İşte Cevaplar
Cevap : SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİSİ
1- EŞ ANLAMLILIK (ANLAMDAŞLIK)
Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere “eş anlamlı” sözcük denir.
Ör: Pastaya yumurtanın akını koymalısın.
Pastaya yumurtanın beyazını koymalısın.
Eş anlamlı iki sözcükten biri başka dilden gelmedir.
Sual-soru hadise- olay
Cevap-yanıt istiklal- bağımsızlık
Mektep-okul münazara- tartışma
Deyimler kalıplaşmış oldukları için eş anlamlı sözcükleri kullanırken biri diğerinin yerine kullanılamaz.
Ör: Bu işten de yüzümüzün akıyla çıktık.
Bu işten de yüzümüzün beyazıyla çıktık.
Eş anlamlı sözcükler gibi aralarında anlamca tıpkılık olmasa da yakınlık olan sözcüklere “yakın anlamlı ” sözcükler denir.
Ör: Sana küstüm.
Sana gücendim.
Sana kırıldım.
Ayşe’yi seviyorum.
Ayşe’yi beğeniyorum.
Ayşe’den hoşlanıyorum.
Örneklerden de anlaşılabileceği gibi bu sözcükler her zaman birbirlerinin yerine kullanılamazlar.
Örnek: Anlam ilişkisi bakımından incelendiğinde aşağıdaki sözcüklerden hangisi dışta kalır?
A)tasa B)üzüntü C)kuşku D)kaygı
2- KARŞIT (ZIT) ANLAMLILIK
Aynı anlam düzlemi içinde uçlarda yer alan sözcüklerdir.
Bir sözcüğün anlattığı kavramın karşıtını anlatır.
Bağlamak- çözmek güzel- çirkin
Unutmak- anımsamak hızlı- yavaş
Açmak- kapatmak uzun- kısa
Her sözcüğün zıt anlamlısı yoktur.
DİKKAT: -lı, -sız sıfat yapım ekleriyle ya da olumsuzluk (-ma)
Ekiyle oluşturulan sözcükler karşıtlık anlamı içermez.
Dertli- dertsiz doymak- doymamak
Güçlü- güçsüz okumak- okumamak
Örnek:
1- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zıt anlamlı sözcükler yoktur?
A)İyimser insanlar kötümserlere göre daha mutludurlar.
B)Merdivenleri inip çıkmaktan yorgun düşmüştü.
C)Hiçbir zaman insanları güzel çirkin diye ayırmazdı.
D)Anadolu’nun bitmez tükenmez su kaynakları vardı.
3-EŞ SESLİLİK (SESTEŞLİK)
Yazılış ve söylenişleri (sesleri) aynı olan, aralarında anlam ilişkisi olmayan (anlamları farklı olan) sözcüklerdir.
Ben-1.tekil kişi
Ben- vücuttaki leke
Kır-yerleşim yeri dışındaki alan
Kır- renk adı
Yüz- sayı adı
Yüz- organ adı
Dolu- yağış türü
Dolu- alma kapasitesi dolmuş olan nesne
DİKKAT:
Sözcüklerin yan anlamlarıyla kullanılmaları eş sesli olduklarını göstermez.
Yuvadan uçan kuşlar kendilerine bir yuva yapar.
Çay bahçesinin içinden geçen çayın kenarında çaylarımızı yudumluyorduk.
Düzeltme işareti olan sözcüklerin eş seslileri yoktur.
Kâr- kar hâla- hala
Örnek:
Aşağıdaki sözcüklerden hangisinin eş seslisi yoktur?
A) dal B)ova C)kara D)koru
ANLAMLA İLGİLİ DİĞER KAVRAMLAR
1- GENEL VE ÖZEL ANLAMLILIK
Birçok kavramı ya da varlığı birden anlatan sözcüklere genel anlamlı; daha sınırlı kavramları anlatan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir.
Varlık eşya sandalye
Canlı hayvan kuş serçe
Genel ve özel anlamlılık bir kapsama ilişkisidir. Bir sözcüğün başka kavramları da içine almasıdır.
Örnek:
1-Aşağıdaki sözcüklerin en geniş kapsamlı olanı hangisidir?
A) gıda B)meyve C)üzüm D)süt
2-“Birey” ile “toplum” sözcükleri arasındaki anlam ilişkisi aşağıdakilerden hangisinde vardır?
A)asker- ordu B)işçi- fabrika
C)seyirci- sinema D)öğrenci-okul
3-Aşağıdaki sözcük çiftlerinden hangisi, anlam ilişkisi yönünden diğerlerinden farklıdır?
A)ağaç- kağıt B)buğday- ekmek
C)deniz- balık D)süt- peynir
2-SÖZCÜKTE ANLAM DARALMASI VE GENİŞLEMESİ
Temel anlam olarak bir nesnenin ya da işin bütününü karşılarken zamanla bir bölümünü karşılamasına anlam daralması; temel anlam olarak bir nesnenin ya da işin bir bölümünü karşılarken sonradan tamamını karşılamasına anlam genişlemesi denir.
