Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Tarih
  • 3 yıl önce
  • 1 Cevap

Kösedağ savaşında Türkiye Selçuklu Devletini yenerek Anadolu'nun büyük bir bölümünü kontrolü altına alan devlet

Kösedağ savaşında türkiye selçuklu devletini yenerek anadolunun büyük bir bölümünü kontrolü altına alan devlet

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-05-14 18:52:47

    Cevap : Kösedağ savaşında Türkiye Selçuklu Devletini yenerek Anadolu'nun büyük bir bölümünü kontrolü altına alan devlet MOĞOLLAR'dır. 


    Kösedağ Savaşı

    Yassıçemen Savaşı’ndan sonra Moğollar Selçuklulara komşu olmuşlardı. Anadolu’ya saldırmayı düşündükleri için her an fırsat kolluyorlardı. Babaîler İsyanı’ndan sonra Selçuklu ordusunun, köylü ve güçsüz kalabalıklara neredeyse yenilecek duruma düştüğünü görünce Anadolu’yu istilaya başladılar. Moğollar, Gürcistan ve Ani Kalesi’ni (Kars’ı) ele geçirip Gürcü ve Ermenilerden devşirdiği birliklerle Selçuklu sınırına dayanırken II. G. Keyhüsrev, güneydoğudaki Müslüman prenslikler ve Eyyubilerle meşgul oluyordu. 

    Moğolların yoklama niteliğindeki ilk istilası tam bu sırada başladı (1242). Erzurum’dan Sivas’a kadar Selçuklu topraklarını yağmalayan Moğollar ertesi yıl dönmek üzere geri çekildiler. Baycu Noyan komutasındaki asıl ordu Erzurum’dan Anadolu’ya girdi. Kale komutanının ihanetiyle Erzurum’u ele geçiren Moğollar, büyük bir katliam yaptıktan ve şehri yağmaladıktan sonra Erzincan üzerinden Sivas’a vardılar. II. Gıyaseddin Keyhüsrev ise Moğollara karşı savunmak üzere güçlü bir ordu kurmaya çalışmıştı. Selçuklu ordusu Sivas’a gelip öncü kuvvetlerle Moğolları düz ovada karşılamak istediler. Moğollar bu öncü birlikleri dağıtınca Sultan diğer askerleri düzenleyip düşmana saldıramadan kaçmayı düşündü. Askerlerin savaşacak moralleri kalmayınca onlar da Sultan’ın arkasından savaş meydanını terk ederek hezimeti kendi elleriyle hazırladılar. Böylece Moğollar 1243 yılında Sivas yakınlarındaki Kösedağ’da kolay bir zafer kazanmış oldu. Moğol hükümdarı Baycu Noyan, Kösedağ’dan sonra ordusuyla harekete devam ederken karşılarında bir savunma kuvveti kalmamıştı. Moğollar Sivas’ı, ardından Kayseri’yi yağmalayıp, yakıp yıktılar. Bundan böyle Anadolu’da bütün felaketlerin başı sayılan “Baycu Yılı” başlamış oldu.4 Moğol Hanı Kayseri’den sonra ele geçirdikleri birçok ganimet malı ve hazine ile Mugan’a döndüler.

    Bu sırada Selçuklu veziri Mühezzübiddin Ali, Moğollar ile bir anlaşma yapmak için harekete geçti. Sultana bile söylemeye gerek duymadan pahalı hediyeler ve yüklü bir servetle Baycu’nun huzuruna çıktı. Sonunda yıllık vergi ve tabi olmayı taahhüt ederek anlaşmaya varıldı. Anadolu’da bundan sonra, zulüm ve baskı altında geçen Moğol hâkimiyeti dönemi başladı.

    Kösedağ hezimetinden sonra Selçuklu devletinin çöküşü başlayacaktır. Selçuklu sultanları bir kukladan öteye geçemeyecektir. Artık Selçuklu yöneticileri, ardı arkası kesilmeyen Moğol istekleri için seferber olmak zorunda kaldılar. Bu sırada eğlenceye düşkün olan II. G. Keyhüsrev keyfine bakarken, Moğol felaketinden sonra devlet işlerini, İranlı bürokrat sınıfından gelen Mühezzibüddin Ali, Şemseddin İsfahani ve Celaleddin Karatay gibi tecrübeli eller yönetiyordu. Türkmenler yönetimden uzaklaştırıldıktan sonra devleti, Moğol Hanı’nın atadığı vezirler ve Anadolu genel valileri yönetecek, ağır vergilerle Anadolu soyup soğana çevrilecekti.

