Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Yaşadığımız yerle ilgili gezi yazısı

yaşadığımız yerle ilgili gezi yazısı örneği

Bu soruya 3 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Ödevci_8

    • 2015-04-07 20:24:45

    Cevap : Ülke sınırları dışına çıkmadan, yaşadığım, hayran olduğum kenti, benim gözümden anlatmak istiyorum sizlere. Anlatmak istediğim yerde; deniz, gökdelenler veya yüksek dağlar yok. Ancak her binanın duvarına, her asfaltın üzerine kazınmış koca bir tarih var.

    Söz ettiğim kent Ankara. Benim doğup büyüdüğüm yer. Tarihin pek çok dönemecine tanık olmuş, Tunç Çağı Hatti, Hitit, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Galatyalılar, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklular, Osmanlı İmparatorluğu ve Firigya gibi uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir kent Ankara.

    Başkentte yaşayan her insan için farklıdır her gün. Küçük bir çocuk için okula gitme heyecanı, bir işadamı için işine giderken trafiğin yaşattığı bunaltı, sevgililer için birbirlerini görme sevinci, bir suçlu için hapisten kurtulmaya bir gün daha yaklaşmanın verdiği değişik duygular... Yollar arabalarla, kaldırımlar koşuşturan insanlarla doludur. Ancak herkesin aklında sanki aynı düşünce vardır; tatile gidip Ankara'dan uzaklaşmak. Öte yandan, herkes de bilir ki, ev gibisi, Ankara gibisi yoktur. Tatil sadece değişikliktir; Ankara ise en değer verdikleri evleridir. İşte böylesine bağlıdır insanlar Ankara'larına.FOTOGRAF: Torun Çelebiler SeyahatnamesiGünün herkes için farklı olması gibi, her sokaktaki hayatlar da farklı farklıdır. Bir sokakta lüks evler, son model arabalar görürken, diğer bir yanda kırık dökük duvarlı gecekondular çarpar gözünüze. Ankara halkı buna alışkındır. Ancak bence bu durum, her tip insanın bir arada bulunduğu bu kent, insanlık duygusunu geliştirmekte. İnsanlar başkalarına bakarak, elindekinin değerini bilmeyi öğrenmektedir bu kentte.

    Her gün okula servisle giderken, oturduğum koltuğun yan camından dışarıyı izliyorum. Gittiğimiz yollar hep aynı olmasına rağmen her gün yeni bir şeyler fark ediyorum. Her ağaç dalındaki kuş, her çimendeki böcek, binalarda yanan her ışık, okula giden her çocuk, yolda ilerleyen her araba, işçiler, gökyüzündeki her bulut, kaldırımlardaki her küçük iz; Ankara'yı Ankara yapan şeylerdir.İşte ben, her gün bunlara dikkat ediyorum. Her gün yeni bir yönünü keşfediyorum Ankara'nın. Her adımımda tekrar seviyorum. Sınırları içinde yaşadığım her gün, kurduğum ya da bitirdiğim her arkadaşlık, ailemle geçirdiğim her dakika, okulum, dostlarım, çalan her müzik beni daha da çok bağlıyor Ankara'ya.Her sabah güneşin doğuşu, her akşam güneşin batışı, yağmur damlalarının yere düşüşü, bulutlar... Belki bunlar her ülkenin her şehrinde var; ama Ankara'da daha bir başka. Çünkü Ankara'nın güneşi, Ankara'nın yağmuru ve Ankara'nın bulutlarıdır bunlar.Sıradan değillerdir.

