Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Çalıkuşu romanı mekanlarının olaylar ve kişiler ile ilişkisini ve özelliklerini anlatır mısınız? Acil lütfen

Bu soruya açıklama yazılmamış..

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.
    Hayatımın karamanı34 1 Takipçi

    İşte Cevaplar


    BİLGİNİN IŞIĞI

    • 2021-05-05 12:31:03

    Cevap : ÇALIKUŞU ROMANIN ÖZELLİKLERİ

    Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin tarafından 1922 yılında yazılmış bir romandır. Türk edebiyatının en çok sevilen klasik eserleri arasında yer alır. Ağırlıklı olarak Anadolu'da geçen ve arka planda Osmanlı'nın son yıllarını anlatan bir romandır. Kitabın son kısmı hariç ki bu bölüm dışarıdan bir gözlemcinin anlattıklarıdır, romanın ana kahramanı Feride'nin hatıra defteri şeklinde yazılmıştır.

    Eser Cumhuriyet öncesi ve sonrası ilk yıllarının sosyal hayatını ele alması bakımından da önem taşımaktadır. Romanın final yılları Kurtuluş Savaşı yıllarına denk gelmesine rağmen roman, savaş döneminin yansımalarını özellikle es geçen bir tutumla yazılmıştır.

    Savaşın getirdiği siyasi, ekonomik, sosyal hatta düşünsel değişimler romanda yer almamış, romancı sevecen, sıcak, içten ve yalın bir yaklaşımla bireylerin aşk ve toplumsal yaşamda düştükleri ikilemler, sosyal yapıdan kaynaklanan çatışmalar karşısındaki serüvenleri dile getirmeyi tercih etmiştir.

    Çağına göre iyi eğitimli olan, modern düşünen, davranan buna rağmen Türk Kızı kimliğini ve özelliğini yitirmeyen Feride'nin toplumun genel eğilimleri ile çatışması romanın hareket noktasıdır. Toplumun kanıları, yargıları, tutum ve davranışları ile çelişen afacan, ruhlu Feride'nin masum aşk macerası ve geri kalmış toplumsal yapı içinde tutunma mücadelesi eserin temasını oluşturur. 

    Çalıkuşu, duygusal bir olayı anlatmakla birlikte dönemin toplumsal sorunlarının eleştirel olarak da ortaya koymaktadır. Çalıkuşu, Türkiye'de yeni ve modern bir dönemin başlamasını özendiren bir roman olarak kabul edilmektedir.

    Roman anlatım yönünden iki farklı teknikle yazılmıştır. Bu anlamda final bölümüne kadar romandaki anlatıcı Feride'nin kendisi ve günlüğüdür. Bu yönüyle final bölümüne kadar Roman günlük tekniği kullanılarak anlatılır. Final bölümünde günlük tekniğinin yerine, gözlemci anlatıcı devreye girerek final bölümü verilmiş olur.

    Çalıkuşu beş bölümden meydana gelmiştir. İlk dört kısım, Feride’nin hatıra defteri, son bölüm ise romanın finalidir. 

    Romanda Yer: Roman, İstanbul, Tekirdağ, İzmir, Zeyniler ve ismi verilmeyen diğer birkaç Anadolu köyleri ve Çanakkale’dir.

    Romanda Zaman: Roman Cumhuriyet öncesi yıllarında Kurtuluş Savaşı başladığı yıllardaki Osmanlı topraklarında geçmekte, Cumhuriyet sonrasına da uzanmaktadır.

    Romanının Konusu: Çalıkuşu romanında Feride’nin yaramazlıkları gençlik döneminde teyzesinin oğlu Kâmran’ı kıskanması, yaşadığı bu duyguların aşk olduğunu anlaması ve Kamran’la Nişanlandıktan sonra İstanbul’u terk esip Anadolu’nun ücra köşelerinde çektiği maddî ve manevî sıkıntılardır.

