Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Değişik kelimeler ve anlamları

Değişik kelimeler ve anlamları sorusunun cevabı nedir?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    HNDPK

    • 2022-08-14 17:12:55

    Cevap :
    Değişik kelimeler ve anlamları
    1. abesle iştigal: Yersiz, yararsız işlerle vakit öldürmek
    2. absorbe: (Enerji, kuvvet vb. için) Soğurma, yutma, içine alma, yutma.
    3. adaptasyon: Uyarlama
    4. adapte: Uyum
    5. afaki: Belli bir konu üzerine olmayan, dereden tepeden (konuşma)
    6. ajitasyon: Duygu sömürüsü yapma
    7. ajite: Duygu sömürüsü, kışkırtmak, körüklemek
    8. akabinde: Arkasından, hemen arkadan
    9. akustik: Yankı bilimi.
    10. aktivite: Etkinlik, faaliyet
    11. aktüalite: Güncellik. Günün olayı veya konusu
    12. aktüel: Güncel
    13. aleyhtar: Karşıtçı, karşı görüşlü
    14. alicenap: Cömert, onurlu, şerefli
    15. almanak: Yıllık.
    16. ambiyans: Durum, ortam, çevre, atmosfer, hava.
    17. amorf: Biçimsiz.
    18. anbean: Her an, zaman ilerledikçe
    19. anekdot: Kısa öykü, hikayecik. Olağanüstü olaylarla ilgili anlatı
    20. angaje: Bağlamak
    21. angaje etmek: Bağlanmak
    22. anomali: Belli bir ölçüye, belli kurala uymama durumu.
    23. antipatik: Sevimsiz, itici, soğuk.
    24. antrparantez: Söz arasında, sırası gelmişken. Ayrıca.
    25. araf: Cennet ile cehennem arasında bir yer. Mecazi olarak "ara"
    26. arafta kalmak: Arada kalmak
    27. aranje: Düzenlemek.
    28. arena: Alan. Siyasi çekişmelerin geçtiği yer
    29. argüman: Delil, kanıt, tez, iddia, sav
    30. arketip: İlk (kök) örnek, ilk ve özgün biçim
    31. aroma: Hoş koku
    32. arz etmek: Sunmak, saygı ile bildirmek
    33. asimile: Benzeşmek, kendine uydurmak
    34. asparagas: Uydurma
    35. atıf: Gönderme, ilişkili bulma, bağlantı
    36. avangart: Öncü, yenilikçi
    37. ayrışmak: Birbirinden ayrılmak, birliği bozulmak
    38. ayrıyeten
    39. aysberg: Buz dağı
    40. badire: Birdenbire ortaya çıkan tehlikeli durum
    41. bağlam: Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü veya bağlantısı
    42. bendeniz: Alçak gönüllülük ile "ben" anlamında kullanılır
    43. betik: Yazılı olan şey, kitap, yapıt
    44. beyanat: Demeç, bildiri
    45. beyhude: Yararsız, anlamsız, boşuna
    46. beynelmilel: Herkes tarafından kabul edilen
    47. bienal: İki yılda bir yapılan, yılaşırı.
    48. bilahare: Sonra, sonradan, daha sonra
    49. bilakis: Tam tersine, aksine
    50. bilhassa: Özellikle
    51. bilmukabele: Birinin söylediği söze karşılık söylenen "ben de, size de, sizlere de" anlamında kullanılan bir söz
    52. binaen: Dayanarak, -den ötürü, -den dolayı
    53. binaenaleyh: Bundan dolayı
    54. bu bağlamda
    55. bundan mütevellit: Bundan meydana gelmiş, ileri gelmiş
    56. çağrışım: Bir düşünce, görüntü vb.nin bir başkasını hatırlatması
    57. çıkarım: Belli önermelerin kabul edilen ya da gerçek olan doğruluklarından ya da yanlışlıklarından, başka önermelerin kabul edilen ya da gerçek olan doğruluk ya da yanlışlıklarını çıkarmak.
    58. data: Veri.