    İnsanlar yaşayacakları yeri seçerken deniz olması çok önemlidir onlar için. Deniz; özgürlük, sonsuzluk, mutluluk, huzur gibi anlamlar ifade eder onlara. Ama bilmezler ki bu anlamlar sadece somut bir şeylerde bulunabilecek şeylerdir. Ankara bibi şehirler, yaşamayı bilenlere, yaşamı sevenlere altın tepside sunar bunları. Nerde nasıl yaşayarak mutlu olacağını, yaşamı seveceğini bilmiyorsan bile, Ankara öğretir sana.Tüm güzelliklerini sunar. Adım adım gezmek, her sokağı avucunun içi gibi bilmek ister insan; ama yapamaz. Çünkü bir anne kalbine benzer Ankara; güzel, sevecen koruyucu ve bir o kadar da büyük...FOTOGRAF: Torun Çelebiler SeyahatnamesiAnkara, eğlence ve teknoloji yönünden de çok gelişmiştir. Partiler, sinemalar, konserler, tiyatrolar, maçlar, sirkler gibi sosyal aktivitelerin birçoğu vardır. Bunları görmek için kalkıp başka bir yerlere gitmenize gerek yok kısacası. Teknolojik açıdan gelişmişliği de yüksek seviyelerdedir. Her istediğinize anında ulaşmak mümkündür.

    Eğlence yanı sıra tarihi yerler açısından da çok zengindir. Tarihin eski yıllarında bir çok farklı uygarlığa ev sahipliği yapmış olması, bir çok kültürün bir arada bulunmasına, tarihi eser çeşitliliğine neden olmuştur. Ankara'daki müzelerde gerçekten görmeye değer eserler var. Bu eserler bizi hem eski uygarlıklar açısından, hem de güzel Ankara'mız açısından bilgilendirmekte.

    Şimdi size Ankara'yı sevmemin en büyük nedeninden söz edeceğim. Bu neden, en değer verdiğim, hayran olduğum ve sevdiğim insanla; Atatürk ile aynı şehirde olduğumu bilmektir. Atam her zaman kalbimdeydi, şu an da kalbimde ve kalbimde olacak da, ancak aynı sınırlarda olmak, kendimi daha iyi hissettiriyor, ona daha yakın olduğumu düşünüyorum. Atamız ve silah arkadaşları olmasa şu an olmayacak ülke topraklarının değerini bilmeli, Atatürk'ü, Anıtkabir'i ziyaret etmeliyiz. Ülkemize sahip çıkarak, ona kötü söz söyletmeyerek, ve ülkemizi yıkmak isteyenlere karşı kanımızın son damlasına kadar savaşarak ülkemizi korumalı, Atamıza ve silah arkadaşlarına olan minnetimizi göstermeliyiz. Eskiden Ankara halkı, Atatürk'e ve Türk ordusuna olan sevgi, saygı ve minnetlerini göstermek için bir türkü söylemişlerdir:FOTOGRAF: Torun Çelebiler SeyahatnamesiAnkara'nın taşına bak Gözlerimin yaşına bak Biz düşmanı esir ettik Şu feleğin işine bak Pek şanlıyız Ankara'nın taştır yolu Her tarafı asker dolu Artık yetiş Kemal Paşa Kan ağlıyor Anadolu Pek şanlıyız Ankara'da şanlı ordu Her tarafa çadır kurdu Türk ordusu karşısında Zalim düşman kaçıyordu Ankara'dan uçan kuşlar Aydın yaylasında kışlar Düşman bize teslim oldu Kolu nişanlı çavuşlar Pek şanlıyız.

    Ülkemizin, tüm toprakları çok güzel ve değerlidir. Ancak ben, doğup büyüdüğüm şehri anlattım size. Çünkü Ankara'ya çok alıştım, Ankara'yı çok seviyorum ve Ankara'nın bende farklı anlamları var. Ülkesine bağlı her insanın, ülkesini gezmesini, Ankara'ya da gelip Atasını ziyaret etmesinin gerektiğini öneriyorum ve Ankara'yı benim kadar çok seveceklerini umuyorum. Sözlerimi bir iki dize ile tamamlamak istiyorum:

    Her anımda, her adımımda, Daha da çok bağlanıyorum sana, Yollarının sonu deniz olmasa da, Seni seviyorum Ankara!
    Diğer Cevaplara Gözat
    Yaşadığımız yerle ilgili gezi yazısı

