İşte Cevaplar
Cevap : BİNGÖL ÇOBANLARI SÖZ SANATLARI
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların.
Bu dizeler şair çoban çocuğunu bekçiye benzeterek teşbih(benzetme) sanatı yapmıştır.
Diğer Cevaplara Gözat
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların.
Bu dizeler şair çoban çocuğunu bekçiye benzeterek teşbih(benzetme) sanatı yapmıştır.
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek
- Bu dizelerde "kuzular"a insani nitelik verilerek teşhis(kişileştirme) sanatı yapılmıştır. Ayrıca bu dizede kapalı istiare de vardır.
- Arzu; yıldızlara benzetilerek teşbih (benzetme) sanatı yapılmştır. Ayrıca duygular abartılarak verildiği için mübalağa sanatı yapılmıştır.
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
“Suna”mın başka köye gelin gittiği akşam.
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,
Mademki kara bahtın adını koydu: Çoban!
Bingöl yaylarının mavi dumanlarına,
“Suna”mın başka köye gelin gittiği akşam.
- Bu dizelerde sevgili “suna”ya benzetilmiş ancak sadece suna söylenerek sevgili kastedilmiştir. Kendisine benzetilen söylenmiş ama benzeyen söylenmemiştir. Bu nedenle açık istiare sanatı yapılmıştır.
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,
- Bu dizelerde tenha dereler, vahşi kayalar insana benzetilmiş ama benzetilen açıkça söylenmemiştir. edebiyatfatihi.net Bu yüzden kapalı istiare sanatı vardır.
Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
- Bu dizelerde teşhis ve kapalı istiare sanatı vardır.
-Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al, Diye hıçkırır kaval:
- Bu dizelerde intak, teşhis ve teşbih sanatları kullanılmıştır.
- Bu dizelerde teşhis ve kapalı istiare sanatları vardır.
“Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun”
Bu dizede şehrin uğultusundan usanan varlık ruh değil, kişinin kendisidir. Benzetme amacı güdülmeksizin bir kelime başka bir kelime yerine kullanıldığı için mecazımürsel (ad aktarması) sanatı vardır. (Ayrıca bu dizelerde güzel bir asonans vardır. Asonans söz sanatı değil sese dayalı bir sanattır.)
Bingöl yaylarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!
- Şair gönlünü yaylaya benzeterek teşbih(benzetme) sanatı yapmıştır.
BİNGÖL ÇOBANLARI
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum. Bu dağların en eski âşinasıdır soyum, Bekçileri gibiyiz ebenced buraların. Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi, Her gün aynı pınardan doldurur destimizi Kırlara açılırız çıngıraklarımızla... Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni; Kuzular bize söyler yılların geçtiğini. Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek; Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek, Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı; Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı: Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda, Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam; Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda, "Suna"mın başka köye gelin gittiği akşam. Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla, Çoban hicranlarını basar bağrına yayla. -Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al, Diye hıçkırır kaval: Bir çoban parçasısın olmasan bile koyun, Daima eğeceksin, başkalarına boyun; Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı, Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an! Mademki kara bahtın adını koydu: Çoban! Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden, Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden Anlattı uzun uzun. Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun Nadir duyabildiği taze bir heyecanla... Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla Bingöl yaylarının mavi dumanlarına, Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!
Diğer Cevaplara Gözat