Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Din
  • 3 yıl önce
  • 1 Cevap

Yasin Suresi

Bu soruya açıklama yazılmamış..

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-04-23 21:39:20

    Cevap : Özellikleri:
    Kuran-ı kerimde 36. suredir. 83 ayetten oluşur. 

    Türkçesi:
    1. Yâsîn.

    2. (2-3) Ey Muhammed! Hikmetli Kur’ân’a andolsun ki, sen risâlet görevi verilmiş peygamberlerdensin.

    3. (2-3) Ey Muhammed! Hikmetli Kur’ân’a andolsun ki, sen risâlet görevi verilmiş peygamberlerdensin.

    4. Dosdoğru bir yol üzerindesin.

    5. (5-6) Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah’ın indirdiği (Kur’ân) ile korkutasın.

    6. (5-6) Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah’ın indirdiği (Kur’ân) ile korkutasın.

    7. Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.

    8. Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.

    9. Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.

    10. Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.

    11. Sen ancak Kur’ân’a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah’tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.

    12. Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir «imam-ı mübin»de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.

    13. Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.

    14. Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: «Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz.» dediler.

    15. Onlar da: «Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.» dediler.

    16. Peygamberler dediler ki: «Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.»

    17. «Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir.»

    18. Onlar dediler ki: «Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur.»

    19. Peygamberler de şöyle cevap verdiler: «Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz.»

    20. O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: «Ey kavmim! Uyun o elçilere!»

    21. «Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.»

    22. «Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O’na götürüleceksiniz.»

    23. «Hiç ben O’ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar.»

    24. «Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.»

    25. «Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni.»

    26. (Sonra ona) «haydi gir cennete!» denildi. O da dedi ki: «Ne olurdu kavmim bilseydi!»

    27. «Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını.»

    28. Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

    29. Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.

    30. Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.

    31. Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.

    32. Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.

    33. Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

    34. Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.

    35. (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?

    36. Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ın şanı ne yücedir.

    37. Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.

    38. Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.

    39. Ay’a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.

    40. Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.

    41. Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.

    42. Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.

    43. Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.

    44. Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.

    45. Durum böyle iken onlara: «Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin» denildiği zaman,

    46. Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.

    47. Onlara: «Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın» dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: «Allah’ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?» dediler.

    48. Yine onlar: «Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?» diyorlar.

    49. Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

    50. O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.

    51. Sûr’a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.

    52. Onlar: «Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân’ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler» derler.

    53. Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.

    54. Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

    55. Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.

    56. Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.

    57. Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.

    58. (Onlara) Rahîm olan Rab’den «selâm» sözü vardır.

    59. Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.

    60. (60-61) «Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?» (buyurulacak)

    61. (60-61) «Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?» (buyurulacak)

    62. Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?

    63. İşte bu size vaad edilen cehennemdir.

    64. Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.

    65. Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.

    66. Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?

    67. Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.

    68. Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?

    69. Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur’ân’dır.

    70. (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.

    71. Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.

    72. Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.

    73. Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

    74. Onlar, Allah’tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.

    75. Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.

    76. O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.

    77. İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?

    78. Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: «Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?» dedi.

    79. De ki: «Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir.»

    80. Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O’dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.

    81. Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.

    82. O’nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece «Ol!» demektir. O da hemen oluverir.

    83. O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah’ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O’na döndürüleceksiniz.