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap

    Sudehatice45

    • 2017-01-31 04:16:27

    Cevap : ben resmini koydummmm
    Yaşadığımız yerle ilgili gezi yazısı

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap

    Ödevci_8

    • 2015-04-07 20:22:40

    Cevap : Memleketim ve yaşadığım yer farklı olsa da hayatımın önemli bölümünü geçirdiğim için Ankaralı sayılırım. Oldum olası misafirlerimize Ankara’yı gezdirmek sıkıntılı bir konuydu. Başkentimiz ve 2. büyük şehrimiz olmasına rağmen Ankara’da Anıtkabir, hayvanat bahçesi, Hacı Bayram Camii’nden başka gezilecek pek yer yoktu. Tarih sevenler kale ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne, gençler de Tunalı Hilmi ve Bahçeli 7. cadde’ye giderdi. Pikniğe Bayındır Barajı’na, Ulus’ta da eski TBMM binasına uğrandı mı Ankara biterdi. Ancak son yıllarda durum değişti. Gerek belediyelerin gerekse Ankara sevdalılarının çalışmalarıyla var olan gezi alanları yenilenirken, onlarcası da gün yüzüne çıkarıldı. İnanması güç ama liste hayli uzun, meraklısı içi büyükşehir belediyesinin web sayfasını öneriyorum. Yaklaşık 3000 yıl önce kurulan Ankara’ya Galatlar bugünkü kalenin bulunduğu kayalık nedeniyle “durduran, yol kesen” anlamında “ANKYRA” demişler. Bu deyim sonraları gemicilikte çapa (anchor) olarak kullanılmış. Ankara’nın bir diğer ismi olan ENGÜRÜ ise bir zamanların bağlık Ankara’sını anlatmak için Farsça “üzüm” demek olan “engür” sözcüğünden türetilmiş. Rivayete göre Ankara’nın kurucusu Frig kralı Gordios ya da onun oğlu Midas’tır. Tarih boyunca birçok farklı kültüre ev sahipliği yapan Ankara 13 Ekim 1923’te başkentimiz olarak ilan edilmiştir. Son Ankara seyahatimde alternatif bir Ankara gezisine katıldım ve hiç bilmediğim yerleri görme şansım oldu. HAMAMÖNÜ Gezimizin ilk durağı tarihi Ankara evleriyle ünlü Hamamönü bölgesi. Altındağ Belediyesi’ne bağlı bu bölge yıllarca harabe bir halde iken son beş senede yapılan çalışmalarla son derece şık, turistik bir yere dönüşmüş. Ev ve sokaklar restore edilmiş ve çeşitli kafe ve hediyelik eşya dükkânlarıyla donatılarak genç-yaşlı, yerli-yabancı gezginler için mutlaka uğranılması gereken bir yer halini almış. Adını II. Murat zamanında yapılan Karacabey Hamamı’ndan alan bölge, Hacettepe Üniversitesi merkez kampüsünün yanında, Taceddin Dergâhı ve Mehmet Akif Ersoy Evi’nin de bulunduğu yerdir. Hamamönü meydanında restorasyon sırasında yerleştirilen bir saat kulesi ve Mehmet Akif heykeli yer almaktadır. Milli mücadele yıllarında Mehmet Akif’e ev sahipliği yapan Taceddin Dergâhı, Kanuni zamanında yapılmıştır. Küçük caminin içi ve dışı son derece sade ve şık. Arka bahçeyi gösteren aşağıdaki fotoğrafta bayrağın altındaki çiçekli kısım 2009’da helikopter kazası sonucu hayatını kaybeden BBP lideri Muhsin YAZICIOĞLU’nun mezarıdır. Müze haline getirilen Mehmet Akif Ersoy Evi iki katlı ahşap bir Ankara evidir. Üst kata çıkan tahta tırabzanlı merdiven boyunca Ersoy’a ait fotoğraflar bulunmaktadır. Şaire ait kişisel eşyaların sergilendiği bu müze Kurtuluş Savaşı’nda İstiklal Marşımızın yazıldığı yerdir. Evin duvarında İstiklal Marşı’nın eski yazıyla elde yazılmış kopyası yer almaktadır. Müzeden ayrıldıktan sonra özenle düzenlenmiş Hamamönü’nün popüler yerlerinden Sanat Sokağı’na geliyoruz. 