    Kösedağ Savaşı’nın Sonuçları

    13.yy. Anadolu tarihinin en önemli olayı, siyasi ve sosyal sonuçları bakımından, Moğol istilası olmuştur. Batı Anadolu uçlarında canlı ve bağımsız yeni bir Türkiye’nin doğuşu da Moğol baskısı altında meydana gelen yeni şartların neticesidir. Moğol istilasından sonra Anadolu’nun etnik ve demografik yapısı değiştiği gibi meydana gelen yeni âlemde Türk dili ve Türk kültürü önemli mevkiye yükselmiştir. Anadolu’da Moğol istila ve baskısına karşı bağımsızlık mücadelesi veren yegâne kuvvet göçebe Türkmenler olmuştur. Moğol istilası ile kitleler halinde Anadolu’ya gelen yeni unsurlar ile kuvvetlenen uc Türkmenleri kendi başlarına Selçuklu Devleti’nin zapt edemediği Batı Anadolu ve Marmara bölgelerini açarak buraları Türkleştirdiler ve İslamlaştırdılar. Anadolu’nun şuurlu bir Türkleşme sürecinin en ücra yerlerine kadar tamamlandığı bu zaman, Batı Türklüğünün doğmasına ve güçlenmesine neden olmuştur.

    Anadolu’nun Türkleşme sürecini fütuhat ve sızma yoluyla yapılmış olan Türk muhaceretinin müspet bir sonucu olduğu kabul edilirken, Moğol istilası bu göç selinin en son ve en önemli halkasını teşkil eder. Anadolu’nun etnik ve kültür yönüyle yapı değiştirmesinde, hatta Anadolu’nun Hristiyan kaynaklarında, ‘Türkiye’ olarak adlandırılmasında Moğol harekâtı sonunda Anadolu’ya gelen ve adeta sığınan Türkmenler başrolü oynamıştır.5  

    Moğol istilasının Anadolu’da maddi bir yıkıma sebep olduğu bir gerçektir ancak bunun önemli manevi müspet neticeleri olduğu da bir hakikattir. 1332’de Kırşehir’de eserini yazan Âşık Paşa, Türklük şuuruna önemli yer verdiği Garibname’sinde6 Türk diline ve Türk-İslam kültürüne vurgu yapmakta, vahdet mesajlarıyla Türk toplumunu uyarmaktadır. Moğol kasırgasının önünden çekirge seli gibi kaçıp Anadolu’yu istila eden Türkmenler arasında Türkistan, Harezm, Horasan ve Azerbaycan’dan gelen potansiyel, donanımlı zümreler de vardı. Horasan Erenleri namı altında edebiyatımıza konu olan Türkmen şeyh ve dervişleri yanında, çok sayıda ilim ve din adamı, tasavvuf ve tarikat erbabı da Anadolu’yu, hep bu dönemde, şenlendirdi. Yeni gelenler şüphe yoktur ki Anadolu’nun mukadderatını belirlemiş oldular. Bunun yanında Moğol tahribatının sebep olduğu siyasi ve sosyal bunalımlara bağlı olarak, bu hareketli ve dinamik sınıfın en faal oldukları zaman yine bu dönemdir.

    İşte Türkiye tarihinin en hareketli ve canlı, neticeleri bakımından da bir o kadar önemli dönemlerinden biri olan Moğol hâkimiyeti dönemi, Anadolu siyasi ve sosyal tarihinin, etkileri bugüne kadar devam eden en önemli kesitini oluşturmaktadır.

