Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Tarih
  • 8 yıl önce
  • 2 Cevap

Derebeylik (Feodalite) Nedir

Derebeylik (Feodalite) Nedir

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    bilgebüşra6

    • 2015-10-08 14:39:52

    Cevap : Derebeylik nedir?
    Ortaçağ'a mahsus bir sosyal düzendir. 9. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar sürmüştür. Derebeyleri halkı yöneten küçük birer hükümdardılar. O devirde halk, köylü ve şehirli olarak ikiye ayrılmıştı. «Serf» denen köylüler doğrudan doğruya bir köle durumundaydı «Burjuva» denen şehirliler ise hürdü. Vergilerini vermek şartıyla ticaret veya siyasetle uğraşabilirlerdi. Derebeyliğin kurulmasına esas olan sebep, toprak mülkiyetinin şekliydi. Toprağın kimin tarafından ve ne şekilde işletileceği meselesi derebeylik geleneklerinin kurulmasına yol açmıştır. Belirli bir toprağa hükmeden derebeylerinin bir şatosu, özel arması ve bayrağı olurdu.
    Her derebeyi kendisinden daha büyük ve kuvvetli bir derebeyine bağlı olurdu. Büyük derebeyi çağırınca, küçük derebeyi askerini alıp onun ordusuna katılmak zorundaydı. Aksi halde isyan etmiş sayılırdı. Haçlı Seferleri sırasında büyük sayıda derebeyi Avrupa'dan uzaklaştı, telef oldu. Rönesans hareketinin merkezi devletler yaratması, ateşli silahların icadı, derebeylik teşkilatının bozulup, çökmesine ve dağılmasına yol açtı. Derebeylik teşkilat», Hristiyanlara mahsustu. Müslümanlıkta hükümdar hanedanı dışında asil yoktu. En fakir köylüden başbakana kadar bütün aileler ve sosyal sınıflar her bakımdan birbirine eşit durumdaydı.
    Feodalite idaresi Roma ve Germen toplumlarını yabancı baskılardan, merkezi idarelerinin otoritelerini kaybetmesinden dolayı karışıklıklar içinde bulunmasından doğmuştur. İktisadi faaliyetlerin zayıflayıp her türlü alış verişin azaldığı dönemde toplumlar parçalandı. Daha sonra da birbirleriyle ortak bazı menfaatlar karşılığında bütünleştiler. Bu ilk olarak Loirne ve Meuse arasındaki havalide görüldü. Buradan Almanya, Kuzey ve Güney İtalya, Kuzey İspanya, İngiltere, Latin devletlerine yayıldı. Dokuzuncu yüzyılda başlayıp 15. yüzyılda ömrünü tamamlayan derebeyilik rejiminin mal varlığına, kuvvetine göre bir hiyerarşisi ve buna göre de ünvanları vardı.

    Derebeyliğin esasında, kuvvetli ve yüksek bir askeri güç ile bunun emri altında çalışan bir köylü topluluğu vardır. Askeri gücün sahibi devlet değil, senyör denen ve kale hakimi olan derebeyidir. Mal ve toprak senyöründür. Köylülere toprak verip onlardan karşılığında ürün ve her türlü hizmeti isteyen odur. Adli işlere de bakansenyörün, Türk ve islam devletlerinde görülmeyen haklara sahip olması ona kadın ve erkeğe gayri insani davranma yetkisi de veriyordu. Tabii ki bunlar hep, devlet otoritesinin boşluğundan faydalanıp kendi başına buyruk olmalarından kaynaklanıyordu. Senyörün hizmetine kabul olunan insanlar onun malı olur, hiçbir hak iddiaedemezlerdi.

    Kulluğa kabulde İncil’in üzerine yemin edilerek inanç bakımından da senyöre bağlanırdı. Baş senyörün ünvanı süzerendir. Kendine bağlı vasallar vardır. Vasal süzerenin yanında bulunduğu gibi, bir bölgede toprak verilerek başka yerde de bulunabilirdi. Vasal ayrıca bölgesinin gelirini süzerene yardım ve öğüt borcu karşılığında muntazam gönderirdi. İhaneti halinde bölge elinden alınıp cezalandırılırdı. Senyörler de süzerene bağlıdır. Bir süzerenin emrinde bir kaç senyör vardır. Bunlardan sancağı olana sancaklı senyör denir. Doğrudan doğruya krala bağlı olan Captal "Baş tımarcı" veya baron olur. Senyörlerin toprağa bağlı prenslikleri vardır. Bunlar kralın kendilerine emanet ettiği toprağı zorla alan kontlardır. Birkaç kont birleşip Duka (Duc= yönetici komutan) ve Marki (Hudut bölgesi yöneticisi, komutan) adını alırdı.