    1. Yâsîn
    2. Vel Kur’ân-il hakîm
    3. İnneke leminel murselîn
    4. Alâ sırâtin mustakîm
    5. Tenzîlel azîzirrahîm
    6. Litunzira kavmen mâ unzire âbâuhum fehum gâfilûn
    7. Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fehum lâ yu’minûn
    8. İnnâ cealnâ fî a’nâkihim aglâlen fehiye ilel ezkâni fehum mukmehûn
    9. Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min galfihim sedden feağşeynâhum fehum lâ yubsirûn
    10. Ve sevâun aleyhim eenzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn
    11. innemâ tunziru menittebazzikra haşiyerrahmâne bilgaybi febeşşirhu bimağfiretiv ve ecrin kerîm
    12. İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn
    13. Vadrib lehum meselen ashâbel karyeh. İz câehel murselûn
    14. İz erselnâ ileyhi musneyni fekezzebûhumâ fe azzeznâ bisâlisin fekâlû innâ ileykum murselûn
    15. Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ vemâ enzelerrahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn
    16. Kâlû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum lemurselûn
    17. Vemâ aleynâ illel belâgul mubîn
    18. Kâlû innâ tetayyernâ bikum lein lem tentehû le nercumennekum vele yemessennekum minnâ azâbun elîm
    19. Kâlû tâirukum meakum ein zikkirtum bel entum kavmun musrifûn
    20. Vecâe min aksalmedineti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiul murselîn
    21. İttebiû men lâ yeselukum ecran ve hum muhtedûn
    22. Vemâ liye lâ a’budullezî fetarenî ve ileyhi turceûn
    23. Eettehizu min dûnihî âliheten in yuridnirrahmânu bi-durrin lâ tuğni annî şefâatuhum şey’en velâ yunkizûn
    24. İnnî izen lefî dalâlin mubîn
    25. İnnî âmentu birabbikum fesmeûn
    26. Kîledhulil cennete, kâle yâleyte kavmî yâ’lemûn
    27. Bimâ gaferelî rabbî ve cealenî minel mukremîn
    28. Vemâ enzelnâ alâ kavmihî min badihî min cundin minessemâi vemâ kunnâ munzilîn
    29. İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâhum hâmidûn
    30. Yâ hasreten alel ibâdi mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânûbihî yestehziûn
    31. Elem yerev kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn
    32. Ve in kullun lemmâ cemî’un ledeynâ muhdarûn
    33. Ve âyetun lehumul ardul meytetu ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn
    34. Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîliv ve a’nâb ve feccernâ fîha minel uyûn
    35. Liye’kulû min semerihî vemâ amilethu eydîhim efelâ yeşkurûn
    36. Subhânnellezî halekal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitul ardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn
    37. Ve âyetun lehumulleyu neslehu minhunnehâre fe izâhum muzlimûn
    38. Veşşemsu tecrî limustekarrin lehâ zâlike takdîrul azîzil alîm
    39. Velkamere kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm
    40. Leşşemsû yenbegî lehâ en tudrikel kamere velelleylu sâbikunnehâr ve kullun fî felekin yesbehûn
    41. Ve âyetul lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fil fulkil meşhûn
    42. Ve halâknâ lehum min mislihî mâ yarkebûn
    43. Ve in neşe’ nugrıkhum felâ sarîha lehum velâhum yunkazûn
    44. İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn
    45. Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum vemâ halfekum leallekum turhamûn
    46. Vemâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn
    47. Ve izâ kîle lehum enfikû mim mâ rezakakumullâhu, kâlellezîne keferû, lillezîne âmenû enut’ımu menlev yeşâullâhu et’ameh, in entum illâ fî dalâlin mubîn
    48. Ve yekûlûne metâ hâzel va’du in kuntum sâdikîn
    49. Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te’huzuhum vehum yehissimûn
    50. Felâ yestetîûne tavsıyeten velâ ilâ ehlihim yerciûn
    51. Ve nufiha fîssûri feizâhum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn
    52. Kâlû yâ veylenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânu ve sadekal murselûn
    53. İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hum cemî’un ledeynâ muhdarûn
    54. Felyevme lâ tuzlemu nefsun şeyen velâ tuczevne illâ mâ kuntum tâ’melûn
    55. İnne ashâbel cennetil yevme fîşuğulin fâkihûn
    56. Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alel erâiki muttekiûn
    57. Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn
    58. Selâmun kavlen min rabbin rahîm
    59. Vemtâzul yevme eyyuhel mucrimûn
    60. Elem a’hed ileykum yâ benî âdeme en lâ tâ’buduşşeytân innehû lekum aduvvun mubîn
    61. Ve enî’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm
    62. Ve lekad edalle minkum cibillen kesîran efelem tekûnû ta’kılûn
    63. Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn
    64. lslevhel yevme bimâ kuntum tekfurûn
    65. Elyevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn
    66. Velev neşâu letamesnâ alâ a’yunihim festebekus sırâta fe ennâ yubsirûn
    67. Velev neşâu lemesahnâhum alâ mekânetihim femestetâû mudıyyev velâ yerciûn
    68. Ve men nuammirhu nunekkishu filhalkı, efelâ ya’kilûn
    69. Ve mâ allemnâhuşşi’ra vemâ yenbegî leh in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn
    70. Liyunzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlu alel kâfirîn
    71. Evelem yerav ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydîna en âmen fehum lehâ mâlikûn
    72. Ve zellelnâhâ lehum feminhâ rekûbuhum ve minhâ ye’kulûn
    73. Ve lehum fîhâ menâfiu ve meşâribu efelâ yeşkurûn
    74. Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehum yunsarûn
    75. Lâ yestetîûne nasrahum ve hum lehum cundun muhdarûn
    76. Felâ yahzunke kavluhum. İnnâ na’lemu mâ yusirrûne vemâ yu’linûn
    77. Evelem yeral insânu ennâ halaknâhu min nutfetin feizâ huve hasîmun mubîn
    78. Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkah kale men yuhyil izâme ve hiye ramîm
    79. Kul yuhyihellezî enşeehâ evvele merrah ve huve bikulli halkın alîm
    80. Ellezî ceale lekum mineşşeceril ahdari nâren feizâ entum minhu tûkidûn
    81. Eveleysellezî halakassemâvati vel arda bikâdirin alâ ey yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm
    82. İnnema emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehû kun, feyekûn
    83. Fesubhanellezî biyedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn.