    59. defaatle: Defalarca, tekrar tekrar
    60. defakto: Bilfiil, fiilen, hakikatte, gerçekte veya pratikte
    61. defans: Savunma
    62. defaten: Defalarca
    63. dejenerasyon: Bozulma
    64. dejenere: Bozulmuş, soysuzlaşmış
    65. deklarasyon: Bildiri
    66. deklare: Bildirmek
    67. demagoji: Laf ebeliği, lafazanlık
    68. demo: Tanıtım için olan
    69. departman: Bölüm
    70. desise: Aldatma, oyun, düzen, hile
    71. despot: Buyurgan, zorba.
    72. destinasyon: Gidilecek yer.
    73. determinist: Bir olgunun aynı koşullar ve aynı bileşenler dahilinde her zaman aynı sonucu vereceğini ve bu durumun her zaman öngörülebileceğini söyleyen görüş, belirlenimcilik.
    74. detone: Ses kayması, ses tonunu bulamama
    75. devinim: Zaman içinde durum değiştirme. Hareket
    76. deyim yerindeyse: Söylenen sözün uygun olması umuduyla
    77. dezenformasyon: Yanıltma, bilgi çarpıtma.
    78. diaspora: Azınlıklar ve bunların yaşadıkları yer veya yurt.
    79. dikte: Birine isteklerini zorla kabul ettirmek. Bir başkasına söyleyerek yazdırma ve yazdırılan yazı
    80. dogma: Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi.
    81. doğaçlama: Önceden düşünüp hazırlanmadan içe doğduğu gibi söyleme veya bir şey yapma
    82. doktrin: Öğreti
    83. doküman: Belge
    84. donatı: Teçhizat, araç gereç
    85. done: Veri, bilgi.
    86. duayen: Alanının uzmanı, işinin erbabı
    87. duyumsamak: Duyular aracılığıyla bir şeyi algılamak
    88. edinim: Kazanma, kazanç
    89. efor: Çaba, gayret, güç
    90. efsun: Büyü
    91. egale: "Bir rekoru yinelemek" anlamındaki egale etmek sözünde geçer
    92. ego: Ben.
    93. egoist: Bencil.
    94. egzotik: Yabancı bir ülkeden gelme, bulunduğu yörede bulunmayan, yabancıl
    95. ehemmiyet: Önem anlamında, ehemmiyetli önemli olarak da kullanılabilir
    96. ekarte: Saf dışı etmek, konu dışında tutmak
    97. ekoloji: Çevre bilimi.
    98. ekipman: Donanım
    99. eklektik: Her sistemin sunduğunun en iyisini almak denilebilir felsefi olarak. Seçmeci
    100. ekseriyet: Çoğunluk, çokluk
    101. ekstrem: Aşırı, uç, sıradışı.
    102. elimine: Eleme
    103. elzem: Zorunlu
    104. empati: Aynı duyguları paylaşma, duygudaşlık
    105. empoze: Dayatmak
    106. enformasyon: Bilgilendirme, danışma, tanıtma. Haber alma, haber verme, haberleşme
    107. enstantane: Anlık. Bir fotoğrafın çekildiği kısa süre.
    108. enstrüman: Çalgı. Mali belge.
    109. entegre: Bütünleşmiş
    110. entrika: Bir işi sağlamak veya bozmak için girişilen gizli çalışma
    111. entropi: Enerjinin tesadüfen, düzensiz ve geriye dönüşümsüz olarak dağılması
    112. epik: Destansı
    113. ergonomik: Kullanışlı
    114. esasen: Zaten
    115. esasında: Aslında demenin farklı bir yolu
    116. estetik: Güzellik duygusuna uygun olan, sanatsal.
    117. etik: Ahlaki, ahlakla ilgili
    118. etnik: Bir topluluğun oluşturduğu, kültürel gruba özgü her türlü özellik
    119. ezoterik: Gizemli. Yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti).
    120. farazi: Varsayımsal
    121. farkındalık
    122. fenomen: Olağanüstü şey, harika
    123. fikstür: Yarışma veya karşılaşmaların zamanını ve sırasını belirleyen çizelge
    124. filhakika: Gerçekten, doğrusu, hakikaten
    125. fizibilite: Herhangi bir yatırımın sağlayacağı kazanca değer olup olmadığının saptanması için yapılan çalışmalardır
    126. flora: Bitki örtüsü.
    127. fonetik: Ses bilgisi
    128. format: Biçim
    129. fraksiyon: Parti içi karşıt grup, parça.
