoksa insanın ruhsal (metafizik) boyutta yaratılışı çok daha öncedir. Kur’an bu durumu şu ayetle ortaya koymaktadır: “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şahit olduk, dediler.”[5] Türk yaratılış destanına geçmeden önce, Tarihi süreç içerisinde Türklerin çok çeşitli inanç sistemi içerisinde olduklarını unutmamamız gerekir. Tarihin erken döneminden itibaren dünyanın çeşitli coğrafi kesimlerine dağılan ve her gittikleri yerde çeşitli inanç sistemiyle karşılaşan Türklerin, bu inançlardan etkilenmeleri normaldir. Yaradılış Destanı – (Türk Kozmogonisi) “Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu. Göklerden gelen bir ses Tanrı Ülgene denizden çıkan taşı tutmasını söyledi. Göğün emri ile oturacak yer bulan Tanrı Ülgen artık yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi. Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım. Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayım Su içinde yaşayan Ak Ana, su yüzünde göründü ve Tanrı Ülgene şöyle dedi: Yaratmak istiyorsan Ülgen, Yaratıcı olarak Şu kutsal sözü öğren De ki hep," yaptım oldu " başka bir şey söyleme. Hele yaratır iken,"yaptım olmadı" deme. Ak Ana bunları söyledi ve kayboldu. Tanrı Ülgenin kulağından bu buyruk hiç gitmedi. İnsana da bu öğüdü iletmekten bıkmadı : "Dinleyin ey insanlar, varı yok demeyin. Varlığa yok deyip de, yok olup da gitmeyiniz" Tanrı Ülgen yere bakarak : " Yaratılsın yer!" Göğe bakarak "Yaratılsın Gök!" Bu buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış. Tanrı Ülgen çok büyük üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların üzerine konmuş. Böylece dünya gezer olmamış bir yerde sabit olmuş. Tanrı Ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye Mandışireye balıkları denetleme görevi vermiş. Tanrı Ülgen, dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen etekleri dünyaya değmeyen büyük Altın Dağın başına geçip oturmuş. Dünya altı günde yaratılmıştı, yedinci günde ise Tanrı Ülgen uyumuş kalmıştı. Uyandığında neler yarattım diye baktı: Ayla güneşten başka fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmıştı. Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil gördü" insanoğlu bu olsun, insana olsun baba." dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. Tanrı Ülgen bu ilk insana "Erlik" adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. Ancak Erlikin yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. Tanrı Ülgen gibi güçlü ve yaratıcı olmadığı için öfkelendi. Tanrı Ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan yedi insan yarattı. Erlikin yarattığı dünyaya zarar vereceğini düşünerek insanı korumak üzere Mandışire adlı bir kahraman yarattıktan sonra yedi insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından üfleyerek başlarına akıl verdi. Tanrı Ülgen insanları idare etmek üzere May-Tereyi yarattı ve onu insanoğlunun başına han yaptı. Yakutlardan (Saka) derlenen yaradılış efsaneleri de Altay yaradılış destanının yakın varyantı niteliğindedir.”[6] Türk yaratılış destanlarının çeşitli veryantları üzerinde çok değerli araştırmalar yapan Prof. Dr. Bahaddin ögel Beyin bu konudaki bir iki mütealasına değindikten sonra kutsal metinlerle Türk yaratılış destanı arasındaki benzerliklere değine biliriz. “Türk yaratılış destanlarına baktığımız zaman diğer inanç sistemlerinden oldukça etkilendiğini görmekteyiz. “Sık sık söylediğimiz gibi, Türk kavimlerine zamanla birçok yeni din ve kültür tesirleri girmiş ve bunların sonuncunda da Türk dininde, birçok aykırı fikirler meydana çıkmıştı.”[7] Yine bu konuda “Altay Yaratılış destanlarına Mani dininden tutalım, ta Budizm, Lamaizm ve hatta Hıristiyanlık gibi türlü dinlerin, türlü tesirleri girmiştir.”[8] Biz bu çalışmamızda çeşitli din ve inanç sisteminin tesiri altında kalan Türk yaratılış destanları ile Kur’an arasındaki ortak benzerlikler üzerinde durmaya çalışacağız. 1- Tanrı benzerliği: Kitap-ı Mukaddes: “ Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı ın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.” Kur’an-ı Kerim: “De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğrulmamıştır. Hiçbir şey O’na eş ya da denk değildir.”[9] Türk yaratılış destanı: “Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu.” 2- Yer ve Göğün yaratılış benzerliği Kitap-ı Mukaddes: “ Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı ın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu. Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı gök kubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Kubbeye "Gök" adını verdi.” Kur’an-ı Kerim: “Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de bizzat kendilerinin yaratılışına şahit tuttum. Ben yoldan çıkaranları yardımcı edinecek değilim.”