    Moğol Hâkimiyetinde Selçuklu Yönetimi

    Anadolu’nun bundan sonraki siyasi hayatı artık Moğol hükümdarlarının iradesine tabidir. İbn Bibî ve Aksarayî’nin vekayinameleri bu dönem Anadolu’sunun siyasi vaziyetine, İlhanlı bakış açısıyla da olsa, ışık tutmaktadır. Selçuklu hanedanından bazen biri, bazen diğeri, bazen de birkaç şehzade birlikte Moğol hanlarının yarlıklarıyla saltanat sürüyordu. Moğol sarayının itimadını kazanmış ve Selçuklu idaresini fiilen ellerine alan bazı devlet adamları sultandan daha büyük nüfuz kazanıyordu. Anadolu’daki Moğol genel valileri gerçekte bütün devletin yöneticisi, nazımı, sarayın denetçisidir. Bir taraftan hükümdarı ve Selçuk ümerasını beslemek, diğer taraftan Moğol ordusunun ve komutanlarının ihtiyaçlarını tatmin etmek, Moğol hanına senelik vergi ve hediyelerini göndermek, mali sıkıntıları arttırıyor, artan vergiler halkı tazyik ediyor bu da iktisadi ve sosyal huzursuzluğu tetikliyordu. Bu karışık ve kozmopolit idare mekanizması daima halkın zararına işlemesi, Selçuk sultanları ve ümerası arasındaki rekabet ve mücadeleler, birbirlerinin aleyhinde Moğollar nezdindeki jurnal ve entrikaları, bazen Moğol komutanlarının birbirleriyle mücadeleleri ve Han’a karşı isyanları, huzursuzluğu arttırıyor, bunları takip eden savaşlar birbirini kovalıyordu.

    Gıyaseddin Keyhüsrev öldükten sonra üç oğlu arasında taht kavgaları başlamıştı. En büyükleri Keykavus 7 yaşlarındaydı. O, en küçüğü Keykubad’ı veliahd naspetmekle birlikte devlet adamları örfe uyarak Keykavus’u tahta geçirdiler. Ancak Keykavus’un gitmesi gerekirken, İlhan’ın katına sultanlığını onaylatmak üzere diğer kardeş Kılıç Arslan gönderilmişti. Kılıç Arslan Anadolu’ya İlhan’dan aldığı yarlıkla birlikte 2000 Moğol askeri ile dönmüştü. Sivas’ta tahta çıkan Kılıç Arslan, rakibi Keykavus’un adamı olan vezir İsfahani’yi öldürttü. Bunun üzerine tecrübeli devlet adamı Celaleddin Karatay, ‘Atabek-i Rum’ unvanıyla üç kardeşi birden tahta çıkartarak saltanat kavgalarına son vermek istedi (1249). Böylece üç kardeşi devlet adamlarının ihtiras ve tesirlerinden kurtarmayı hedefledi.7

    Ancak Karatay 1254’te ölünce dört yıllık sulh ve sükun dönemi yerini tekrar saltanat çekişmelerine bıraktı. Keykubad, İlhan’a saltanatının tasdiki için giderken yolda ölünce meydan II. İzzeddin Keykavus ve IV. Rükneddin Kılıç Arslan’a kaldı. Keykavus Konya’da, Kılıç Arslan ise Kayseri’ye gelip sultanlığını ilan etti. 

    Keykavus, Anadolu’da Türkmenlerin desteğini alırken, rakibini hapse atmış, Moğol Hanı’na ısrarla gitmemiş, bilakis Moğol işgaline karşı bağımsızlık mücadelesi onun önderliğinde yürümüştür. Bunun üzerine Baycu Noyan Anadolu’ya girdi. 1256 yılında Sultanhanı Savaşı’nda Selçukluları mağlup ederek, Erzurum’dan Aksaray’a kadar olan şehir ve kaleler yağma ve tahrip edildi. İ. Keykavus’un Konya’dan kaçmasıyla Moğolların desteğini arkasına almış olan Kılıç Arslan ise tek başına tahta çıkarken (1257), Baycu Noyan yardımcılığına Muineddin Pervane’yi getirmişti. Bazı tarihçilerce diktatör olarak anılan Süleyman Pervane, bütün devlet işlerini eline alacaktır.8

    Moğol karşıtı cephenin umudu olan II. İ. Keykavus, arkasına aldığı Türkmen gücüyle Moğollara karşı başlattığı cihadı mütemadiyen devam ettirmiş, Memlük Sultanı Baybars ile de anlaşmıştı. Moğolların Bağdat seferini fırsat bilen Keykavus, kardeşini mağlup ederek Anadolu’daki prestijini yükseltmişti. Anadolu’yu rahatlıkla sömürebilmek için sulhu çıkarlarına uygun gören İlhan, ülkeyi iki kardeş arasında taksim ederek, Kızılırmak’ın batısı Keykavus’a, doğusu R. Kılıç Arslan’a bırakılmıştı. Her iki sultan da Hülagu’nun huzuruna çıkarak taksimi kabul etti. Muineddin Pervane ise taksim fikrinden dolayı Moğollar nezdindeki itibarını arttırdı.