    Bu roman bir yandan Feride ile Kâmran arasındaki aşk diğer yandan Anadolu insanlarının sefaleti, geri kalmışlığı, dar düşünceleri ve cehaleti karşısında tutunmaya çalışan aydınların çatışmaları eserin başlıca temalarından biridir. Ayrıca yazar o dönem Türkiye’sinde eğitim-öğretim kurumlarındaki aksaklıkları, yetersizlikleri, bürokrasiyle ilgili çarpıklıkları da tüm çıplaklığıyla aktarmak istemiştir. Romanda eğitim öğretimde gerilik ve imkânsızlıklar, bürokrasideki çarpıklıklar, çıkar çarkları düzenbazlıklar, insanlardaki taasup ve çok eşli olmaya meyyal tutumlarından kaynaklanan geleneksel ama çağdışı yaklaşımlar ve bakış açıları “ Yaşlı insanların genç kızları kuma olarak istemeleri, yaşlı adamların genç güzel ve aydın genç kızları elde etmeye kalkışmalarının toplum tarafından yadırganmaması, Anadolu’daki halkın yoksulluğu ve geri kalmışlığı romandaki başlıca sosyal temalardır.

    Romanda sevgi, “merhamet”, “acıma”, “şefkat” duyguları da başlıca temalardır. Feride, soğuk bir kış gecesinde, kapısına donmuş bir hâlde gelen Munise’ye acır, onu bir anne şefkatiyle kucaklayıp evlat edinir. . Doktor Hayrullah Bey, gönlü yaralı Çalıkuşu’nu Anadolu’nun ücra bir köşesinde görünce ona acır. Onun mutlu olması için elinden geleni yapar. Feride’yi kızı yerine koyar, baba şefkatiyle sever. “Ölüm” ve “ayrılık” temalarının da etkisi büyüktür. Kader, âdeta Feride’yi yalnız bırakmak için onun sevdiklerini teker teker elinden alır ”

    Çalıkuşu romanının en önemli teması, Feride ile Kâmran arasında yaşanan “aşk”tır. Roman kahramanı olan Feride, Kâmran karşısında hırçınlaşıp ondan nefret ettiğini söylese de yaşadığı yıllar boyunca Kâmran’ı hep sevmiştir. “ Teyzesinin köşkünden ayrıldıktan sonra karşısına pek çok erkek çıkmış olmasına rağmen, hiçbirine Kâmran’a karşı hissettiği duygularla yaklaşmaz. Feride’nin onca yıl sevdiğinden ayrı kalmasının arkasında daha çok sevilmek, sevmeyi ve kendini sevdirmeyi yeterince bilmemek vardır.”  İhanet, gurur, kıskançlık romanda karşımıza çıkan diğer temalardır.

    ROMANIN KAHRAMANLARI VE TİPLERİ

    Feride: Ela gözlü, çok kişinin hayran olduğu güzellikte, hareketli, sevimli ve idealist bir genç kızdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın cehaletiyle savaşan aydın Türk kızını temsil etmektedir. Duygusal, iyi eğitimli, hareketli, bir genç kızdır, annesini kaybetmiş, teyzesinin yanında yaşamaya başlamıştır. Yerinde duramadığı daldan dala atladığı için ona çalıkuşu denmiş bu lakap ona miras kalmıştır. Feride, Cumhuriyet Türkiye’sinde esas olacak yeni bir kız tipidir. Feride, çocukluğundan beri kendini ezdirmeyen, haklarını savunabilen, insanlarla kolaylıkla diyalog kurabilen, kültürlü, dışa dönük bir kızdır.

    Kâmran: Sarışın, kıvırcık saçlı, mavi gözlü, nazik ve kibar bir genç. Eserde Feride'nin sevdiği delikanlı olarak karşımıza çıkar. Genç, yakışıklı ve kibar biridir. Feride’yle nişanlı olmasına rağmen orada Münevver adında bir kadınla ilişki yaşar. Fakat bu ilişkiyi Feride’den saklar. Evlenmelerine üç gün kala Feride, bu ilişkiyi öğrenir ve kendisine yapılan bu ihaneti affetmez.

    Münevver: Kâmran’ın Feride ile nişanlıyken Avrupa’da tanışıp ilişki yaşadığı kadındır. Feride’nin yaşamını altüst ederek ona beş yıl gurbetlik çektiren rakip kadın tiplemesidir. Münevver, Kâmran’dan önce sevdiği bir adamla evlenmiş, fakat mutlu olamamıştır. Kâmran’la olan ilişkisinden Necdet adında bir oğlu olur. Kâmran’la evlendikten bir sene sonra yatağa düşer, üç sene sonra da ölür.