[10] Türk yaratılış destanı: Göklerden gelen bir ses Tanrı Ülgene denizden çıkan taşı tutmasını söyledi. Göğün emri ile oturacak yer bulan Tanrı Ülgen artık yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi. Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım. 3- Yeryüzünün insan yaşamına elverişli hale gelmesi: Kitap-ı Mukaddes: Tanrı, "Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin" diye buyurdu ve öyle oldu. Kur’an-ı Kerim: “Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık. Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâla şükretmeyecekler mi?”[11] Türk yaratılış destanı: Tanrı Ülgen, dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen etekleri dünyaya değmeyen büyük Altın Dağın başına geçip oturmuş. Dünya altı günde yaratılmıştı, yedinci günde ise Tanrı Ülgen uyumuş kalmıştı. 4- İnsanın yaratılışı: Kitap-ı Mukaddes: Tanrı, "İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun." Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, "Verimli olun, çoğalın" dedi, "Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. Kur’an-ı Kerim: : "Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!”[12] Türk yaratılış destanı: Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil gördü" insanoğlu bu olsun, insana olsun baba." dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. 5- İnsanın Tanrı ile mücadeleye kalkışması: Kitap-ı Mukaddes: Onları kutsayarak, "Verimli olun, çoğalın" dedi, "Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. Kur’an-ı Kerim: İnsanı bir spermden yarattı. Bir de bakmışsın insan, açıkça kafa tutan bir hasım oluvermiştir. Türk yaratılış destanı: Tanrı Ülgen bu ilk insana "Erlik" adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. Ancak Erlikin yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. Tanrı Ülgen gibi güçlü ve yaratıcı olmadığı için öfkelendi. Bu ve benzer ortak noktaları ele aldığımız zaman, Türk yaratılış destanı kutsal metinlerle büyük ölçüde benzerlikler göstermektedir. Her ne kadar Türk yaratılış destanında Tanrı Ülgen’in üstünde ona akıl veren “Ak Ana” bir üstün tanrısal güç olarak gözükse bile yaratılışın kaynağı tanrısaldır. İnsanın yaratılışında toprak ve su hakimdir. Biz bu çalışmamızla bir gerçeğe de ışık tutmaya çalışmaktayız. Kur’an-ı Kerim’de ifade bulan bu gerçek şu ayeti kerimde zikredilmektedir: “(Allahın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.”[13] Bu ayeti kerimde bize göstermektedir ki her ne kadar Kur’an-ı Kerim’de ismi zikredilmemiş olsa da, Türk milletine de kendi dilleriyle konuşan peygamber gelmiştir. İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem’den itibaren tevhit akidesinin temel prensiplerinde değişiklik olmadan Hz: Muhammed’e kadar gelmesi bu tezimizi güçlendirmektedir. Destanların oluşum zamanından asırlar sonra vahyedilen Kur’an ayetlerinde, Türk destanlarındaki motiflere rastlanması, bir taraftan Türklerin inanç sisteminin temelinde vahye dayalı bilginin bulunduğunun işaretini vermekte, diğer taraftan da peygamberlerin sadece Ortadoğu coğrafyasında yaşadığının iddia edilmesinin doğru olmadığını da ortaya koymaktadır. Türk Yaratılış Destanı ile Kur’an ayetlerinde ifade edilen yaratılış arasındaki benzerlik bizi gerçeğe götürmektedir. O gerçek de insanın olduğu kadar milletlerinde hafızasında en belirgin yer eden etki, o milleti oluşturan bireylerin inanç sistemidir. Bu inancı insanlar yaşadıkları ortamda hayatın bütün safhasına yansıtmışlar ve bu inanç sayesinde geleceklerini garanti altına almışlardır. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Türk yaratılış destanı ve Kur’an da ki yaratılış benzerlikleri özde ikisinin de tek kaynaktan beslendiğinin kanıtıdır. O kaynakta ilahi kaynaktır. Her ne kadar Türk yaratılış destanın da bu ilahi mesaj biraz değişikliğe uğramış olsa da netice itibarıyla temel sonucu etkilememektedir. Diğer taraftan bu durum şu gerçeği de ortaya koymaktadır. Türklerde ki Tanrı inancının menşeine bakacak olursak, bunun sonuç da ilahi kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz… Mehmet BAŞTÜRK [1] "Sürüngen": İbranice sözcük fare, böcek gibi öteki kara hayvanlarını da kapsıyor. [2] Fusulet,9-12 [3] Hicr,26-29 [4] Nisa, 1 [5] Araf, 172 [6] Doç.Dr. Hüseyin Aydın, Yaratılış ve Gayelik, Sh.,25-29 [7] Prof. Dr. Bahaddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. 1, Sh: 430 [8] Prof. Dr. Bahaddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. 1, Sh: 432 [9] İhlas, 1-4 [10] Kehf, 51 [11] Yasin, 34,35 [12] Hicr,28,29 [13] İbrahim, 4
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.