    Moğolların 1260’ta Suriye’de Ayncalut Savaşı’nda Memlüklere yenilmesi Anadolu Türkmen beylerine ve Keykavus’a bağımsızlık yolunda cesaret vermişti. Keykavus Türkmen beyliklerinden tam destek alırken, öte yandan Baybars’tan ve Altınordu Hanlığı’nın ilk Müslüman hükümdarı Berke’den de yardım istemişti. Ancak bu temaslardan haberi olan Pervane, Keykavus’u Hülagu’ya ihbar edince Selçuklu-Moğol ordusunun kendisine karşı harekete geçmesine neden oldu. Bunun üzerine tahtını-tacını geride bırakan Keykavus ailesini yanına alarak İstanbul’a sığındı. Böylece 17 yıl aralıksız süren saltanatı sona erdi ve maceralarla dolu uzun gurbet hayatı da başlamış oldu. Bu arada Rükneddin Kılıç Arslan da tek başına -uclar, sahiller ve dağlar müstesna- bütün Türkiye’nin sultanı oldu.9 

    Kösedağ felaketi ile başlayan Moğol hakimiyeti döneminin 20 yılına damgasını vuran muhteris devlet adamı Muineddin Pervane, Moğollara dayanarak IV. R. Kılıç Arslan’ı avucuna almış, Selçukluların gerçek ve tek hakimi olmuştur. Entrikalarıyla yerini sağlamlaştırırken rakiplerini jurnallemek suretiyle ortadan kaldırmaktan çekinmiyordu. Kendisine müdahale eden Türkmenler Moğol yanlısı Selçuklu iktidarına karşı cihat ve mücadelelerini sürdürürken en büyük rakipleri Pervane idi. Tokat ve Sinop’u mülküne geçiren Pervane, avucuna aldığı Sultan Kılıç Arslan’ı dahi kendisine karşı harekete geçirtmişti. Ancak Pervane, 1266 yılında Sultanı da ortadan kaldırarak 3 yaşındaki şehzadeyi tahta geçirdi.10

    İçeride Pervane’nin dışarıda da Moğolların baskı ve soygunlarından bıkan Türkmen beyleri, Memlük sultanı Baybars’ı Anadolu’ya davet ederek Moğol işgaline karşı koymak istediler. Bu arada Pervane de ikili oynayarak el altından Baybars’a gönderdiği elçi vasıtasıyla sultanın ve koltuğunun güvenliği şartıyla ülkeyi Memlük idaresine vermeye hazır olduğunu belirtiyordu. Baybars da memnuniyetini bildirirken Anadolu’ya geldiğinde gerekli yardımda bulunmasını istemişti.11 Hatiroğlu ve Karamanoğlu Türkmenleri, Pervane ve Moğol düzenine karşı harekete geçmişlerdi. Baybars’ın da bir keşif kolu gönderip desteklediği bu hareket, Anadolu’ya gelen 30 bin Moğol ordusu ve Pervane’nin yardımıyla Ulukışla’da bastırılmış, asiler cezalandırılmıştı (1276).  

    Baybars, Türkmenlerin isteklerine, Pervane’nin davetine ve kendisine Anadolu’dan sığınan devlet adamlarının teşvikine olumlu cevap vererek, büyük bir ordu ile Halep’ten hareket ederek Anadolu’ya girdi. Kendisini Elbistan’da karşılayan Moğollara ağır bir yenilgi tattırdı (1277). Baybars’ın zaferi Anadolu Türkmenleri için büyük bir heyecan yaratmıştı. Selçuklu beylerinin çoğu Baybars’ın ordusuna katıldı. Pervane ise Moğol korkusuyla Baybars’a katılmazken ailesini ve sultanı alıp ikametgâhı Tokat’a gitti. Kayseri’ye kadar ilerleyen Baybars, tahta oturdu ve şehirde 10 gün kaldı. Baybars, Pervane’den söz aldığı desteği göremeyince dönmek zorunda kaldı. Pervane’nin ikili oyunu pahalıya mal olmuş, intikam hırsıyla Anadolu’ya gelen Abaka Han, büyük bir katliam yaparak on binlerce Türkmen’i kılıçtan geçirmişti. Bu arada Pervane’ye Elbistan Savaşı’nda bulunmamasının hesabını soran Abaka Han, onun bu ikili siyaset ve entrikalarıyla dolu yaşamına son verdi (1277).12