22 tane eski Ankara evinin restorasyonuyla oluşturulan ve sadece sanata hizmet veren bu sokakta, alt katları galeri üst katları atölye olarak kullanılan konaklar var. Eski el sanatlarının yaşatılması amacıyla sanatçılara tahsis edilen bu konaklarda eserlerin satışı da yapılıyor. Hamamönü sokaklarında dolaşırken insan Osmanlı dönemini anlatan filmleri, belgeselleri hatırlıyor ve başka bir dünyaya gidiyor. Sanki her an kapıdan elinde şemsiyesi, yüzünde peçesiyle bir kadın çıkacak ya da macun satan bir adam kafasında fesiyle köşeyi dönecek gibi geliyor. Ramazan’da düzenlenen eğlencelerle beraber bir başka güzel olduğunu öğrendiğimiz Hamamönü’nden, camileri, yeşil alanları ve el emeği ürünler pazarını da arkamızda bırakarak ayrılıyoruz. VAKIF ESERLERİ MÜZESİ İkinci durağımız Ulus. Atatürk Bulvarı’nda yer alan Vakıf Eserleri Müzesi 1927 yılında ilkokul olarak tasarlanan ancak 1941 yılına kadar Hukuk Mektebi olarak hizmet veren binada yer almaktadır. Yıllarca farklı kurumlara ev sahipliği yapan bina son olarak Ankara Müftülüğü’nün de taşınmasıyla 2007 yılından itibaren müze olarak hizmete girmiştir. Müzenin sergi salonlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü depolarında muhafaza edilmiş Türkiye’nin bütün yörelerinden toplanmış halı ve kilim örnekleri, şamdanlar, Kur’an-ı Kerimler,  saatler, hat levhaları, eski camilerin kapı-pencere kanatları, vaaz kürsüleri, çini panolar, para keseleri, Kâbe örtüleri ve benzeri eşsiz varlıklar sergileniyor. Müzede en geniş yeri kaplayan kilim ve halılar konservasyon laboratuarında incelenip, temizleniyor ve bakımı yapıldıktan sonra sergileniyor. Müzeyle ilgili dikkatimi çeken iki şeyden birisi sergilenen şeylerin çoğunun yıllar önce çalınıp yurtdışına çıkarılmış, daha sonra tekrar bulunarak ülkeye teslim edilmiş tarihi eserler olması.  İkinci nokta ise müzede kullanılan teknoloji. Sergilenen eserler çok eski olsa da dokunmatik bilgi ekranlarından, sesli rehber sistemlerine ve aynı alanda daha çok sayıda eseri sergileyebilmek amacıyla kitap sayfaları şeklinde, raylı sistem şeklinde ve çekmeceli dolaplar şeklindeki platformlara kadar kullanılan teknolojinin yeniliği dikkate değer. CERMODERN Sıradaki noktamız CerModern. Cumhuriyetin ilk yıllarında demiryollarının millileştirilmesinin ardından 1926-27 yıllarında vagon bakım atölyesi olarak inşa edilen cer atölyeleri 1995’te korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiş daha sonra da restore edilerek bir modern sanatlar merkezi olarak hizmete girmiştir. Cer: Çekme, Cer Atölyesi: Çeken ve çekilen araçlar atölyesi anlamına gelmektedir. CerModern, süreli sergi galerileri, fotoğraf galerisi, müze mağazası, konferans salonu, kafe ve heykel park alanıyla sanatsal çeşitliliğe ev sahipliği yapıyor. İçerisinde yer alan fotoğraf sergisini de gezdikten sonra bahçedeki bir heykel grubumuzda yer alan orta yaşlı üyelerimize tanıdık geliyor. Rehberimizden edindiğimiz bilgiye göre “Su Perileri” isimli bu heykel 1924’te İtalya’dan getirilmiş. Uzun yıllar Tandoğan Meydanı’nı süsleyen heykel bir şekilde kaldırılmış ve 18 yıl depoda bekledikten sonra Cer Modern’in bahçesinde konumlandırılmış.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.