    130. fütursuzca: Önemsemeyerek, aldırmayarak
    131. fütürist: Gelecekçi.
    132. garantör: Güvence veren
    133. gark olmak: Gömülmek, batmak, boğulmak
    134. gayri ihtiyari: İstemeyerek, düşünmeden, elinde olmayarak
    135. gayri tabii: Olağan dışı
    136. gelgelelim: Ne var ki
    137. gıyabi: Bir kimse bulunmadığı sırada yapılan, verilen. Uzaktan, görüşmeden olan
    138. global: Küresel, dünya çapında
    139. haddizatında: Aslında
    140. hakikaten: Gerçekten
    141. handikap: Engel
    142. harikulade: Eşi görülmemiş, şaşkınlık oluşturan, olağanüstü
    143. hiç şüphesiz
    144. hinterlant: İç bölge, arka bahçe.
    145. hipotez: Varsayım
    146. hiyerarşi: Aşama sırası. Sıralanım. Makam sırası, basamak, derece düzeni, aşama sırası
    147. husus: Konu
    148. hülasa: Özetle, kısacası
    149. içselleştirme: Etrafta olan biteni kabullenmek, yadırgamamaya başlamak; çıkan sonuçları yorumlayıp, içe aktarmak anlamında kullanılır
    150. idol: Kayıtsız şartsız bağlanılan ve sevilen şey.
    151. ilinti: İki şey arasında ilgi, ilişki, bağ.
    152. ilintilemek: Bir şeyle ilgili kılmak, bağ ve alaka kurmak.
    153. illüstrasyon: Resimleme.
    154. imaj: Görüntü
    155. imge: Düş, hayal. Genel görünüş, izlenim, imaj
    156. imitasyon: Taklit
    157. inisiyatif: Öncelik, üstünlük
    158. inovasyon: Yenilik
    159. ironi: Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme
    160. ironik: İroniye dayalı
    161. irrite: "Sinirlendirmek, rahatsız etmek" ve tıp alanında "tahriş etmek, kaşındırmak" anlamında irrite etmek birleşik fiilinde kullanılan bir söz
    162. ismi ile müsemma: İsminin içerdiği manayı karakter olarak bulundurma hali
    163. istinaden: Bir görüşe, bir düşünceye dayanarak. Bir söyleme göre
    164. jakoben: Demokrasi yanlısı. Tepeden inmeci
    165. jakuzi: Yıkanma havuzu.
    166. jaluzi: Şeritlerden oluşan perde.
    167. jargon: Belli bir zümreye veya meslek grubuna özgü günlük konuşmada kullanılan kelimeler bütünü, ağız
    168. jenerasyon: Kuşak, nesil
    169. jenerik: Tanıtma adı ya da yazısı.
    170. kadim: Eski zamanlara ait
    171. kadirşinas: Değerbilir.
    172. kampüs: Yerleşke
    173. kalibrasyon: Ölçümleme.
    174. kalifikasyon: Ustalık kazanma, vasıflı nitelikli olma.
    175. kanalize olmak: Tek bir hedefe kilitlenmek, odaklanmak
    176. kanıksamak: Çok tekrarlama sebebiyle etkilenmez olmak, alışmak
    177. kaos: Karışıklık
    178. kaotik: Kaos, karmaşık olma durumu, kargaşa hali.
    179. kapı aralamak: Bir konuya giriş yapmak, karşısındakini hazırlamak
    180. karakteristik: Bir kimse veya nesneye özgü olan (ayırıcı nitelik), tipik.
    181. kariyer: Meslek, uzmanlaşma
    182. karizma: Büyüleyici özellik
    183. karşın
    184. keza: Nitelenecek herhangi iki ayrı şeyde nitelemenin tekrarlanmaması için ilk şey nitelendikten sonra ikincinin niteliğinin de aynı olduğunu belirtmek için "oda öyle, aynı biçimde" anlamlarında kullanılır
    185. kırılma noktası: Bir olay veya gelişmenin ulaştığı en duyarlı an, değişmeye en müsait olduğu durum
    186. klasifikasyon: Sınıflandırma
    187. klon: Kopya.
    188. kombinasyon: Birleştirme.
    189. kompanse: Dengelenmiş
    190. kompetan: Uzman, yetkili.
