“Beyaz sandalın şık, zarif süvarilerinde küçük bir telâş eseri, bir ufak haşyet sayhası bile
uyandıramayarak geçen maun sandala ,her iki tarafı görebilmek üzere biraz yan oturan Peyker
başını bile çevirmedi, arkasını sahile vererek Anadolu kıyısına dumanlarını serpen bir vapura
dalmış gözleriyle Bihter'in beyaz örtüsünün içinde vakar ve endişe dolu çehresi tamamıyla kayıtsız
kaldı; yalnız, valideleri, sarıya boyanmış saçlarının altında gözlerinin manasına derin bir
müphemlik veren geniş bir sürme çemberiyle çevrilmiş gözlerini çevirdi, ucunda gizli teşekkür
manası titreyen bir serzeniş bakışıyla maun sandala büsbütün yabancı kalmadı. Aralarında mesafe
biraz uzanır uzanmaz, bu üç kadının kayıtsız vakarına birden halel geldi, en evvel valide — kırk beş
senenin henüz izalesine muvaffak
olmadığı bir sebep vehmile mesirelerde etrafa dağılan
tebessümleri kendi lehine isnat etmek itiyadını takip ederek dedi ki : — Bu Adnan Bey de!... Artık
âdet oldu, mutlaka her çıkışta tesadüf edeceğiz; bugün Kalenderde yoktu, değil mi Bihter?...
Validesinin şikâyet şekli altında gizli bir memnuniyeti kâfi derecede saklayamayan sözlerini Bihter
cevapsız bıraktı.”
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (AŞK-I MEMNU)
2. Yukarıdaki metnin ait olduğu edebiyat dönemi romanının özelliklerini metinden de
yola çıkarak açıklayınız.
10. Sınıf