Örnek:
Oğul: Eski Türkçe’de çocuklar anlamına gelirken günümüzde sadece erkek çocuk anlamına gelir.
Bostan: Ağaçlık,yeşil alan ,sebze meyve yetiştirilen yer
Bostan: Sebze yetiştirilen yer.
Yaş: canlı,diri,ıslak
Yaş: ıslak
Yan anlam kazanmış bütün sözcükler anlam genişlemesine uğramıştır.
Yol,yüz,göz
3-SOMUT VE SOYUT ANLAMLILIK
Duyu organlarımızla algılayabildiğimiz , zihinde görüntü oluşturan varlıkları anlatan sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
Deniz, ev, gürültü, taş, hava......
Maddesi olmayan şeyleri, kavramları anlatan , zihinde bir görüntü oluşturmayan sözcükler soyut anlamlıdır.
Tanrı, üzüntü, acıma, mutluluk......
DİKKAT:Bazı sözcükler , gerçek anlamlarıyla somutken , soyutlaşabilirler.
ÖR:
Adamda yüz yok ki ne desek boşuna.
Senin kafan pek çalışmaz.
Bu sorunun çözüm yolu bu değildi.
Soyut bir kavramı anlatan bazı sözcükler ise duyularımızla algılayabileceğimiz bir kavramla anlatılırsa buna somutlama denir.
Başka bir deyişle soyut anlamlı bir sözcüğe somut anlam kazandırılmasıdır.
ÖR:
Aklından geçenleri tartar, sonra söyler.
Birinci seçilen güzel seyircileri selamladı.
Sivri fikirlerini kendine sakla.
YANSIMA:
Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan seslerdir.
Miyavlamak ,hışırtı, fısıldaşmak.....
İKİLEME:
Anlamı güçlendirmek, kavramı zenginleştirmek için aynı sözcüklerin, yakın anlamlı sözcüklerin, karşıt anlamlı sözcüklerin, benzer sesli sözcüklerin bir arada kullanımıyla oluşan sözcüklerdir.
Uzun uzun, doğru dürüst, az çok, eski püskü, eften püften, neyin nesi....
DİKKAT:
İkilemelerin anlamı “ha, de” bağlaçlarıyla ve “mi” ilgeciyle pekiştirilebilir.
Kaz da kaz, vur ha vur, zor mu zor....
İkilemeleri oluşturan sözcüklerin arasına asla noktalama işareti konmaz.
Örnek:Aşağıdaki ikilemelerden hangisi anlam ilişkisi yönünden diğerlerinden farklıdır?
A)doğru dürüst B)güçlü kuvvetli
C)aşağı yukarı D)ses seda
ABARTMA:
Bir olayı, bir durumu, bir nesneyi olduğundan çok fazla ya da az gösterme durumudur.
Bu elbiseye bir çuval para vermiş.
Eline üç kuruş para geçince şımardı.
Gözlerinden akan yaşlar sel oldu.
Diğer Cevaplara Gözat
1- EŞ ANLAMLILIK (ANLAMDAŞLIK)
Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere “eş anlamlı” sözcük denir.
Ör: Pastaya yumurtanın akını koymalısın.
Pastaya yumurtanın beyazını koymalısın.
Eş anlamlı iki sözcükten biri başka dilden gelmedir.
Sual-soru hadise- olay
Cevap-yanıt istiklal- bağımsızlık
Mektep-okul münazara- tartışma
Deyimler kalıplaşmış oldukları için eş anlamlı sözcükleri kullanırken biri diğerinin yerine kullanılamaz.
Ör: Bu işten de yüzümüzün akıyla çıktık.
Bu işten de yüzümüzün beyazıyla çıktık.
Eş anlamlı sözcükler gibi aralarında anlamca tıpkılık olmasa da yakınlık olan sözcüklere “yakın anlamlı ” sözcükler denir.
Ör: Sana küstüm.
Sana gücendim.
Sana kırıldım.
Ayşe’yi seviyorum.
Ayşe’yi beğeniyorum.
Ayşe’den hoşlanıyorum.
Örneklerden de anlaşılabileceği gibi bu sözcükler her zaman birbirlerinin yerine kullanılamazlar.
Örnek: Anlam ilişkisi bakımından incelendiğinde aşağıdaki sözcüklerden hangisi dışta kalır?
A)tasa B)üzüntü C)kuşku D)kaygı
2- KARŞIT (ZIT) ANLAMLILIK
Aynı anlam düzlemi içinde uçlarda yer alan sözcüklerdir.
Bir sözcüğün anlattığı kavramın karşıtını anlatır.
Bağlamak- çözmek güzel- çirkin
Unutmak- anımsamak hızlı- yavaş
Açmak- kapatmak uzun- kısa
Her sözcüğün zıt anlamlısı yoktur.
DİKKAT: -lı, -sız sıfat yapım ekleriyle ya da olumsuzluk (-ma)
Ekiyle oluşturulan sözcükler karşıtlık anlamı içermez.
Dertli- dertsiz doymak- doymamak
Güçlü- güçsüz okumak- okumamak
Örnek:
1- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zıt anlamlı sözcükler yoktur?