    191. kompleks: Karmaşık
    192. komplike: Karmaşık, çözülmesi ve anlaşılması güç
    193. konfirmasyon: Doğrulama, geçerleme, onaylama
    194. konjonktür: Bir ülkenin ekonomik ve siyasi durumunu ifade eden bir kelime
    195. konsantrasyon: Yoğunlaşma
    196. konsensüs: Görüş birliği, bir noktada anlaşma, uzlaşı
    197. konsept: Kavram. Tarz. Anlayış, görüş
    198. konsültasyon: Doktorların fikir alışverişi, danışım.
    199. kontrast: Karşıt, karşıtlık
    200. koordinasyon: Eşgüdüm, uyum
    201. koordine: Çeşitli işler arasında bağlantı, uyum ve düzen sağlama, eş güdüm
    202. kozmik: Evrensel
    203. kozmopolit: Farklı etnik kökenlerden insanları içinde bulunduran
    204. kripto: Gizli, saklı, şifreli.
    205. kriter: Ölçüt, kıstas
    206. kuvvetle muhtemel: Büyük bir ihtimal
    207. kümülatif: Toplam
    208. lakırdı: Laf, söz. www.lafsozluk.com
    209. lakin: Ama, ancak
    210. lanse etmek: Öne sürmek, sunmak
    211. lansman: Tanıtım.
    212. literatür: Edebiyat, kaynak, yazın
    213. makro: Büyük, geniş
    214. malayani: Boş ve yararsız, saçma
    215. mamafih: Ama, ancak
    216. mantalite: Anlayış, zihniyet
    217. marjinal: Aykırı, sıra dışı
    218. markaj: Tutma, gölgeleme.
    219. maruzat: Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş
    220. mecmua: Dergi
    221. menfi: Olumsuz, negatif
    222. mental: Zihinsel
    223. meta: Mal, ticaret malı, sermaye
    224. metafor: Mecaz. Bir şeyi başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan mecazlar
    225. metamorfoz: Başkalaşma.
    226. metropol: Büyükşehir, anakent
    227. mevzubahis: Söz konusu ile benzer anlamda
    228. mezkur: Adı geçen, sözü edilen
    229. mikro: Küçük, dar
    230. milenyum: Binyıl.
    231. minval: Biçim, yol, tarz
    232. misyon: Özel görev
    233. monoton: Tekdüze, sıkıcı
    234. motivasyon: İsteklendirme, güdüleme
    235. motive: İstek
    236. motto: Slogan, özdeyiş
    237. mönü: Menü
    238. muallak: Asılı, sonuca bağlanmamış, sürüncemede kalmış
    239. muamma: Anlaşılmayan, bilinmeyen şey, bilmece
    240. muazzam: Çok büyük, çok iri, koskoca
    241. muğlak: Anlaşılması güç
    242. muhammen: Oranlanan, tahmin edilen
    243. mutedil: Ilımlı
    244. mutlak: Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, saltık, salt, arı
    245. mübalağa: Abartma
    246. mükellef: Sorumlu, vergi yükümlüsü
    247. mülahaza: Düşünce
    248. mülemma: Alaca renkli, renk renk. Bulaşmış, sıvanmış
    249. müspet: Olumlu, pozitif
    250. müsterih: Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan
    251. müstesna: Dışında, ayrı, hariç tutularak
    252. mütebessim: Gülümseyen güleç
    253. mütedeyyin: Dindar
    254. müteessir: Üzüntülü
    255. mütemadiyen: Ara vermeden, sürekli olarak
    256. naçizane: Önemsiz, değersiz
    257. namütenahi: Sonsuz, ucu bucağı olmayan bir biçimde
    258. natürel: Doğal
    259. ne var ki
    260. nitekim: Sonuç olarak
    261. norm: Kural olarak benimsenmiş
    262. nüans: İnce ayrım, ayırtı
    263. nükte: İnce anlamlı söz, düşündürücü espri
    264. objektif: Nesnel, tarafsız
    265. obsesif: Takıntılı.
    266. ofansif: Atak yapmaya dayalı.
    267. olgu: Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa
    268. oportünist: Fırsatçı.
    269. opsiyonel: Seçmeli, isteğe bağlı
    270. optimist: İyimser
    271. optimizasyon: En iyi duruma getirmek
    272. optimum: En elverişli, en iyi olan.