    Kral, derebeylik idaresinin en üst makamıdır. Kimseye kulluğu yoktur. Maiyetindeki kuvvetleriyle kamu gücünü meydana getirip, imkanlarıyla adalet ve savunma hizmetlerini yerine getirmeye çalışırdı. Derebeylik savaşçılarına şövalye denirdi. Vazifeleri süzerenlerin emrinde başka şövalyelerle savaşmaktı. Bu durum içte anarşi çıkardığından, Avrupa’da ortaçağda kaba kuvvetin zaferi hakimdi ve halk kendisini idare edenlere güvensizlik içindeydi. Avrupa derebeylikten, kralların otoriteyi tesis edip, merkezi bir idare kurmalarıyla kurtulmuştur. Bu da uzun bir zamanda yavaş yavaş olmuştur. Avrupa’da fikir akımlarının yayılmasıyla derebeylik büsbütün ortadan kalkmıştır.

    Soylular (asiller, kontlar, baronlar,  viskontlar , şövalyeler)
    Doğma büyüme soylu kişilerdi. Orta Çağ Avrupası'nın en imtiyazlı sınıfıydı. Bunların siyasal ve askeri hakları vardı. Başka işler yapmazlardı. İngiliz feodallerin 1215 Magna Carta'yı Kral Yurtsuz John'a kabul ettirmeleri siyasal etkinlikleri ve güçlerini göstermesi bakımından değer taşır.

    Rahipler (kilise ve papalık örgütü)
    Roma’ da oturan Papa’ya bağlı din adamlarıdır. Bunlar da üstün bir sınıftır. Derebeyleriyle ortak çalışarak halk üzerinde etkinliklerini birlikte sağlamışlardı.

    Burjuvalar
    Kentli anlamında da kullanılabilir. Ancak ticaretle uğraşan ekonomik hakları bulunan topluluktur. Yalnız sosyal , siyasal ve hukuksal pek fazla hakları yoktu.

    Köylüler
    Derebeylik yönetiminde çoğunluğu oluşturan en kötü durumda bulunan halk kesimiydi. Bunlara “serf“ (köle köylü)  de denir. Özgür değillerdi. Serfler , senyörler ve kilise teşkilatı tarafından  sürekli kullanılan ve sömürülen bir gruptu.