A)İyimser insanlar kötümserlere göre daha mutludurlar.
B)Merdivenleri inip çıkmaktan yorgun düşmüştü.
C)Hiçbir zaman insanları güzel çirkin diye ayırmazdı.
D)Anadolu’nun bitmez tükenmez su kaynakları vardı.
3-EŞ SESLİLİK (SESTEŞLİK)
Yazılış ve söylenişleri (sesleri) aynı olan, aralarında anlam ilişkisi olmayan (anlamları farklı olan) sözcüklerdir.
Ben-1.tekil kişi
Ben- vücuttaki leke
Kır-yerleşim yeri dışındaki alan
Kır- renk adı
Yüz- sayı adı
Yüz- organ adı
Dolu- yağış türü
Dolu- alma kapasitesi dolmuş olan nesne
DİKKAT:
Sözcüklerin yan anlamlarıyla kullanılmaları eş sesli olduklarını göstermez.
Yuvadan uçan kuşlar kendilerine bir yuva yapar.
Çay bahçesinin içinden geçen çayın kenarında çaylarımızı yudumluyorduk.
Düzeltme işareti olan sözcüklerin eş seslileri yoktur.
Kâr- kar hâla- hala
Örnek:
Aşağıdaki sözcüklerden hangisinin eş seslisi yoktur?
A) dal B)ova C)kara D)koru
ANLAMLA İLGİLİ DİĞER KAVRAMLAR
1- GENEL VE ÖZEL ANLAMLILIK
Birçok kavramı ya da varlığı birden anlatan sözcüklere genel anlamlı; daha sınırlı kavramları anlatan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir.
Varlık eşya sandalye
Canlı hayvan kuş serçe
Genel ve özel anlamlılık bir kapsama ilişkisidir. Bir sözcüğün başka kavramları da içine almasıdır.
Örnek:
1-Aşağıdaki sözcüklerin en geniş kapsamlı olanı hangisidir?
A) gıda B)meyve C)üzüm D)süt
2-“Birey” ile “toplum” sözcükleri arasındaki anlam ilişkisi aşağıdakilerden hangisinde vardır?
A)asker- ordu B)işçi- fabrika
C)seyirci- sinema D)öğrenci-okul
3-Aşağıdaki sözcük çiftlerinden hangisi, anlam ilişkisi yönünden diğerlerinden farklıdır?
A)ağaç- kağıt B)buğday- ekmek
C)deniz- balık D)süt- peynir
2-SÖZCÜKTE ANLAM DARALMASI VE GENİŞLEMESİ
Temel anlam olarak bir nesnenin ya da işin bütününü karşılarken zamanla bir bölümünü karşılamasına anlam daralması; temel anlam olarak bir nesnenin ya da işin bir bölümünü karşılarken sonradan tamamını karşılamasına anlam genişlemesi denir.
Örnek:
Oğul: Eski Türkçe’de çocuklar anlamına gelirken günümüzde sadece erkek çocuk anlamına gelir.
Bostan: Ağaçlık,yeşil alan ,sebze meyve yetiştirilen yer
Bostan: Sebze yetiştirilen yer.
Yaş: canlı,diri,ıslak
Yaş: ıslak
Yan anlam kazanmış bütün sözcükler anlam genişlemesine uğramıştır.
Yol,yüz,göz
3-SOMUT VE SOYUT ANLAMLILIK
Duyu organlarımızla algılayabildiğimiz , zihinde görüntü oluşturan varlıkları anlatan sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
Deniz, ev, gürültü, taş, hava......
Maddesi olmayan şeyleri, kavramları anlatan , zihinde bir görüntü oluşturmayan sözcükler soyut anlamlıdır.
Tanrı, üzüntü, acıma, mutluluk......
DİKKAT:Bazı sözcükler , gerçek anlamlarıyla somutken , soyutlaşabilirler.
ÖR:
Adamda yüz yok ki ne desek boşuna.
Senin kafan pek çalışmaz.
Bu sorunun çözüm yolu bu değildi.
Soyut bir kavramı anlatan bazı sözcükler ise duyularımızla algılayabileceğimiz bir kavramla anlatılırsa buna somutlama denir.
Başka bir deyişle soyut anlamlı bir sözcüğe somut anlam kazandırılmasıdır.
ÖR:
Aklından geçenleri tartar, sonra söyler.
Birinci seçilen güzel seyircileri selamladı.
Sivri fikirlerini kendine sakla.
YANSIMA:
Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan seslerdir.
Miyavlamak ,hışırtı, fısıldaşmak.....
İKİLEME:
Anlamı güçlendirmek, kavramı zenginleştirmek için aynı sözcüklerin, yakın anlamlı sözcüklerin, karşıt anlamlı sözcüklerin, benzer sesli sözcüklerin bir arada kullanımıyla oluşan sözcüklerdir.
Uzun uzun, doğru dürüst, az çok, eski püskü, eften püften, neyin nesi....
DİKKAT:
İkilemelerin anlamı “ha, de” bağlaçlarıyla ve “mi” ilgeciyle pekiştirilebilir.
