İşte Cevaplar
Cevap : Atina, Isparta, Korint ve Tebai en önemli şehir devletleridir. Kent devletlerinin başında önceleri krallar bulunurdu. Zamanla güçlenen soylular, kralları devirerek yönetimi ele geçirdi. Böylece Yunan şehir devletlerinde soylu yönetimine dayalı aristokratik yönetimler kuruldu. Kolonicilik faaliyetleri ile zenginleşen tüccar ve zanaatkârlar soylulardan bazı haklar talep ettiler. Bu kişilere köylüler ve yoksul halk da katıldı. Şehirlerde halk meclisleri kuruldu.
Diğer Cevaplara Gözat
Diğer Cevaplara Gözat
Cevap : Yunan uygarlığında, büyük devletler ya da krallıklar yerine "polis" adı verilen küçük şehir devletleri vardır. Bu şehir devletlerinde, ekonomik hayat, başta üzüm ve zeytin olmak üzere tarımsal faaliyetlere ve bunların ticaretine dayalıdır. Üretimi ve ticareti kontrolleri altında tutan soylular, çiftçileri borç içinde bırakıp kendilerine bağımlı hale getiriyorlardı. Hatta, borçlarını ödeyemeyenleri köle durumunu düşürüyorlardı.
Bu borç köleliği, toplumda huzursuzluğa ve sınıf çatışmalarına yol açmıştı. Toplumda bozulan düzeni tekrar sağlamak için ise yeni yasalar yapmaya başladılar. İlk yapılan ve başarısız olan "Drakon yasaları", soyluların çıkarlarını koruyup, köleler ve fakirler için ağır cezalar öneriyordu.
Drakon yasalarından yaklaşık 30 yıl sonra yapılan "Solon yasaları" ise, zengin ve fakir sınıf arasındaki uçurumu azaltmaya ve orta sınıfı güçlendirmeye çalışmıştır. Borç köleliğinin kaldıran ve toplumun sınıfsal yapısını değiştiren bu yasa, kendisinden sonra gelen demokrasi adımlarının öncüsü olmuştur. Toplumdaki çatışmaların temelde ekonomik eşitsizlikten kaynaklandığı anlaşılmış ve orta sınıf güçlendirilmiştir.
Önceleri, yönetimde sadece soylular söz sahibidir. Sonraları ise, orta sınıfın da güçlenmesiyle, köleler, yabancılar ve kadınlar hariç herkes yönetimde söz hakkına sahip olmuştur. Bu yönetim, doğrudan demokrasi modelinin ilk örneği olarak bilinmektedir. Bu modelde, vatandaşlar temsilci seçmezler, onun yerine meclislere bizzat katılıp, yasaları kendileri oylayarak karar verirlerdi. Şehir devletlerinin küçük olması ve dolayısıyla nüfusunun az olması, böyle bir uygulamayı mümkün kılmıştır.
Bu borç köleliği, toplumda huzursuzluğa ve sınıf çatışmalarına yol açmıştı. Toplumda bozulan düzeni tekrar sağlamak için ise yeni yasalar yapmaya başladılar. İlk yapılan ve başarısız olan "Drakon yasaları", soyluların çıkarlarını koruyup, köleler ve fakirler için ağır cezalar öneriyordu.
Drakon yasalarından yaklaşık 30 yıl sonra yapılan "Solon yasaları" ise, zengin ve fakir sınıf arasındaki uçurumu azaltmaya ve orta sınıfı güçlendirmeye çalışmıştır. Borç köleliğinin kaldıran ve toplumun sınıfsal yapısını değiştiren bu yasa, kendisinden sonra gelen demokrasi adımlarının öncüsü olmuştur. Toplumdaki çatışmaların temelde ekonomik eşitsizlikten kaynaklandığı anlaşılmış ve orta sınıf güçlendirilmiştir.
Önceleri, yönetimde sadece soylular söz sahibidir. Sonraları ise, orta sınıfın da güçlenmesiyle, köleler, yabancılar ve kadınlar hariç herkes yönetimde söz hakkına sahip olmuştur. Bu yönetim, doğrudan demokrasi modelinin ilk örneği olarak bilinmektedir. Bu modelde, vatandaşlar temsilci seçmezler, onun yerine meclislere bizzat katılıp, yasaları kendileri oylayarak karar verirlerdi. Şehir devletlerinin küçük olması ve dolayısıyla nüfusunun az olması, böyle bir uygulamayı mümkün kılmıştır.