    Feodalizmin ortaya çıkmasınının nedenleri
    Feodalizmin ortaya çıkmasındaki en önemli sebep, Roma İmparatorluğu'nun düzeninin karşılaştığı büyük ekonomik bunalımdır. Roma İmparatorluğu'nda, özellikle İtalya Yarımadası'nda tarımsal üretim, toprak sahibi özgür Roma vatandaşlarının geniş çiftliklerinde, ağırlıklı olarak köle emeği kullanılarak ve imparatorluğun ticaret hatlarındaki hakimiyeti sayesinde çeşitli pazarlara yönelik olarak yapılıyordu. İyi işleyen ticaret sayesinde gelişmiş bir işbölümü sağlanmıştı ve tarımsal üretim kırsal alanlarda, zanaatlar ise ticari merkez durumundaki kentlerde sürdürülüyordu. Kentler, kırsal kesim için gerekli üretim araçlarını ve lüks malzemeleri, kırsal kesim ise kentlerin gıda ihtiyacını sağlıyordu. Bu şekilde canlı bir kent-kır ticareti oluşmuştu.
    Fetihler boyunca Roma yeni vergi kaynakları yaratıyor ve savaşlardan gelen yağma gelirleriyle besleniyordu. Ancak, fetihlerin durması ve savaşların kısır savunma savaşlarına dönmesinin ardından Roma maliyesi zor duruma düştü. Bunu dengelemek amacıyla, vergilerin artırılması yoluna gidilmiştir. Vergilerin artırılması köylüyü zor durumda bırakıp alım gücünü azalttığı gibi, köyden kente göçü de tetiklemiştir. Bu durum ilk etkilerini ticaret üzerinde göstermiştir. Köylünün alım gücünün azalması köy-kent ticaretini zayıflatmış, kentli zanaatkarlar pazar bulmakta zorlandıklarından iflasa sürüklenmiş, kentle ticaret yapamayan latifundialar (köle emeğiyle üretim yapan tarımsal işletmeler) zor duruma düşmüştür. Bu, Roma dönemindeki ekonomik düzeni yok edecek bir kısır döngüdür.
    Ürünlerin pazarlamasında sorunlar yaşanmaya başlandığında, kölelerin üretim dönemleri dışında da beslenmesi zorunluluğu katlanılması olanaksız bir maliyet unsuru haline gelmiştir. Bu tür işletmeler, kölelerin bir kısmını azat ederek, belirli bir toprak kirası karşılığında geçimlik toprakları işleme hakkı tanıdılar. Azat edilmiş bu yeni küçük çiftçiler tümüyle özgür değillerdi, kendilerine tahsis edilen toprakları terk etmeleri durumunda toprak sahibinin gelir kaynağı da ortadan kalkacaktı. Dolayısıyla bu topraklardan ayrılmama koşuluyla azat edilmişlerdir. Böylece, verilen toprağı işleyerek geçimini sağlayan, karşılık olarak efendisine toprak kullanım kirası ödeyen bu çiftçilerle yeni bir sınıf doğmuş oldu. Bu sınıf, feodal ekonominin ana üretici gücü olan serfler sınıfıdır.
    Buna ek olarak, kent-köy ticaretinin azalması, latifundiaları kendi ihtiyaçlarını karşılamaya itti. Daha önce kentten aldıkları malları, aynı kalitede olmasa bile, üretmeye başladılar. Bu durum, pazara dönük üretimi durdurduğu gibi ekonomik bütünlüğü yok ederek yerelliğe yol açtı. Görüldüğü gibi ekonomik koşulları daha Roma düzeninin son günlerinde oluşan feodal yapı, Roma İmparatorluğu'nun Cermen istilaları ile yıkılmasının ardından ortaya çıktı. Roma mirası üzerine kurulan Cermen krallıklar, Roma gibi merkeziyetçi devletler olamadılar. Daha önce Roma'dan yönetilen topraklarda, her biri kendine yeter ekonomiye sahip sayısız feodal beylik kuruldu.

    Feodalizmin Yapısallaşması
    Feodal düzen, Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla ortaya çıkmış olsa da, bu düzenin kurumsallaşıp tipik şeklini alması 9. ve 10. yüzyıllara kadar sürmüştür. Bu tarihlerde Avrupa'da yayılan iki yeni buluş, feodal yapının Avrupa'nın hakim düzeni olmasını sağlamıştır. Bu iki buluş ağır saban ve üzengidir. Kuzey Avrupa topraklarının çok yağış alması ve drenaj sistemlerinin ihtiyaca cevap verememesi bu bölgelerdeki tarım üretimini kısıtlamış ve nüfus birikimini engellemiştir. Bu nedenle İlk Çağ'da nüfus iç bölgelerde değil, nispeten daha az yağış alan Akdeniz Havzası'nda birikmiştir.
    Ağır sabanın bulunması Kuzey Avrupa topraklarında verimli tarım yapılmasına imkan sağlamış ve toplanan artı ürün ile Avrupa'yı göçebe istilalarından koruyacak bir askeri sınıfın beslenmesini olanaklı kılmıştır. Şövalyeler diye adlandırılacak olan bu askeri sınıf, üretim yapan köylünün üzerine koruyucu soylular olarak yerleşmiştir. Oluşan düzende serfler soyluların toprağını işlemiş, karşılığında ise soylular serfleri korumuştur. Üzengi ise dönemin savaş taktiklerinin değişmesine yol açmış ve piyade ile durdurulması çok güç olan ağır süvarileri, yani zırhlı şövalyeleri ortaya çıkarmıştır.
    Giydikleri kalın demir zırha rağmen üzengi sayesinde atın üstünde rahatça durabilen şövalyeler, ateşli silahların yaygın kullanımına kadar Avrupa'nın en etkili askeri gücü olmuşlardır. Avrupa'daki göçebe istilaları, giderek daha çok toprağın feodal düzene uygun düzenlenerek şövalyelerin beslenmesine ayrılmasını gerektirmiştir. Savaş hizmeti karşılığında toprak dağıtım ilkesine dayalı düzen bu ihtiyaçtan oluştu. Bu sayede Avrupa'yı kasıp kavuran göçebe istilaları büyük ölçüde engellenmiş ve Avrupa'ya görece bir güvenlik gelmiştir.