    Neriman: Feride’nin teyzesinin köşküne gelip giden misafirlerden biridir. Bir sene evvel kocasını kaybetmiş, haincesine güzel, giyinmesini bilen süslü ve çekici bir duldur. Kamran’la öpüşmüş bu olayı Feride görmüş ve Feride Kamran’a âşık olduğunu anlamıştır. Feride, Neriman’a karşı kıskançlık duymaktadır.

    Doktor Hayrullah: Mavi gözlü, şirin bir çehreye sahip, iri yapılı, iyi kalpli ihtiyar bir askeri doktordur. Feride’yi dedikodulardan koruyan bir kalkan görevi görür ve onunla sahte bir evlilik yapar. Romanda babacanlığın sevginin, şefkatin ve yardımseverliğin timsali olarak karşımıza çıkar.

    Munise: Sarışın, sütbeyaz tenli ismi gibi munis ve iyi kalpli çok saf ve temiz bir köylü kızı. Romanda Feride’nin sahip çıktığı bir kız olarak önemli bir yer almıştır. Anadolu halkının cehaletinin, temiz kalpliliğinin yoksulluğunun ve kimsesizliğinin timsalidir.

    Hatice Hanım: Zeyniler köyünde çocukları okutan, okulun temizlik işleriyle ilgilenen yarı öğretmen, yarı hademe durumundaki yaşlı bir kadındır. Çocuklara dayak atar, dayakla uslanmayanları tabuta benzeyen bir dolabın içine koyar, “ölüm, teneşir, kabir, zebani, cehennem” gibi korkunç kelimelerle dolu ilahiler öğretir. Anadolu’daki yarı aydın ve cehaletinin timsali olarak karşımıza çıkar.

    Nizamettin Bey: Feride’nin babası, süvari binbaşısıdır. Güzide Hanım’la evlendikten sonra İstanbul’dan ayrılmış, bir daha da dönememiştir; Diyarbakır’dan Musul’a, oradan Hanıkın’a, Kerbela’ya sürekli tayin olmaktadır.

    Müjgan: Feride ve Kamran’ın yakın dostları, sırdaşları ve aynı zamanda Feride'nin teyze kızıdır. Feride’den üç yaş büyüktür. Feride’nin akraba çocukları arasında en çok sevdiği, sırrını paylaştığı, dertleştiği kişi Müjgân’dır. Feride’nin çılgın ve yaramaz olmasına karşın Müjgân o kadar olgun ve ağırbaşlıdır.

    Hafız Kurban Efendi: Feride’nin komşusudur. Cahil, gözü dışarıda olan, karısına değer vermeyen, ahlâksız bir adamdır. Hafız Kurban Efendi, karısını evlilik teklifini bildirmek üzere Feride’ye gönderir. Feride, bu teklifi kabul etmez.

    Reşit Bey: İzmir’de Maarif Müdürü’nün odasında Feride’ye “Fındıkkurdu” diye laf atan, yaşlı, zengin bir adamdır. Feride’yi kızlarına Fransızca dersi vermek üzere köşküne getirir.

    İhsan Bey: “Gülbeşeker” olarak tanınan Feride’yi görebilmek için amele kılığına girip okulun yanındaki bahçede çalışan bir askerdir. İhsan Bey, çok zengin olan amcası Abdürrahim Paşa’nın konağında sütannesi aracılığıyla Feride’ye evlenme teklifinde bulunur. Yakınına düşen bir bomba, yüzünün yarısını feci bir şekilde yakmış ve bu yara yüzünü korkunç derecede çirkinleştirmiştir. Yaralı olarak Feride’nin hasta bakıcılık yaptığı yere gelir. Feride, Kâmran’dan nefret ettiğini ispatlamak amacıyla İhsan’a evlenme teklifi yapar. İhsan bu teklif karşısında çok mutlu olur, fakat bu teklifin sevgiden değil de acıma ve merhametten kaynaklandığını bildiği için oradan uzaklaşır.