    Baybars’tan destek alan Karamanoğlu Mehmed Bey, emrindeki Türkmenlerle birlikte bağımsızlıktan vazgeçmemiş, hatta durumu lehinde görüp Konya’ya yürüyerek başkenti ele geçirmişti. Keykavus’un geride bıraktığı oğullarından biri olduğunu öne sürdüğü Alaaddin Siyavuş’u da tahta geçirip, halkı zorla biat ettirdi. Karamanlı Mehmed’in Konya’da iken her yere haber yollayarak Türkmen liderlerini davet etmiş, divan toplantıları, tayin ve tevcihler yapmış, o günlerde Anadolu Türkünün yabancı idaresinden ve kültürel baskılarından ne derece bunaldığını gösteren meşhur fermanı yayınlamıştı: “Bundan sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden gayrı dil kullanılmayacaktır”.13

    Karaman Türkmenlerinin Konya saltanatı 37 gün sürdü. Selçuklu-Moğol ordusu Konya üzerine yürüyerek Türkmenleri çıkardı, tarihlerin tezyif amacıyla Cimri diye adlandırdıkları meczup derviş, Karamanlı Mehmed Bey gibi yakalanarak öldürtüldü (1279).14 

    Bir dönem II. İzzeddin Keykavus’un önderliğini yaptığı ve Karamanoğulları ile başlayan Türkmen harekâtı bütün uc Türkmenlerine yayılmıştı. Genel bağımsızlık hareketleri haline gelen bu baskı ve sindirme dönemi Anadolu Beylikleri dediğimiz milli Türk devletlerini ortaya çıkaracaktır. 

    Artık Selçukluların bağımsızlığını bu tarihten itibaren ortadan kaldırarak Anadolu’ya atadığı genel valilerle yönetmeye başlayan İlhanlılar, istikrarı bitirmiş, ülke parçalanmıştı. Birbirleriyle post kavgasına giren Moğol komutanları, Anadolu’yu kasıp kavururken, Aksarayî bu orduyu, “Müslümanların derisini soymakla geçinen Moğol çerileri” diye anmıştır.15

    Anadolu’da mali düzenlemeler yapmak üzere görevlendirilen Cüveyni, akabinde Kazvini ile İlhanlılar Anadolu’yu doğrudan sömürgeleri haline getirirken, Sultan Mesud’un fikri dahi alınmamıştı. Devlet adamları İlhanlı hükümetine yaranmaya çalışırken, Anadolu’da siyasi birlik diye bir şey kalmadı. İlhanlıların kendi aralarındaki post kavgası, Türkmenlere yavaş yavaş bağımsızlıklarını katileştirme fırsatı veriyordu. Son Selçuklu hükümdarı Mesud’un ölümü hiç bir akis yapmamış, hatta son Selçuklu sultanı Mesud mu yoksa başka biri mi olduğu henüz aydınlatılamamıştır. Kadı Ahmed’in II. Mesud’un ölümüne dair tereddütle verdiği 1308 tarihi münakaşasız kabul edilmiştir.16   

    Türkmen Beyliklerinin Teşekkülü

    Moğol tahakkümü ile Selçuklu hâkimiyeti gittikçe sönerken uçlarda Türkmen beylerinin zuhur ve istiklalleriyle Anadolu’da yeni bir hayatiyet ve Türkleşme devri başlar. Zaten Anadolu’da İlhanlıların tam bir hâkimiyet kurdukları da söylenemez. Doğu ve Orta Anadolu’nun askeri ve ticari yol güzergâhlarında bulunan başlıca merkezlerde İlhanlılar hâkimken uçlar, Bizans sınır boyları, dağlık ve sahil kesimler Türkmenlerin kontrolü altındaydı.