    Feodalizmin Yayılması
    Feodal kurumların tipik haliyle ortaya çıkması ilk olarak Frank Karolenj İmparatorluğu'nun bünyesinde gerçekleşti. Bu nedenle Fransa feodalizmin anavatanı sayılabilir.
    Britanya Adasını istila eden Normanlar (1076), feodalizmi İngiltere'ye taşıdılar. Anglosakson istilalarının ardından İngiltere'de feodal yapıyı andıran kurumlar oluşmaya başlasa da ancak Normanlar'ın İngiltere'yi ele geçirip toprakları feodal düzene uygun biçimde dağıtmasından sonra tipik haliyle feodalizm oluşmuştur. Diğer bölgelerin aksine İngiltere'de feodalizmin yukarıdan aşağıya doğru kurulması, İngiltere'de merkezi otoritenin nispeten daha güçlü olmasına yol açmıştır.
    Feodalizm Roma ve Cermen uygarlıklarının bir sentezi olarak ortaya çıktığından, Roma uygarlığının bir parçası olmayan Almanya'da geç oluştu. Feodal kurumların Almanya'ya yerleşmesi Frank Karolenj İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra 12. yüzyılda gerçekleşti. İspanya'daki Roma düzeninin bozulmasıyla Müslüman Arapların burayı ele geçirmesi arasında sadece iki asırlık bir süre olduğundan, İspanya feodal kurumlarını oluşturamadan Arap egemenliğine girdi. Bu nedenle İspanya'daki siyasi kurumlar, Avrupa'nın geri kalanından çok farklı biçimde gelişti. Frank Karolenj İmparatorluğu'na bağlı kalan kuzeydeki Katalonya bölgesi haricinde İspanya'nın büyük bölümünde feodalite oluşmadı.
    Avrupa'nın farklı yol izleyen diğer bir bölgesi de İtalya oldu. Kuzey İtalya'da Roma mirasının çok güçlü olması, kent hayatının tamamıyla ortadan kalkarak kırsal kültürün hakim olmasını önledi. İtalya'nın kuzeyinde kentlerin kıra hakim olduğu bir düzen oluştu. İtalya'nın güneyi ise feodal çağ boyunca Bizans egemenliğinde kaldığından feodal kurumlar oluşmadı. Ancak bölgenin Lombard istilası ile Bizans'ın elinden çıkmasının ardından Fransa'dakinin benzeri bir feodalite kuruldu.

    Feodalizmin özellikleri
    Feodal düzenin siyasi yapısı bir piramit gibidir. En üstte kral (veya imparator), altında ise kendisine bağlı soylular bulunur. Bu soyluların altında daha başka soylular olur. Bu hiyerarşik düzenin en alt ve en geniş tabakasını serfler oluşturur. Piramidin en tepesinde otursa da kralın mutlak egemenliği yoktur. Feodal düzende kralın yetkisi çok sınırlıdır. Bu sınırlamanın başlıca nedeni, idarenin tek merkezden (kralın sarayından) yapılmamasıdır. Temel üretim aracı olan toprak, birçok feodal bey arasında paylaştırılmıştır. Ekonomik gücü ellerinde bulunduran ve kralın rakiplerine karşı tek dayanağı olan feodal beyler, kendi iradelerini krala, gerekirse zor kullanarak kabul ettirecek güce sahiptir. Bunun en tipik örneği, 1215'te İngiliz feodalitesinin kral Yurtsuz John'a kabul ettirdiği Magna Carta'dır.
    Feodal sistemde sadece üretim araçları değil, askeri güç de feodal beyler arasında paylaşılmıştır. Donanımlı askerlerden oluşan merkezi bir ordunun kurulması kral açısından pahalı olduğundan, bu ihtiyacı feodal beyler karşılamıştır. Bu sebeple kralın savaşta başarılı olması, feodalitenin desteğine bağlıdır. Savaş teknolojisindeki gelişmelere rağmen feodal çağda kaleleri güç kullanarak ele geçirmek hala imkansıza yakındır. Şövalyelerle birlikte şatosunun surlarının arkasına saklanan bir feodal bey, kralın gücünden bile korunmuş oluyordu. Bu durum, feodal beylerin bağımsız, hatta krala karşı hareket etmelerini kolaylaştırdığı gibi kralların mutlak egemenlikkurmasını da engellemiştir. Özet olarak, feodalizmin siyasal yapısının en temel özellikleri bölünmüşlük ve yerelliktir.