    ROMANIN ÖZETİ

    Roman Feride'nin çocukluk yıllarında Mısır, Suriye ve Ortadoğu henüz Osmanlı sınırları içinde olduğu bir zamanda başlar. Feride’nin babası Nizamettin adında bir süvari binbaşısıdır. Askeri görevleri dolayısıyla sürekli yer değiştirmektedir. Feride'nin annesi ile evlendiğinde babası Diyarbakır’a göreve gönderilmiştir. Diyarbakır, Musul, Bağdat ve Karbela’ya geçerek miş sürekli yer değiştirmekte gittiği yerde iki sene üst üste kalamamaktadır. Roman Feride ve ailesi Musul’dayken hareket kazanır. Feride üç yaşına girmeden babası annesi ve Feride’yi Musul’da bir köye göndermiştir. Feride’nin annesi Güzide hasta bir kadındır ve Feride ile ilgilenememektedir. Bu yüzden Feride’yie Fatma adında bir arap kadın dadılık yapmaya başlamıştır. Fakat dadısı Fatma Feride dört yaşındayken evlenip gidecek Feride bu olaya çok üzülüp günlerce ağlayacaktır. Feride' ile babasının sakat bir süvari neferi ilgilenmeye başlayacaktır. Annesi ölmeye yaklaşmıştır. Bu arada Üç yaşına kadar Musul’da yaşamış olan Feride buradaki kuraklıktan dolayı ailesi ile birlikte Kerbelâ’ya göçmüştür. Babası, annesinin ölmeden önce ailesini görmesi için Feride ile annesini İstanbul'a yollar. Fakat İstanbul’a yetişemeden Feride’nin annesi Beyrut’ta vefat eder.

    Babası Feride’yi neferi Hüseyin ile İstanbul’a ve Feride'nin İstanbul’daki teyzesi ve büyükannesinin yanına yollar. Feride teyzesinin yanına İstanbul’a gelir. İstanbul’da yeni akrabalarıyla tanışan Feride, burada da yaramazlıklarını sürdürür. Sadece Besime Teyzesinin oğlu olan Kâmran’a karşı çekingendir. Kâmran yaşça Feride’den büyük, uslu ve ağırbaşlı efendi birisidir. Feride dokuz yaşındayken bu defa da büyükannesini kaybeder. Büyükannesi vefat ettiğinde babası da tesadüfen İstanbul’dadır. Babasını bu defa Trablus’tan Arnavutluk’a yollamışlardır. Babası onu bir Fransız yatılı okulu olan Sör Mektebi’ne gönderir. Feride bu okulda on sene okuyacaktır. Yaramazlıklarına okulda da devam eden Feride arkadaşlarından ayrı ve tek başına oturtulmaktadır.

    Feride birçok kişinin cesaret edemeyeceği işlerde yapmakta, ağaca tırmanıp ve daldan dala atlamaktadır. Bunu gören muallim ona “Bu kız insan değil ÇALIKUŞU” diye bağırır ve o günden sonra Feride’nin adı ÇALIKUŞU olarak kalmıştır. Çalıkuşu adı akrabalar arasına da yayılmıştır. Feride okul yıllarındayken babasını kaybetmiş Teyesi dışında tamamen kimsesiz kalmıştır.

    Yaz tatillerini Besime teyzesinin Kozyatağı’ndaki köşkünde geçirmektedir. Besime teyzesinin iki çocuğu vardır. Büyük olanının adı Kâmran küçük kız kardeşi ise Necmiye'dir. Çalıkuşu akraba çocuklarıyla pek geçinememekte hepsini yıldırmaktadır. Fakat teyzesinin oğlu Kâmran’a karşı her zaman bir çekimserlik duymaktadır. Kamran'a kötülük yapmak istemekte gizli gizli ayağına taş atıp, gözüne kum serpmektedir. Bu yaramazlıklarına karşılık Kâmran çok fazla sinirlenip kızmamaktadır.

    Bir yaz tatilinde Kamran ile Feride ağaca tırmanmışlar Neriman adında yirmi beşlik bir dul kadının konuşmalarını duymuşlardır. Neriman Kâmran’ı etkilemek ve elde etmek istemektedir. Çalıkuşu bir akşam kiraz yemek için ağaca çıktığında Neriman ve Kâmran’ı bahçede öpüşürken görmüş ve dayanamayarak gülmüş, Neriman kaçmış ve Kâmran Feride ile konuşmuştur. Feride bu olaydan kimseye bahsetmeyeceğine dair Kamran ve Neriman'a söz verir. Bu hadise ile Feride'nin de Kamran'a ilgi duymasına yol açacaktır. Bu günden sonra Kâmran Feride’den korkmaya başlar ve bu olayı kimseye anlatmaması için, Neriman ve Kmaran Feride'ye düzenli aralıklarla hediyeler göndermeye başlar.