Kaz da kaz, vur ha vur, zor mu zor....
İkilemeleri oluşturan sözcüklerin arasına asla noktalama işareti konmaz.
Örnek:Aşağıdaki ikilemelerden hangisi anlam ilişkisi yönünden diğerlerinden farklıdır?
A)doğru dürüst B)güçlü kuvvetli
C)aşağı yukarı D)ses seda
ABARTMA:
Bir olayı, bir durumu, bir nesneyi olduğundan çok fazla ya da az gösterme durumudur.
Bu elbiseye bir çuval para vermiş.
Eline üç kuruş para geçince şımardı.
Gözlerinden akan yaşlar sel oldu.
Diğer Cevaplara Gözat
Sunum İçeriği
1. SayfaKELİME BİLGİSİ KELİME (SÖZCÜK) Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır.
2. Sayfa
KELİMEDE ANLAM Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır. Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler. Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır:
3. Sayfa
A. ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım.
4. Sayfa
1. GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM) Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir. Meselâ, “ağız” dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır. “göz” kelimesi de öyle.
5. Sayfa
Soğuktan su boruları patlamış.Ayağında eski bir spor ayakkabı var.Biraz sonra toprak bir yola girdik.Kanadı kırık bir martı gördüm.Soğuk sudan boğazı şişmişti.Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım. Dün gece erken yattım. Sıcak çorbayı içince rahatladım.
6. Sayfa
Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı.Ahmet’in burnu iyi koku alır.Ağzında yaralar oluşmuştu.Elini hırsla masaya vurdu.İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı.
7. Sayfa
2. YAN ANLAM Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.
8. Sayfa
Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir.
9. Sayfa
Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır.
10. Sayfa
Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. (arka taraf)Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.Uçağın kanadı havada parçalanmış.Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor.Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum.Köprünün ayağına bomba koymuşlar.Şişeyi boğazına kadar doldurdu.Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim.Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı.Yokuşun başına kadar koştuk.
11. Sayfa
Somutlaşma ve soyutlaşma:Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır.
12. Sayfa
Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb…
13. Sayfa
3. MECAZ ANLAM Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır. Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır. Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir.
14. Sayfa
Bu konuyu bir daha açmayacağım.İşsizlik sorunu hükümeti terletecek.Derdim çoktur, hangisine yanayım.Doktora boş gözlerle bakıyordu.Bu şarkıya bayılıyorum.Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı.Yakında savaş patlayacak.Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk.İnce işlere aklım pek ermiyor.
15. Sayfa
Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır. Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir. İstiare açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır. Edebiyat dersinde söz sanatları arasında incelenir. Eğretileme ve deyim aktarması da denir. “Kurban olam, kurban olamBeşikte yatan kuzuya” (açık istiare) “Tekerlekler yollara bir şeyle anlatıyor.” (kapalı istiare)
16. Sayfa
İlgi yoluyla yapılanlara ad aktarması denir. Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz. İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır. Aşağıdaki cümleler ad aktarmasına örnektir. (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla söz sanatlarında da işlenir.)
17. Sayfa
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâlSaçını kestir demedim mi?Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.Ayağını çıkarmadan girebilirsin.Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor.Orhan Veli’yi okur musun?
18. Sayfa
4. DEYİM ANLAM Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.
19. Sayfa
Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun?Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu.Korktuğu başına gelmiş, arabası bozulmuştu.Her gördüğüne dudak büküyordu.Senin yaptığın pire için yorgan yakmak.İki genç adam boğaz boğaza geldi.Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin.Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar.Sonunda korktuğumuza uğradık, çocuk kayboldu.Matematiği aklım almıyor.
20. Sayfa
Deyimlerin özellikleri: a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz.
21. Sayfa
Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez, "ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez, "ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez, "dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez, "tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez. Ama istisnalar yok değildir: “baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi.
22. Sayfa
Araya başka kelimeler girebilir: “Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu. b) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”
23. Sayfa
c) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır. 1. Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar: ağzı açık, kulağı delik, eli uzun, kaşla göz arasında, bulanık suda balık avla-, dikiş tutturama- can kulağı ile dinle-, köprüleri at-
24. Sayfa
2. Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır. Yorgan gitti, kavga bitti.Dostlar alışverişte görsün, Çoğu gitti azı kaldı, Allah bana ben de sana, Atı alan Üsküdar'ı geçti, Tut kelin perçeminden,
25. Sayfa
d) Deyimler özel anlamlı sözlerdir. Deyimler genel yargı bildirmezler. Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir. Öğütte bulunmazlar. Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir. Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır. Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur. Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür. Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir.
26. Sayfa
e) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?
27. Sayfa
Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun …
28. Sayfa
f) Deyimler cümlenin öğesi olabilir, cümlede başka görevler de alabilir: Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu. (Yüklem)Damarıma basmadan konuşamaz mısın? (Zarf tümleci)Aslan payı ona düştü. (Özne, isim tamlaması)O, dik kafalı biridir. (sıfat tamlaması, sıfat)
29. Sayfa
g) Kafiyeli deyimler de vardır: Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı
30. Sayfa
5. TERİM ANLAM Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır. Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar.Örnek: kök, mısra, muson.