    273. orijin: Köken, başlangıç, kaynak, soy, sop
    274. oryantasyon: Yönlendirme. Uyumlanma. Eğitme.
    275. otantik: Eskiden beri mevcut olan özelliklerini taşıyan
    276. otokritik: Öz (kendini) eleştiri
    277. öngörü: Bir işin ilerisini kestirme veya bir işin nasıl bir yol alacağını önceden anlayabilme.
    278. öykünmek: Birinin yaptığı gibi yapmak, birine veya bir şeye benzemeye çalışmak, taklit etmek
    279. özgün: Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal.
    280. paradigma: Değerler dizisi, dizi
    281. paradoks: Çelişki, aykırı düşünce
    282. parametre: Değişken
    283. partikül: Parçacık
    284. pejmürde: Eski püskü, dağınık, perişan
    285. pek tabi
    286. periyodik: Süreli, dönemli
    287. periyot: Süreli
    288. perküsyon: Vurmalı çalgı.
    289. perspektif: Bakış açısı
    290. plankton: Sularda yaşayan mikroskobik canlılar.
    291. platform: Alan
    292. plaza: İş merkezi
    293. polemik: Tartışma
    294. potansiyel: Gizli kalmış, henüz varlığı ortaya çıkmamış olan, gizil. Gelecekte oluşması, gelişmesi mümkün olan
    295. pragmatik: Yararcı, faydacı, çıkarcı, menfaatçi.
    296. prensip: İlke
    297. prezantabl: Sunulabilir durumda olan. Derli toplu, düzenli. Olumlu özellikleri bir arada bulunduran
    298. prezantasyon: Sunum, tanıtma, takdim etme
    299. profil: Kimlik
    300. prosedür: İşlem. Yöntem
    301. proses: Süreç
    302. prototip: İlk örnek
    303. provoke: Kışkırtma
    304. prömiyer: İlk gösteri
    305. rantabl: Gelir getiren, kâr sağlayan, verimli, getirimli.
    306. rasyonel: Akılcı
    307. reaksiyon: Tepkime
    308. realite: Gerçeklik
    309. reel: Gerçek
    310. referans: Kaynak, kaynak gösterme.
    311. rekreasyon: Eğlence ve spor amacıyla yapılan etkinlik, bu etkinliklerin yapılması için hazırlanan yer.
    312. retorik: Güzel söz söyleme, hitabet sanatı.
    313. retrospektif: Geriye dönük, geçmişi ele alan.
    314. reverans: Sahnede selam vermek için dizleri kırarak yapılan hareket
    315. revize: Yenileme, düzeltme
    316. rezidans: Konut
    317. rezonans: Frekansların ya da titreşimlerin başka frekans ve titreşimi etkileyerek kendine benzetmesi, frekansların uyumu.
    318. rutin: Alışılagelen, sıradan, sıradanlık.
    319. safsata: Gereksiz söz
    320. salık vermek: Tavsiye etmek, önermek
    321. salt: İçinde yabancı bir öğe bulunmayan, yabancı bir şey karışmamış, arı, mutlak
    322. sansasyonel: Çarpıcı
    323. sarkastik: Acıtıcı bir şekilde alay eden, ironik.
    324. sav: İleri sürülerek savunulan düşünce.
    325. seans: Oturum
    326. segment: Bölüm
    327. seleksiyon
      1. Seçim.
      2.  
      3. Ayıklanma. Doğal seleksiyon vb.
    328. semantik: Anlamları inceleyen bilim, anlambilim
    329. sempozyum: Belli bir konuda çeşitli konuşmacıların katılımıyla düzenlenen bilimsel ağırlıklı toplantı, bilgi şöleni
    330. semptom: Bulgu, belirti
    331. senkron: Eş zamanlı, aynı anda, aynı şekilde hareketle
    332. sentez: Düşüncenin ayrı öğelerini, ya da ayrı düşünce veya ideolojileri mantıksal bir tarzda bir araya getirme işlemi
    333. sentezleme: Bir araya getirme, birleştirme
    334. serzeniş: Yakınma.
    335. sığ: Ayrıntıya inmeyen, yeterli olmayan, yüzeyde kalan.