    Feodalizmde Ekonomik yapı
    Feodal ekonomik yapı basittir. Soylunun toprağında üretim yapıp, gereken çok az miktarı kendine ayırdıktan sonra geriye kalanı soyluya veren köylüler, ana üretici güçtür. Ticaret gelişmediği için uzmanlaşmış bir ekonomi ve gelişmiş iş bölümü yoktur. Üretim toprakta yapıldığından zenginliğin ölçüsü topraktır, taşınabilir servetolgusu gelişmemiştir. Roma düzeninin sağladığı ortamda gelişen ticaret, Cermen istilaları ile durma noktasına geldikten sonra her feodal beylik kendine yeter bir ekonomi kurmuştur.
    Böylece, feodal beylikler dışa kapalı topluluklar haline gelmiş, etkileşim en aza inerek gelişmenin önü kesilmiştir. Artı ürünün ticaretle satışı olmadığından, pazar ekonomisi ve dolayısıyla rekabet ortamı oluşmamıştır. Ancak feodal çağın sonlarında dirilmeye başlayan ticaret ile birlikte feodal ekonomi değişmeye başlayacaktır. Feodalizmin temeli olan kapalı ve yerel ekonomik düzenin değişmesi bütün feodal yapıyı sarsacak ve bu yapı yavaş yavaş yok olacaktır.

    Feodal Sözleşme
    Feodal sözleşme, soylular arasındaki koruyan-korunan ilişkisini düzenleyen, karşılıklı hukuki, mali ve tabii askeri yükümlülükleri kapsayan bir sözleşmedir. Yazılı bir belge olmak zorunda değildir, sözlü olarak da yapılabilir. Feodal sözleşmeye göre koruyana süzeren, korunana ise vassal denir. Vassal bağlı olduğu senyörle savaşa gidecek, ona yardım edecektir. Bir yılda belirli ödemeler vardır. Vassal veya senyörü esir düşerlerse birbirlerinin fidye parasına katkıda bulunacaklar; vassal veya ailesi evlenir, eş seçerken bağlı oldukları senyörün rızası alınacaktır. Kuşkusuz vassaline karşı bir senyörün de yükümlülükleri vardır; vassali genç yaşta ölürse çocuklarının yetişmesi ve korunması, kızlarının evlendirilmesi, vassalinin mal, can ve ırzına saygılı olması gibi. Vassal çocuksuz ve varissiz ölürse onun mülkünü bağlı olduğu bey müsadere eder. Her lordun yargı yetkisi vardır ve davaları görür.

    Sözlükte "derebeylik" ne demek?
    1. Derebeyi olma durumu.
    2. Özellikle batı avrupa'da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan ortaçağ siyasal düzeni, senyörlük, feodalite.
    3. Derebeyi yönetimindeki bölge.
    Derebeylik kelimesinin ingilizcesi
    n. feudalism, feudality, seigniory

    Derebeylik ne demek? (Ekonomi)
    (Manorial system) Ortaçağlardaki toprak düzeni, Feodalite. Geniş topraklar Derebeyi adı verilen asilzadelere ait bulunmaktadır. Derebeyler büyük şatolarda oturmakta ve silahlı asker beslemektedirler. Derebeyliğin toprakları serf adı verilen köleler tarafından islenir. Topraklar, üzerinde yaşayanlarla birlikte derebevine aittir. Topraktan elde edilen üründen derebeyine pay verilmekte, derebeyi de buna karşılık toprağı üzerinde yaşayan insanların güvenliği sağlamaktaydı. Milli devletlerin kurulması ve kralların otoritelerinin artmasıyla derebeyler güçlerini kaybetmişlerdir.