    Okuldaki kızlar yaz tatilinde yaşadıkları aşkları birbirlerine anlatmaktadır. Feride’nin Mişel adında aşk düşkünü bir arkadaşı vardır. Feride'de, kendini aşk yaşayamayacak kadar saf ve aptal olarak düşünmemeleri için bir aşk hikâyesi uydurur. Kâmran ile Neriman arasındaki oynaşma sahnesine Neriman’ın yerine kendisini koyarak anlatır. Mişel bu hikayeye inanmıştır. O günden sonra kızların Çalıkuşu hakkındaki düşünceleri değişmiştir. Kâmran’ın sık sık mektebe uğrayıp, ağaçta gördüklerini kimseye anlatmaması için Feride’nin çok sevdiği fondan şekerleri getirmektedir. Bu olaylar okuldaki kızlara, Feride’nin bu hikâyesinin yalan olmadığına dair bir kanıt olmaktadır.

    Diğer yaz Feride Tekirdağ’daki teyzesine gitmiş. Teyzesinin kızı ve kendinden birkaç yaş büyük olan Müjgan ile çok iyi dost ve sırdaş olmuşlardır.. Çalıkuşu Kâmran ile kurduğu aşk hikâyesini Müjgan ablasına da anlatır. Müjgân, Feride’nin Kâmran’ı sevdiğini anlar ve her zaman Feride’nin ağzından Kâmran’la ilgili laf almaya çalışır. Birkaç hafta sonra Kâmran da Tekirdağ’a teyzesi gile gelir. Birgün Müjgan ile Kâmran konuşmaya başlar. Çalıkuşu Kamran'ı sevdiğini reddetmiştir. Müjgan Feride’nin yalan hikayesini Kâmran’a anlatır. Bunu uzaktan gören Feride bir şeyler hissetmiş oradan kaçmaya başlamıştır. . Feride Müjgân ablasının tahmin ettiği gibi Kâmran’ı çok seviyor, fakat nedense Kâmran’a karşı çok çekingen davranıyor, onunla yan yana gelmemeye özen gösteriyor ve doğru düzgün konuşmuyor, Kâmran’dan kaçıyordu.

    Bir gün Feride komşu çocuklarını salıncakta sallamaktadır. Kamran kendisini de sallamasını ister. Feride önce tereddüt etmiş ama Kamranı da salamaya başlamıştır. Kamran sallanırken ip kopmuş ve yere düşmüştür. Ayağa kalktıklarında Kâmran her şeyi öğrendiğini söyler ve Feride’ye evlenme teklif eder. Bu olaydan sonra Feride ile Kâmran nişanlanırlar.

    Kâmran’ın sık sık Feride'nin okuluna uğramasının, yazın Tekirdağ’a gelmesinin nedeni Feride’yi sevmiş olmasıdır. Fakat Kâmran’ın İspanya’daki amcası Kâmran’ı yanına sefaret kâtibi olarak çağırır. Feride ile bunu konuşurlar ve Kâmran Avrupa’ya gider. Dört yıl sonra Kâmran dönecek, Feride’ de mezun olacak ve evleneceklerdir. Bu memuriyet dört sene olmasına rağmen ikisi için de çabuk geçer. Fakat düğüne üç gün kala hiç beklenmedik bir olay olur. Feride bahçede dolaşırken kapının önünde siyah çarşaflı bir kadın görür ve o kadın Feride’ye Kâmran’ın Avrupa’da Münevver adında bir sevgilisinin olduğunu söyler. Yanında Kâmran’ın yazdığı bir mektubu getirir ve okur. Mektubun bir bölümünde Kâmran “sarıçiçeğim” diye hitap etmektedir. O gece Feride teyzesine ve Kâmran’a da şu notu yazarak ayrılır: “Kâmran Beyefendi. “Sarı Çiçek” romanını baştanbaşa öğrendik. Bir daha ölünceye kadar birbirimizi görmek yok. Senden nefret ediyorum” Feride derhal evi terk eder ve kendi hayatını kurmak ve yaşamak için Anadolu’ya gitmeye karar verir.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Hayatımın karamanı341 Takipçi
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.