31. Sayfa
“yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir. Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır.
32. Sayfa
Örnek: "Budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir.
33. Sayfa
Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur. Boğaz’ı geçip Karadeniz’e ulaştık.Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur.Ağacın kökleri çok derinde.Üçgenin iç açıları toplamı 180’dir.
34. Sayfa
6. ARGO ANLAM Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir. Argo, dil içinde bir dil gibidir. Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır. Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir.Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır.Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir.Dışa dönüklük, boşalma, rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir.
35. Sayfa
“Canına yandığımın dünyası” gibi. abdestini vermek: azarlamakaklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemekröntgenci: kadınları gizlice gözetleme alışkanlığı olan erkekpiliç gibi: güzel ve sevimli kızmektep çocuğu: acemi, toyzokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak
36. Sayfa
7. SOYUT ANLAM Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir. Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik...
37. Sayfa
8. SOMUT ANLAM Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de somut anlam denir. Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su, masa, yol, yürümek, koşmak...
38. Sayfa
Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir. “Yazınızda kuru bir anlatım görüyorum.”“Adam yıldızlara basa basa yürüyordu.”
39. Sayfa
9. GENEL ve ÖZEL ANLAM Genel anlamlı kelimeler birden fazla kelimeyi bünyesinde bulunduran, birden çok türü kapsayan kelimelerdir. Özel anlamlı kelimeler ise daha dar bir anlamı, kesin ve net olarak anlatır. Anlam özelleştikçe kesinlik de artar. VarlıkcanlıinsanAhmetMetinparagrafcümlekelimehe-ceharf
40. Sayfa
B. KELİMELER ARASINDAKİ ANLAM İLİŞKİLERİ
41. Sayfa
1. EŞ ANLAMLI KELİMELER Yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler birbirlerinin yerini tutabilir. Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir. kıymet-değer, cevap-yanıt, sene-yıl, medeniyet-uygarlık, imkân-olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem, yoksul-fakir, misafir-konuk, sınav-imtihan, yöntem-metot, mesele-sorun, fiil-eylem, kelime-sözcük, vasıta-araç...
42. Sayfa
Fakat bazı durumlarda anlamdaş kelimeler birbirinin yerini tutamaz: “kara bahtlı” kelime grubunda “kara” kelimesinin yerine “siyah” kelimesini kullanamazsınız. Çünkü iki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.
43. Sayfa
Türkçe kelimeler arasında da eş anlamlılık olabilir: deprem-yer sarsıntısı-zelzele, kimi zaman-ara sıra-zaman zaman-arada bir-bazen
44. Sayfa
2. YAKIN ANLAMLI KELİMELER Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir. göndermek-yollamak, bezmek-bıkmak-usanmak, dilemek-istemek, çevirmek-döndürmek, söylemek-demek-konuşmak, eş-dost, hısım-akraba, bakmak-seyretmek,
45. Sayfa
Kardeşim sana küsmüş.Kardeşim sana kırılmış.Kardeşim sana gücenmiş.Kardeşim sana darılmış. Birinci cümlede bir "kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır.
46. Sayfa
Ben her sorunla başa çıkarım. (baş etmek)Bu kadar yürekten çağırma beni. (candan)Davranışları hiçbir zaman içtenlikli değildi. (yürekten, candan)Yaptığı işi önemsemiyordu. (özen göstermiyordu.)
47. Sayfa
3. ZIT ANLAMLI KELİMELER Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir. Uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek, Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı sayılmaz. “sevinmek” karşıtı sevinmemek değil “üzülmek”tir.
48. Sayfa
Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir. “doğru” kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede “eğri” olurken, diğerinde “yanlış” olabilir.
49. Sayfa
İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir. Meselâ: Hafif olmayan anlamındaki “ağır” kelimesinin ağır olmayan anlamındaki “hafif”le zıt anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek (temel) anlamda kullanılması gerekir.
50. Sayfa
4. EŞ SESLİ KELİMELER Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye yapılır.
51. Sayfa
Gül: 1. çiçek, 2. gülmekten emirKır: 1. kırsal alan, 2. kırmaktan emir, 3. beyazYazma: 1. baş örtüsü, 2. yazmaktan olumsuz emir, 3. yazma işi
52. Sayfa
Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir: Siyah anlamındaki “kara” ile “kar-a” (-a: yönelme hâl eki) gibi “Oyuncakları olmuş çocukların kurşunlar”“Zalimler her saat taze fidanları kurşunlar” Neden kondun a bülbül kapımdaki asmayaBen yarimden vazgeçmem götürseler asmaya
53. Sayfa
“hala” ve “hâlâ”, “kar” ve “kâr”, “adet” ve “âdet” kelimeleri eş sesli değildir. Okunuşları ve anlamları farklıdır.