    336. simya: Elementleri altına çevirmek isteyen bir öğreti alanı.
    337. sinerji: Görevdaşlık, eş etkime, birliktelik. Birkaç insanın bir araya gelip herhangi bir konuda fikir yürütmeleri
    338. skala: Gösterge çizelgesi.
    339. skolastik
      1. Düşünmeyi ve düşünerek ortaya çıkan özgür düşünceleri reddederek sadece belli bir kesimin dediklerinin doğru olduğunu kabul eden düşünce sistemi.
      2.  
      3. Orta Çağ yöntemlerine uygun, eski
    340. slayt: Sunu
    341. sofistike: Karmaşık, yapmacık, yanıltıcı
    342. son tahlilde: Sonuç olarak
    343. söylem: Kalıplaşmış, klişeleşmiş söz, ifade, söyleyiş, telaffuz
    344. söz konusu: Bahse konu, konu edilen
    345. spekülatif: Kurgusal, saptırıcı, yanıltıcı
    346. spesifik: Özellikli, yalnız bir türe özgü olan
    347. spesiyal: Özel
    348. sponsor: Destekleyici
    349. spontane: Anlık. Kendiliğinden. Doğaçlama
    350. stabil: İstikrarlı, sabit
    351. stabilize: İstikrarlı. Kararlı bir duruma getirmek, sağlamlaştırmak
    352. statüko: Süregelen düzenin korunması durumu. Yürürlükteki antlaşmaya göre olması gereken veya süregelen durum
    353. stokastik: Değişken, rastlantısal.
    354. suistimal: Görev, yetki vb.ni kötüye kullanma
    355. sularında: Saat gibi kelimelerle birlikte yaklaşık zaman bildiren bir söz, raddelerinde, civarında.
    356. sübjektif: Bireyin düşünce ve duygularına dayanan, öznel
    357. sübvanse: Para yardımı yapmak, desteklemek
    358. süje: Konu, özne.
    359. sürrealite: Gerçeküstü
    360. sürrealizm: Gerçeküstücülük
    361. sürünceme: Bir işin sonuçlanıncaya kadar boş yere uğradığı gecikmelerin tümü.
    362. şayet: Eğer
    363. şerh: Açma, ayırma
    364. şöyle ki: Açıklama cümlesi başlangıcında söylenir
    365. takdire şayan: Takdir edilmeyi hak eden
    366. temaşa: Hoşlanarak bakma, seyretme. Seyredilecek görüntü, görülmeye değer şey
    367. tenzih: Kusur kondurmama
    368. teori: Kuram, nazariye
    369. terminoloji: Terimler dizgesi, terim bilimi
    370. tevatür: Bir haberin ağızdan ağıza yayılması, yaygın söylenti
    371. teveccüh: Bir yana doğru yönelme, yüzünü, çevirme. Güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma
    372. tezat: Çelişki, karşıtlık.
    373. tını: Söyleniş biçimi, ses özelliği, vurgu
    374. trajedi: Facia. Acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro eseri, ağlatı
    375. trajikomik: Hem acıklı hem güldürücü özelliği olan olay ya da durum
    376. trend: Eğilim
    377. türbülans: Bir sıvının ya da gazın hareket halindeki düzensizliği, çalkantı
    378. ütopik: Ütopyaya dayanan, imkansız
    379. ütopya: Gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce.
    380. varyasyon: Değişim biçim, değişim, çeşitleme
    381. veciz: Kısa ve etkili söz
    382. veçhe: Yön
    383. velev ki: İster, isterse, olsa da, kaldı ki, hatta, "-hadi diyelim öyle oldu" anlamlarında kullanılır
    384. vesselam: "İşte o kadar, son söz şudur, kısacası" anlamlarında kullanılan bir söz
    385. yadsımak: İlgili, bağlı bulunduğu bir şeye yabancı kalmak
    386. yakamoz: Denizdeki parıltı.
    387. yaşanmışlık
    388. yazın: Edebiyat
    389. yordam
      1. Yatkınlık, alışkanlık, yeti, yetenek, meleke
      2.  
      3. Kılavuz, yöntem, bir şeyin aracılığı. El yordamıyla vb.
    390. zaruret: Zorunluluk, gereklilik
    391. zikretme: Adını söylemek, anmak


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.