Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Manzume örnekleri

manzume nedir

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Hera

    • 2020-12-23 09:12:27

    Cevap :

    MANZUME Nedir?


    Sözlük anlamı "sistem, dizge"dir. Ölçü ve uyağın yer aldığı, çağrışım, çok anlamlılık, yoğunluk ve güzellik unsurlarının oldukça zayıf olduğu dizelere manzume denir. Özellikle düzyazı ile dile getirilecek olay başta olmak üzere olgu veya kavramların ahenkli bir şekilde anlatıldığı metinler manzume olarak adlandırılır.
    Manzumeler; duygu ve heyecan açısından yetersizdir. Manzumelerden sanat değeri taşıyan kişileri heyecanlandıran ve estetik duyguların ön plana çıkmış olanlarına şiir denir. Manzumeler, genellikle öğretici konuları kapsar. Manzumelerde daha çok beyit ve dörtlük nazım biçimi kullanılır.
    Dizelerle yazılmış olan her şey manzume olabilir, ama şiir olamaz. Nazımla ortaya çıkan kısa anlatımlı ürünlere manzume, uzun anlatımlara da manzum eser denir.

    Manzume ve Manzum Hikaye Örnekleri



    1) SİTEM (Manzume)

    Önde zeytin ağaçları arkasında yâr
    Sene 1946
    Mevsim
    Sonbahar
    Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
    Dalları neyleyim
    Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim
    Yâryâr
    Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
    Değirmen misali döner başım
    Sevda değil bu bir hışım
    Gel gör beni darmadağın,
    Tel tel çözülüp kalmışım
    Yâryâr
    Canımın çekirdeğinde diken
    Gözümün bebeğinde sitem var ( Bedri Rahmi Eyüboğlu )


    2) KÜFE (Manzum Hikâye Örneği)

    Beş - on gün oldu ki, mu'tâda inkıyâd ile ben
    Sabahleyin çıkıvermiştim, evden erkenden.
    Bizim mahalle de İstanbul'un kenarı demek:
    Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmeyerek!
    Adım başında derin bir buhayre dalgalanır
    Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır!
    Bir elde olmalı kandil, bir elde iskandil,
    Selâmetin yolu insan için bu, başka değil!
    Elimde bir koca değnek, onunla yoklayarak,
    Önüm adaysa basıp, yok, denizse atlayarak,
    - Ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden,
    Lisân-ı hâl ile amma rükûa niyyet eden-
    O sâl-hûrde, harab evlerin saçaklarına,
    Sığınmış öyle giderken, hemen ayaklarına
    Delilimin koca bir şey takıldı... Baktım ki:
    Genişçe bir küfe yatmakta, hem epey eski.
    Bu bir hamal küfesiymiş... Aceb kimin?
    Derken; On üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden,
    Gerildi, tekmeyi indirdi öyle bir küfeye:
    Tekermeker küfe bitâb düştü ta öteye.
    - Benim babam senin altında öldü, sen hâlâ
    Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!
    O anda karşıki evden bir orta yaşlı kadın

    Göründü:
    -Oh benim oğlum, gel etme kırma sakın!
    Ne istedin küfeden, yavrum?
    Ağzı yok dili yok,
    Baban sekiz sene kullandı...

    Hem de derdi ki:

    "Çok uğurlu bir küfedir, kalmadım hemen yüksüz..."
    Baban gidince demek kaldı, adetâ öksüz!
    Onunla besleyeceksin ananla kardeşini.
    Bebek misin daha öğrenmedin mi sen işini?

    Dedim ki ben de:
    - Ayol dinle annenin sözünü!
    Fakat çocuk bana haykırdı, ekşitip yüzünü:
    - Sakallı, yok mu işin.
    Git cehennem ol şuradan?
    Ne dırlanıp duruyorsun sabahleyin oradan?
    Benim içim yanıyor: Dağ kadar babam gitti...
    - Baban yerinde adamdan ne istedin şimdi?
    Adamcağız sana, bak hâl dilince söylerken...
    - Bırak hanım, o çocuktur, kusura bakmam ben...
    Adın nedir senin oğlum?
    - Hasan
    - Hasan, dinle.
    Zararlı sen çıkacaksın bütün bu hiddetle.
    Benim de yandı içim anlayınca derdinizi...
    Fakat, baban sana ısmarlayıp da gitti sizi.
    O bunca yıl çalışıp alnının teriyle seni
    Nasıl büyüttü? Bugün, sen de kardeşini,
    Yetim bırakmayarak besleyip büyütmelisin.
    - Küfeyle öyle mi?
    - Hay hay! Neden bu söz lâkin?
    Kuzum ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?
    Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.
    - Ne doğru söyledi! Öp oğlum amcanın elini...
    - Unuttun öyle mi? Bayramda komşunun gelini:
    "Hasan, dayım yatı mekteplerinde zabittir;
    Senin de zihnin açık... Söylemiş olaydık bir...
    Koyardı mektebe... Dur söyleyim" demişti hani?
    Okutma sen de hamal yap bu yaşta şimdi beni!
    Söz anladım ki uzun, hem de pek uzun sürecek;
    Benimse vardı o gün pek çok işlerim görecek;
    Bıraktım onları, saptım yokuşlu bir yoldan.
    Ne oldu şimdi aceb, kim bilir, zavallı Hasan? (Mehmet Akif Ersoy)

    3) BAYRAM (Manzume)

    Fakat bu levha-i handana karşı, pek yaşlı,
    Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,
    Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.
    Gelen geçen “Bu niçin ağlıyor?” deyip soruyor.
    Yetim ayol… Bana evlat belasıdır bu acı
    Çocuk değil mi, “salıncak” diyor…
    Salıncakçı!
    Kuzum, biraz da bu binsin… Ne var sevabına say…
    Yetim sevindirenin ömrü çok olur…
    Hay hay!
    Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine
    Katıldı ağlamayan kızların şetaretine. (Mehmet Akif Ersoy)



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.