    Moğol istilasının dehşeti önünden kaçan ve ilk fetih zamanındaki kalabalıkla Anadolu’ya giren Türkmenler Selçuklu sınırlarına yığılarak buralarda göçebe nüfusun kesafetini ve Bizans topraklarına tazyiki arttırdılar. Türkmen istilası İznik, Bursa kapılarına yaklaşıyor, Ortodoks rahipleriyle anlaşarak şehir varoşlarına göçmenler yerleştiriliyordu. Rumların boşalttığı şehirleri ele geçiriyorlardı. Bu sebeple Moğol istilası onların felaketlerine değil saadetine sebep oluyordu. Kitleler halinde Roma arazisi yağmalanıyor, Akdeniz’den Karadeniz’e kadar uzanan sahil şeridinde küçük siyasi teşekküller halinde muntazam bir yerleşme gerçekleşiyordu. Bu beyliklerin kuruluşunda iki önemli faktör; göç ve gaza başlıca rolü oynamıştır.17

    Arap kaynaklarında İlhanlıların zayıflamasıyla Anadolu’da pek çok tavaif-i müluk (Beylikler) ortaya çıktığı belirtilir. Bunlar arasında Osmanlı beyliğinin henüz önemsiz bir durumda bulunduğunu fakat Orhan zamanında İstanbul İmparatoru ile sürekli savaş halinde olduğu yazar.18 Saltanat iddiası güden veya isyan eden şehzadeler, bazı devlet adamları, Türkmen beylerine sığınıyordu. İran ve Azerbaycan’dan göçen pek çok din adamı, Türkmen şeyh ve dervişi de bu uçlarda sığınak bulurken eski örf ve geleneklerine bağlı olan Türkmenleri İslamlaştırıyor, uçlarda İslam kültürünü ve gaza mefkuresini kuvvetlendiriyordu. Türkmen beyleri, uc gazileri sıfatını kazanıyordu. Mesela ilk Türkmen Beyliği İnançoğullarını, Denizli-Ladik, Honas ve Dalaman civarında kuran Mehmed Bey bir uc gazisiydi. Beylikler topraklarında mantar gibi biten tekke ve zaviyeler de bu iman coşkunluğunu arttırıyor, bölgenin bir vatan haline gelmesine katkıda bulunuyordu.

    Türkmen beylikleri şeklen Selçuklu-İlhanlı hükümetine bağlıyken aslında bağımsız hareket etmekteydiler. Türkmenlerin bağımsızlık mücadelesinde en önde Karamanoğulları gelmektedir. El-Ömeri’nin naklettiğine bakılırsa Gazan Han’ın, “Eğer Karamanoğlu Rum Türkmenleri olmasaydı güneşin battığı yere kadar atımla çiğnerdim” demiştir. Oğuzların Avşar boyundan gelen Karamanoğullarının ilk beyleri Nure Sufi, Baba İlyas’ın müritlerindendir. Babaîler isyanından sonra Karaman ve Ermenek bölgesine sığınıp beyliklerini kurmuşlardır. Kendilerini Selçukluların varisi sayıp diğer beylikler üzerinde sürekli hâkimiyet tesis etmeye çalışmışlarsa da gaza bölgesinde bulunmadıklarından dolayı büyüyememişler ve Anadolu içlerine hapsolmuşlardır.



    Özetle Kösedağ Savaşı, Anadolu Selçuklu Devleti ile Moğollar arasında meydana gelmiş ve Moğolların kazanması neticesinde, Anadolu Selçuklu Devleti de yıkılış sürecine girmiştir.

    Moğollar, Anadolu Selçuklu Devletinin güçlü sultanı olan Alaaddin Keykubat'tan çekindiklerinden onun sağlığında Anadolu'ya saldırmaya pek cesaret edemediler.

    Sultan Alaaddin vefat edince, devletin başına II.Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Bu dönemde " Babai " ayaklanmaları meydana geldi. Selçuklu Ordusu bu isyan esnasında oldukça yıpranmıştı.

    Moğollar bu durumdan istifade etmek için o sıralarda İran'da bulunan Baycu Noyan'ı Moğol Ordusunun başına getirdiler. Baycu Noyan, Kafkasya'daki Ermeni ve Gürcülerin de desteğini alarak, Anadolu Selçuklular'ın üzerine bir sefer hazırlığına başladı.