54. Sayfa
5. İKİLEMELER Anlamı pekiştirip güçlendirmek ve çekici kılmak için aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan kelime grubudur. ev bark, çoluk çocuk, ufak tefek, doya doya ...
55. Sayfa
Yapı Yönüyle İkilemeler: a) Yakın Anlamlı: doğru dürüst, delik deşik, eş dostb) Aynı Anlamlı: kılık kıyafet, ses seda, köşe bucak... c) Karşıt Anlamlı: Aşağı yukarı, ileri geri, az çok, er geç .... d) Aynı Kelimenin Tekrarı: duya duya, ağır ağır, yavaş yavaş ...
56. Sayfa
e) Yansımaların Tekrarı: çat pat, kıs kıs, fısıl fısıl ... f) Sadece Biri Anlamlı: eğri buğrü, eski püsküg) Yarı Anlamlı: eciş bücüş, ıvır zıvır, abur cubur ... İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti konulamaz.
57. Sayfa
6. YANSIMALAR Tabiata, insana, insan dışındaki canlılara ve eşyaya ait seslerin taklit edilmesi sonucu ortaya çıkan kelime veya kelime gruplarıdır. tık, tak, pat, çat, hışır hışır, miyav, hırr, hav, me, mee, mışıl mışıl, fıkır fıkır, şıkır şıkır... Yansımalardan isim ve fiil türetilebilir. “miyavlamak, çatırdamak, şıkırtı, meleşmek, şırıltı”
58. Sayfa
7. ATASÖZLERİAtalarımızdan günümüze kadar ulaşan, belirli bir yargı içeren, söyleyeni belli olmayan düz konuşma içinde kullanılan sözlerdir. Kalıplaşmış sözlerdir, eşanlamlılarıyla dahi değiştirilemez.Kısa ve özlü sözlerdir. Az sözle çok anlam ifade ederler
59. Sayfa
Tecrübelere ve gözlemlere dayanırlar, bazen âdet ve gelenekleri ifade ederlerÇoğu mecazlıdır. Anonimdir ve edebî tür özelliği gösterir. Genel bir yargı bildirir. Öğüt verme amacı taşır.
60. Sayfa
At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur.Böyle gelmiş, böyle giderÇocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider.Damlaya damlaya göl olur.Dost kazan dost; düşman anadan da doğar.Eden bulur.
61. Sayfa
Geniş gününde dar gezen, dar gününde geniş gezer.Göz görmeyince gönül katlanır.Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz.Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır.Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.Üzerine laf düşmedikçe konuşma.Vakitsiz açılan gül çabuk solar.
62. Sayfa
8. DOLAYLAMA Bir kelimeyle anlatılabilecek bir durumu birden fazla kelimeyle anlatmaya denir. “yavru vatan”: Kıbrıs, “büyük kurtarıcı”: Atatürk, “derya kuzuları”: balık, “insanlığın iftihar kaynağı”: Hz. Muhammet, “Türkiye’nin kalbi”: Anakara
63. Sayfa
9.ANLAM GENİŞLEMESİ (yan anlam)
64. Sayfa
10. ANLAM DARALMASI “oğul” kelimesinin önceleri kız ve erkek çocukları için kullanılırken şimdi artık sadece erkek çocukları için kullanılması gibi. 11. ANLAM İYİLEŞMESİ “kötü” anlamındaki yavuz kelimesinin artık “yiğit” anlamında kullanılması gibi.
65. Sayfa
12. ANLAM KÖTÜLENMESİ “canlı” anlamındaki canavar kelimesinin artık yırtıcı yaratık anlamında kullanılması gibi. 13. GÜZEL ADLANDIRMA “verem” kelimesinin dildeki korkunçluğunu azaltmak için “ince hastalık” ile karşılanması gibi. Yabanî hayvan adı olan “börü”nün atılıp yerine “kurt” kelimesinin kullanılması gibi.
Cevap : Aşağıdaki sunumda detaylı bilgi var kolay gelsin.
Sunum İçeriği
1. SayfaSÖZCÜKTE ANLAM
2. Sayfa
SÖZCÜK Bir anlamı olan,belirgin bir anlamı olmasa da cümle içinde anlam kazanan veya cümlede bir görev yüklenen bağımsız dil birimlerine sözcük denir.
3. Sayfa
ANLAM BAKIMINDAN SÖZCÜKER1.TEMEL(GERÇEK)ANLAM2.YAN ANLAM3.MECAZ ANLAM4.TERİM ANLAM5.DEYİM ANLAM
4. Sayfa
TEMEL(GERÇEK) ANLAM Sözcüğün konuluş anlamıdır.İlk anlamıdır. Başka bir deyişle sözlüklerde birinci maddede açıklanan anlamdır.
5. Sayfa
YAN ANLAM Sözcüğün temel anlamından uzaklaşarak cümle içinde kazandığı yeni anlamdır.Anlam sözcüğün yan anlamı ile temel anlamı arasında biçimsel veya işlevsel bir benzerlik ilişkisi bulunur.
6. Sayfa
MECAZ ANLAMSözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak cümle içinde kazandığı yeni anlama denir.