    Kaynak: https://derebeylik.nedir.com/#ixzz3o01KHBJi

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Hypatia

    • 2015-10-08 18:55:19

    Cevap : Feodalite: Siyasal ve askeri gücü elinde bulunduran, toprağın mülkiyetine veya imtiyazına sahip olan bir senyörler (derebeyler) sınıfı ile bu sınıfa bağımlı köleler sınıfının oluşturduğu idari düzene feodalite denir.
    Feodalitenin temel özelliği siyasi bölünmüşlük ve sosyal eşitsizliktir. Senyörler, topraklarında yaşayan insanların üzerinde mutlak haklara sahiptirler. Her senyör, ayrı bir silahlı güce sahiptir ve her senyörün bölgesinde ayrı kurallar geçerlidir.
     
    Feodalite Rejiminin Özellikleri
    -Feodalite rejimin kurulmasından sonra Avrupa’da siyasal birlik bozulmuş, küçük yönetim birimleri ortaya çıkmıştır.
    -Derebeylik yönetimi, IX. yüzyılda Fransa’dan bütün Avrupa’ya yayılmış ve bütün Ortaçağ boyunca devam etmiştir.
    -Feodalite rejiminde, halk arasında eşitlik yoktu. Avrupa’da halk; soylular, rahipler, burjuvalar ve köylüler diye sınıflara ayrılmıştır. Bu nedenle Ortaçağ’da Avrupa’da sosyal adalet sağlanamamıştır.
    -Toprakların mülkiyeti soyluların elinde toplanmıştır.
    -Ortaçağ’da kapalı bir ekonomik politika izlendiği için halk sermaye birikimine sahip olamamıştır.

    Feodalite’nin Ortaya Çıkış Sebebi :
    Feodalizmin ortaya çıkmasındaki en önemli sebep, Roma İmparatorluğu’nun düzeninin karşılaştığı büyük ekonomik bunalımdır.

    Ekteki feodalite nedir sunum dosyasını inceleyebilirsin. kolay gelsin
    Derebeylik (Feodalite) Nedir

    Sunum İçeriği

    1. Sayfa
    Feodalizm (derebeylik): Ortaçağ Avrupa'sında toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri bir kişinin malı sayan rejim, derebeylik.

    2. Sayfa
    Feodalite :

    3. Sayfa
    15.yüzyıldan itibaren Avrupa’nın feodal yapısı değişime uğradı.Yeni kıtalara göçler başladı, savaşlar sonucu nüfus azaldı, haçlı seferleriyle güçlerini artırmak isteyen senyörler hayatını ve servetini kaybetti, İstanbul’un fethiyle gücü ve önemi anlaşılan toplar feodalitenin zayıflamasına neden oldu.

    4. Sayfa
    Fransa kralı xı. Louis soyluların zayıflamalarından yararlanarak bu sisteme son verdi.İngiltere’de feodalitenin zayıflamasına ise Çifte Gül Savaşı neden oldu.

    5. Sayfa


    6. Sayfa
    Bu değişim Katolik Kilisesi’nin çıkarlarına uymuyordu çünkü feodaliteden yararlanan en önemli kurum kiliseydi. Orta çağda papalık siyasi güç demekti. Krallar papanın elinden taç giyerdi. Feodal sistemin zayıflaması kralların üstünlük sağlaması anlamına geliyordu.

    7. Sayfa
    Böylece Avrupa da yeni değerler ve kavramlar ortaya çıktı ve krallar güçlerini artırma amaçlı keşifleri ve bilimsel faaliyetleri desteklediler. teknolojik faaliyetleri en çok haçlı seferleri geliştirdi çünkü seferler sonrasında kendilerinde olmayan barut matbaa kağıt pusula gibi buluşlar Avrupa’ya taşındı ve Avrupa’da daha da geliştirildi.

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.