    Halkın malını yağmaladılar

    Moğollar, Baba İshak isyanını da fırsat bilerek, 1242 yılında önce Erzurum'a saldırdı. Çok büyük zulümler ve katliamlar yaptılar, savunmasız halkın malını ve mülkünü yağmaladılar.

    Bunu haber alan Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Keyhüsrev, 80.000 kişilik bir ordu ile Sivas'a geldi. Bunun üzerine Baycu Noyan da Ordu'suyla Sivas'a doğru hareket etti.

    II.Gıyaseddin Keyhüsrev, babası Alaaddin Keykubat kadar tecrübeli ve güçlü bir sultan değildi ve kararlarını komutanlarının inhisarına bırakıyordu.

    Anadolu Selçuklu Sultanı, geçitler ve stratejik noktalardaki hazırlıklarını tamamlayıp savunma yapar halde Moğol ordusunu beklemeye koyuldu. Ancak ordusunun gücüne güvenen ve zafere kesin gözüyle bakan erkanı, kendisine taarruz etmeyi tavsiye ve telkin edince, yeterli savaş tecrübesi bulunmayan Sultan, tedbir ve askeri nizam kurallarını çiğneyerek düşmanı taarruz ederek karşılamaya karar verdi.

    Türk savaş taktiğini kullandılar

    Moğol ordularının taarruzuna savunarak değil taarruzla karşılık veren Selçuklu ordusu, Moğol ordusunun kadim Türk Savaş Taktiği olan Turan Taktiğini (Kurt Kapanı) kullanarak geri çekilmesiyle sürek halinde Moğol öncü güçlerinin peşinden gitmeye başladılar. Bu stratejik bir hamleydi ve Kösedağ Savaşı'nın sonucunu etkileyecek ilk hata olmuştur.

    Daha önce hiç savaş yönetmemiş olan Gıyaseddin Keyhüsrev, öncü kuvvetlerin bozguna uğratılmasını mağlubiyet zannederek otağını ve hazinelerini bile yanına almadan geri çekildi. Oysa ordu yenilmemişti ve halen savaşa devam etmekteydi.

    Gıyaseddin Keyhüsrev’in geri çekilmesinden ordusu henüz haberdar olmamıştı. Selçuklu ordusu hava kararana dek Moğol ordusu ile çarpışmaya devam etti. Hava kararınca geri dönen Selçuklu ordusu, Sultan’ın kaçtığını ancak günün sonunda öğrenebildi. Bunun üzerine askerler de otağlarını bırakarak ani şekilde cepheyi terk edip geri döndüler.

    Moğollar Kayseri'ye kadar ilerledi
    Gün aydınlandığında Selçuklu askerlerinin ortada olmadığını ve çadırlarını terk ettiğini gören Moğollar, önce bu durumun bir hile olduğunu sanıp iki gün boyunca taarruz etmediler. Nihayetinde sonuç almak isteyen Moğollar, çadırların bulunduğu alana kadar ilerlediğinde Selçuklu ordusunun tamamen geri çekildiğini şaşkınlıkla görmüş ve Selçuklular için utanç verici, Moğollar içinse kolay kazanılan bu savaş sonrasında Erzincan, Sivas ve Kayseri’ye kadar ilerlediler.

    Anadolu içlerine doğru ilerleyen Moğollar, her tarafı yağmaladı ve halka da büyük zulümlerde bulundular.

    Kösedağ Savaşı sonunda da yapılan sulh antlaşması ile Anadolu Selçuklular, Moğollara ağır vergiler ödemeyi kabul etmek zorunda kaldılar.

    Sonuç itibariyle; Anadolu Selçuklu Devleti, Kösedağ savaşından sonra bir daha kendini toplayamadı, yıkılış sürecine girdi ve Anadolunun muhtelif bölgelerinde yeni yeni Türk Beylikleri çıkmaya başladı. İşte bunlardan biri olan Osmanoğulları 1299 yılında devlet haline gelerek Anadolu'yu 622 yıl daha yönetmeye devam ettiler


    Diğer Cevaplara Gözat
    Hera1 Takipçi
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.