7. Sayfa
GERÇEK-YAN-MECAZ ANLAM ÖRNEKLERİYediği yemekten ağzı yandıktan sonra dilinde kabarcık gibi yaralar çıktı.Adamın dilinden İstanbullu olmadığı anlaşılıyordu.O hep yazı dilini kullanıyordu.İncir ağacının kökü epeyce toprağın dibine gitmişti.Dişimin kökü çürümüş.Bu işi kökünden temizlemek gerekiyor.
8. Sayfa
GERÇEK-YAN-MECAZ ANLAM ÖRNEKLERİDün annemin çok sevdiği vazo kırıldı.Çantamdaki dosyalar kırıldı.Arkadaşıma söylediği kaba sözlerden dolayı çok kırıldım.Yün ipi makaraya sardık.Ordu düşmanı sardı.Bu iş beni hiç sarmadı.
9. Sayfa
GERÇEK-YAN-MECAZ ANLAM ÖRNEKLERİDolaptaki portakallar çürümüş.Bisikletten düştükten sonra oluşan ezilen ayak dokusu çürümüş.Böyle çürümüş fikirlerle bana gelmeyiniz.Odadaki ışık yeterli değildi.Saat on bir de sokaktaki ışıklar söndü.Öğretmenimiz seviyorduk;çünkü Atatürk’ün bilgi ışığıyla aydınlanmıştı.
10. Sayfa
GERÇEK-YAN-MECAZ ANLAM ÖRNEKLERİKitabı ters tutmuşsun.Bıçağın ters tarafıyla kesemezsinSoruma ters bir cevap verdi.Elindeki yüklerin ağırlığı fazlaydı.Ağır taşıtlar köprüden geçemez.Babası çok ağır bir işte çalışıyormuş
11. Sayfa
TERİM ANLAMBilim,kültür,sanat vb. alanlarda özel bir kavramı anlatan sözcüklere terim denir.Şiir,bir söz sanatıdır.(Edebiyat)Bu üçgeni yeniden çizelim.(Geometri)Oyunculara göre dekor çok sadeydi.(Tiyatro)Maçta iki penaltı atıldı.(Futbol)
12. Sayfa
DEYİM ANLAMYapıca kalıplaşmış anlamca belli bir durumu karşılayan söz grubuna deyim denir.Küplere binmekGöze batmakKulak kesilmekAyaklarına kara sular inmek
13. Sayfa
SÖZCÜKTE ANLAM İLİŞKİLERİ1.ANLAMDAŞ(EŞ ANLAMLI) SÖZCÜKLERYazılışları farklı,anlamları aynı olan sözcüklerin arasındaki ilişkiye denir.Bu ilişki ,dile yabancı dillerden giren sözcüklerle aynı anlama gelen o dili öz sözcükleri arasında olur.Öznel-subjektifOkul-mektepSoru-sualGezi-seyahatUygun-müsait
14. Sayfa
2.KARŞIT ANLAMLI SÖZCÜKERAnlamca birbirine ters noktalarda bulunan sözcüklere karşıt anlamlı sözcük denir. Karşıt anlamlılık ilişkisi daha çok sıfatlarda,zarflarda ve bazı fiillerde görülür.İyi- kötüGüzel-çirkinBüyük-küçükİç-dışAz-çokAşağı-yukarıGel-gitAğla-gül-Tut-bırak-
15. Sayfa
3.SESTEŞ(EŞ SESLİ)SÖZCÜKLERYazılışları ve okunuşları aynı,anlamları farklı sözcüklere denir.Yüzünde ben vardı.Ben onu aramadım.Ona,düşüncelerini yaz,demiştim.Bu yaz Antalya’ya gideceğiz.Uyarı:Ünlüsü üzerinde düzeltme (^ )işareti bulunan sözcükler sesteş sayılmaz.Yar-yâr / kar-kâr
16. Sayfa
4.SOYUT-SOMUT ANLAMLI SÖZCÜKLERDuyularımızla algılayabildiğimiz varlıkları anlatan sözcükler somut ;duyularımızla algılayamadığımız,var olduklarını düşünce yoluyla bilebildiğimiz varlıkları anlatan sözcükler soyut anlamlıdır.Somut SoyutToprak ruhSu akılHava sevinçSes devletIşık insanlıkKoku üzüntü UYARI:Somut anlamlı bir sözcük cümlede mecazlaşarak soyut anlam kazanabilir.Bu işi yapmaya yürek ister.Onda beyin yok kardeşim.
17. Sayfa
5.GENEL-ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLERAralarında ortak özellik bulunan varlıkları topluca anlatan sözcüklere genel anlamlı,bunların içinde tek tek varlıkları anlatan sözcüklere de özel anlamlı sözcükler denir.Genel ve özel anlamlılık ilişkisi görecelidir.Biri diğerine göre özel ya da genel anlamlı olabilir.Varlık – bitki – ağaç – söğüt Not :Bu sıralamada “bitki”; varlık sözcüğüne göre özel, ağaç sözcüğüne göre genel addır.
