İşte Cevaplar
Cevap :
İNCELEME
Sait Faik Abasıyanık'ın ilk baskısı 1950 yılında yapılan ve beşinci öykü kitabı olan Mahalle Kahvesi adlı öykü kitabı içindeki 22 öyküden birisidir. Plajdaki Ayna adlı öyküsü daha önce dergide de tefrika edilmiş daha sonra Mahalle Kahvesi kitabı içindeki öykülerden birisi olmuştur.
Sait Faik Abasıyanık'ın ilk baskısı 1950 yılında yapılan ve beşinci öykü kitabı olan Mahalle Kahvesi adlı öykü kitabı içindeki 22 öyküden birisidir. Plajdaki Ayna adlı öyküsü daha önce dergide de tefrika edilmiş daha sonra Mahalle Kahvesi kitabı içindeki öykülerden birisi olmuştur.
Yazar bu öyküsünü öğretmenliği de bırakmış, işsiz güçsüz daha da açıkçası boş boş gezdiği günlerde yazmıştır. Yazar bu yıllarda yazdığı öykülerinde daha çok balıkçılar, tekneciler, sandallarda çalışanlar, emekli insanlar, kuşları avlayanlar, küçük esnaflar, küçük insanlar, işsizler ve dertli kimselerin hayatlarına yönelmiş onların hayatlarından alınmış kesitleri öyküler haline getirmişti. Eserlerinde genellikle toplumun alt katmanlarındaki dertli insanların dramlarından kesitler aktaran yazar; “Bir insanı sevmekle başlar her şey“ düşüncesini kendine şiar edinmişti. Yazar bu öyküsünde ise muhtemelen kendi başından geçmiş olan garip bir olayı anlatmıştır.
Bu yıllarda dergilerde öyküleri çıkmakta öykülerinde az miktarda gelir de elde etmektedir. Fakat o yıllarda artık siroz hastalığına yakalandığını da öğrenmiş, bu nedenle karamsarlığı da çoğalmıştı.
Ana Fikri:
Her çağıranın evine gidilmez. Öfkeyle kalkan zararla oturur.
Şahıslar Ve Özellikleri:
Adam, Anlatıcı: Plajda ki aynayı kıran, çocukla konuşan, kadından tokat yiyen yaşadığı olaylar üzerine şaşıran ve öfkelenen kişi
Çocuk: Zeytin toplarken anlatıcı ile tanışan eve gelince de sürekli bağırıp çağıran huysuz bir çocuk
Çocuğun Annesi: Anlaşıldığı kadarı ile erkekleri evine davet edip çocuğu vasıtası ile onların paralarını sağan argo kelimeler de kullanan tuhaf bir kadın.
ÖYKÜNÜN ÖZETİ
Bir günü plaja giden anlatıcı plajda bir ayna görürü ama bu aynaya aldırmaz. Daha sonra plajda yürürken bir zeytin ağacı ve bu ağacın altında zeytin toplayan bir çocuk görür. Avare avare gezinen anlatıcı çocukla konuşmaya başlar. Amacı o çocuk hakkında bir şeyler öğrenmek ve biraz vakit geçirmektir. Çocukla hasbıhal ettikten sonra çocuk hakkında bir şeyler öğrenmiştir. Çocuğun babası ölmüştür. Çocuk annesi ile yaşmaktadır. Tam bu sırada çocuğun annesi onların yanına gelir. Çocuğun annesi çocuğa yerden bu siyah şeyleri neden topladığını sorar ve çocuğa da sinirlenerek çocuğa bir tokat atar. Hatta argo kelimler de kullanır ama bu arada çocuğun annesi adam ile de tanışır. Fakat tanışmadan hemen sonra çocuğun annesi adamı evine davet eder. Adam, çocuk ve kadın hep birlikte kadının evine giderler. Eve girdiklerinde çocuk aniden bağırıp çağırıp ağlamaya başlar.
Adam bu çocuğun neden ağladığını neden böyle yaptığını sorar.
Annesi ise bu adamdan çocuğuna para vermesini ister. Bu çocuk para alana kadar ağlar, eğer para verirsen susar der. Adam da çocuğa para vermek zorunda kalır fakat adam para verdikçe çocuk daha da bağırıp ağlamaya devam etmektedir. Adam da çocuk susana kadar para verir ama bu defa da adamda para kalmamış bütün parasını çocuğa vermiştir. Bu defa da çocuğun annesi çocuk susmadığı için adama tokat atar. Adam ise korkarak oradan uzaklaşır ve tekrar plaja döner. Plaja geldiğinde yaşadığı olayın şoku ile deminki gördüğü aynayı yeniden görünce öfke ile yanayı kırar. Aynanın kırılmasından sonra polisler gelir ama adamı bulamazlar çünkü adam başka bir ağacın altına saklanmıştır. Akşama kadar saklandığı ağacın altında bekler ve akşam olunca da hiçbir şey olmamış gibi çekip gider ve hayatına devam eder.
Diğer Cevaplara Gözat