    Konusu
    Hz. Muhammed aleyhisselâmın hak peygamber olduğu ona indirilen Kur’an deliliyle desteklenerek açıklanır; başka peygamberlerin tevhid mücadelelerinden bir kesit verilerek bu uğurda büyük sıkıntılara katlanan Resûl-i Ekrem ve ona tâbi olanlar teselli edilir. Allah Teâlâ’nın birlik ve kudret delillerine ve evrendeki yaratılış sırlarına dikkat çekilerek öldükten sonra dirilme gerçeği ve bunun sonuçları üzerinde durulur. Râzî’nin belirttiği üzere bu sûrenin, İslâm inançlarının üç temel umdesinin (Allah’ın birliği, peygamberlik ve âhiret) en güçlü delillerle işlenmesine hasredildiği söylenebilir. Şöyle ki: 3. âyette –devamındaki delillerle teyit edilerek– peygamberlik müessesesi üzerinde durulmuş; müteakip âyetlerde Allah’ın birliği ve eşsiz gücü, öldükten sonra dirilmenin ve ilâhî huzurda yargılanmanın kaçınılmazlığı ortaya konmuş, son âyette de yine bu iki nokta (vahdâniyet ve haşir) özetlenmiştir. Kur’an’dan bu ölçüde de olsa nasibini alan kimse artık kalbinin payı olan imanı elde etmiş demektir ki bunun tezahürleri de diline ve davranışlarına yansıyacaktır (XXVI, 113).

    Tefsir (Kur'an Yolu)

    Tâhâ sûresinin ilk âyetinde olduğu gibi buradaki iki harfin mahiyeti ve anlamı hususunda da müfessirler arasında iki eğilim bulunmaktadır. Bir anlayışa göre bunlar, bazı sûrelerin başında yer alan ve ayrı ayrı okunduğu için “hurûf-ı mukattaa” diye adlandırılan harflerdendir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/1). Diğer eğilime göre ise “yâsîn” ayrı iki harf değil, anlamı olan bir kelimedir. Bu eğilim içinde kuvvetli bulunan görüşe göre bu kelime Arapça’nın bazı lehçelerinde “ey kişi, ey insan!” anlamına gelmektedir; burada kendisine hitap edilen kişi ise Hz. Muhammed’dir. Hatta Saîd b. Cübeyr’den, bunun Resûlullah’ın isimlerinden biri olduğu da rivayet edilmiştir (İbn Atıyye, IV, 445). Bu kelimenin Allah’ın isimlerinden biri olup burada o isme yemin edildiği, söze başlama ifadesi ve Kur’an’ın isimlerinden olduğu görüşleri de vardır (Taberî, XXII, 148-149).

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.