18. Sayfa
SÖZCÜKLERDE ANLAM OLAYLARI1.DEYİŞ AKTARMASIBir benzerlik ilişkisinden yola çıkarak bir kavramın ,başka bir kavram yerine kullanılmasıdır.Değişik biçimlerde yapılabilir:a)Doğadan İnsana Aktarma:Derin düşünce , yoğun ilgi , boş gözlerb)İnsandan doğaya aktarmaKör kuyu, hırçın deniz, dağın başıc)Bir duyudan başka bir duyuya aktarmaAcı çığlık , sert bakış , sıcak sesli ç)Somut anlamdan soyut anlama geçişÇürük yargılar , hevesini kırmak
19. Sayfa
2.AD AKTARMASI (MECAZ-I MÜRSEL)Bir adın benzetme amacı güdülmeden kendisiyle ilgili başka bir ad yerine kullanılmasına ad aktarması denir.İstanbul,bu başkandan çok memnun.(İstanbul halkı)Sen hiç Halit Ziya’yı okudun mu?(Halit Ziya’nın eselerini)Sinemaya gideceğimizi eve haber vermeliyim.Vapur Pendik’e yanaştı.Üç tabak yedi,yine doymadı.(tabaktaki yemek)Dershane anneme geç kaldığımı bildirmiş.(Dershanedeki görevliler)
20. Sayfa
3.SOMUTLAŞTIRMASoyut bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla somut anlam kazanmasıdır.İstanbul güzel bir şehir.Seher vakti bir güzele vuruldum.4.SOYUTLAŞTIRMASomut bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanmasıdır.Çocuğun parmağı incinmiş.Bu işte kesinlikle onun parmağı var.
21. Sayfa
4.DOLAYLAMATek bir sözcükle anlatılabilecek bir varlığı birden fazla sözcükle anlatmaya dolaylama denir.Kıbrıs – Yavru vatanKömür –Kara elmasBalık – Derya KuzusuTop- Meşin YuvarlakTurizm – Bacasız SanayiAslan – Ormanlar Kralı
22. Sayfa
5.GÜZEL ADLANDIRMAKimi varlıklardan,nesnelerden söz edildiğinde korkma,ürkme,iğrenme gibi duyguların,olumsuz çağrışımların önüne geçmek amacıyla bunları duygu değeri olumlu olan sözcüklerle ifade etmektir. Verem – İnce hastalıkÖlmek – Vefat etmek, İki eli yanına gelmekKefen – Yakasız gömlekTabut – Tahta at, imamın kayığıYarasa- Karanlık kuşu
23. Sayfa
ANLAM DEĞİŞMELERİDillerde zaman içinde sözcüklerin anlamında birtakım değişiklikler olabilir.Bu değişmeleri beş altında toplayabiliriz.
24. Sayfa
1.ANLAM DARALMASI2.ANLAM GENİŞLEMESİ3.BAŞKA ANLAMA GEÇİŞ4.ANLAM İYİLEŞMESİ5.ANLAM KÖTÜLEŞMESİ
25. Sayfa
1.ANLAM DARALMASIBir sözcüğün kavram alanının küçülmesine denir.Genel anlamlılıktan özel anlamlılığa geçiştir.ÖRNEKEski Türkçe’de “davar” sözcüğü her türlü mal ve varlık için kullanılırken bugün Anadolu ağızlarında büyük ve küçükbaş hayvanları anlatmada kullanılmaktadır.Hem kız hem de erkek çocuk yerine kullanılan “oğul” sözcüğünün bugün erkek çocuk anlamında kullanılması da buna örnektir.
26. Sayfa
2.ANLAM GENİŞLEMESİAnlam daralmasının tersidir.Eskiden bir nesnenin,bir işin bir bölümünü veya bir türünü gösteren sözcüğün zamanla o nesnenin bütününü ,bütün ,türlerini anlatır duruma gelmesidir.ÖRNEKEskiden yalnızca güreşlerde verilen “mükafat” anlamında kullanılan “ödül”sözcüğü,günümüzde her türlü yarışmada verilen mükafat anlamında kullanılmaktadır. Sözcüğün anlam alanı genişlemiştir.
27. Sayfa
3.BAŞKA ANLAMA GEÇİŞSözcüğün,eskisinden bambaşka bir anlamı yansıtmasıdır.ÖRNEKEskiden “kırmak,kesmek” anlamına gelen “üzmek” sözcüğünün günümüzde “üzüntü vermek”anlamında kullanıldığını görüyoruz.
28. Sayfa
4.ANLAM İYİLEŞMESİBir sözcüğün olumsuz bir duygu değerinden olumlu bir duygu değerine geçmesidir.ÖRNEKEskiden “fena,kötü,perişan” anlamına gelen “yavuz” sözcüğü bugün yiğit anlamında kullanılmaktadır.
29. Sayfa
5.ANLAM KÖTÜLEŞMESİBir sözcüğün eskisine göre olumsuz bir anlama kaymasıdır.ÖRNEKEskiden “garip,yoksul” anlamına gelen “miskin” sözcüğü günümüzde “uyuşuk,tembel” anlamına gelmektedir.